"Adana Valisi ve Emniyet Müdürü görevden alınmalıdır"

Adana’da icra edilen polis şiddeti güncelliğini korurken şuana kadar herhangi birinin görevden alınmamış olması soruşturmanın akıbetine dair endişe oluşturuyor.

HAKSÖZ-HABER

Adana’daki polis şiddeti gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Kamuoyunun birçok kesiminde tepki toplayan bu hadise karşısında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun soruşturma başlatıldığı yönündeki açıklaması dışında şuana kadar kayda değer bir adım atılmadı. Ne suça karışan polisler hakkında bir işlem yapılmamış olması ne de valinin ve emniyet müdürünün görevden alınmamış olmasına bakılırsa ortada bir inandırıcılık sorunu olduğu anlaşılıyor. Hükümet yetkililerinin bu suspus tavrının arkasında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dayakçı polisleri alnından öpmesinin etkili olup olmadığı merak ediliyor. Öyle ya; nitekim Bahçeli siyaseti ve bürokrasiyi olanca gücüyle domine etmeye devam ediyor. Hadiseye ilişkin tartışmalar sürüyor hala ama Devlet Bahçeli bastırıp duruyor ve hükümet muhtemelen seçim ittifakı dolayısıyla geri adım atıyor. Sonuç olarak ise temel haklar ve özgürlükler sokak ortasında vahşi bir biçimde paspas ediliyor.

Akit TV’de Yusuf Ozan Demir’in sunduğu Başka Açıdan programına konuk olan Kenan Alpay da olayın bu boyutlarına dikkati çekerek inandırıcı olunmak isteniyorsa Adana Valisi ve Emniyet Müdürünün derhal görevden alınması ve dayakçı polisler hakkında etkin soruşturma yapılması gerektiğini söyledi.

Kenan Alpay’ın değerlendirmesinden öne çıkan bazı vurgular şöyle:

Bir şarkıda ‘Baktığım her yerde yüzün duruyor, bana her şey seni hatırlatıyor’ deniliyor. Son birkaç senedir nereye baksak her yerde bir FETÖ görüyoruz! Bunu FETÖ meselesini ciddiye almayalım diye söylemiyorum ama her şeyi yerli yerince ağırlığında değerlendirmek icap eder. Onu bir takıntıya dönüştürürse o zaman paranoyak bir toplum ve devlete dönüşmüş olur Türkiye. Bu yanlış bir şey.

Alparslan Kuytul sözleriyle davranışlarıyla, öncelikleriyle, muhalefet biçimiyle, etrafındaki insanlarla benim açımdan hakikaten tartışmalı bir isim. Suriye meselesine bakışı, Irak meselesine bakışı vd. konulara bakış açısıyla benim açımdan ciddi anlamda bir farklılığı hatta zıtlığı söz konusu. Bu aşikar bir şey. Birçok insan açısından da böyledir. Ancak konuşulması gereken asıl mesele şu: Bir cemaatin içerisinde 8 kişi tutuklanmış. Tutuklanırken de tutuklanma gerekçeleri yine kendi cemaatleri içinde olan bir iş adamını kaçırıp kötü muamele (hatta işkence iddiaları da var) ve birtakım tehditlerle zorla senet ve vekalet imzalatma gibi birtakım girişimler var. Sonra bunun üzerine yapılan bir operasyon ve 8 kişinin tutuklanması söz konusu. Vakıfta bulunan insanlar olayda bir haksızlık olduğu yönünde itirazlarda bulunup protesto ediyorlar. Olaya öncelikle buradan bakılması lazım. Daha evvel olduğu gibi internetteki konuşmalarında şu vardı bu vardı diye bakarak değil… Tutuklanan kişiler ve kapatılan vakfın gönüldaşları gasp, zorla adam kaçırma, işkence vs. iddialarının doğru olmadığını ve kendilerine komplo kurulduğunu iddia ediyorlar. Konuya dair iddianame tamamlanarak mahkemeye intikal etmiş ama henüz hüküm verilmemiş. Ve bu noktada iddianameye yönelik bir protesto eylemi gerçekleştiriliyor. Fakat görüntülere baktığımızda Adana sokakları adeta bir savaş atmosferini çağrıştırıyor. Yüzlerce insan, kadın erken denilmeksizin çeşitli noktalarda yerlerde sürükleniyor, coplanıyorlar. Bu görüntü Türkiye’nin kaldırabileceği bir görüntü değil. Bunu Furkan Vakfı üyelerine yönelik bir muamele olarak değil; şu parti bu parti, şu örgüt bu örgüt, HDP vs. fark etmez… Ben herhangi bir kimseye dönük bu şekilde bir muamele yapılmasını normal makul görmüyorum… Alparslan Kuytul ve etrafındaki insanların söyledikleri tamamen yanlış olabilir fakat yanlış olsa bile bu onların ifade haklarının bu şekilde bastırılabileceği anlamına gelmez… Normal şartlarda Adana’da eylem yapılacak alanlar bellidir. Şimdi bu alanlar bu kişilere kapatılmış. Sonra bunlar gösteri yürüyüş için izin almak istiyorlar izin verilmiyor filan. İddialar bu yönde. İzin girişimi oldu olmadı bu bir tarafa fakat bu nedir ya? İnsanlar yerlere yatırılmışlar ve bunların sırtlarına kafalarına coplarla 1-3-5 değil onlarca defa vuruluyor. Ben bunu kabul edemem. O kişinin siyasi görüşü ne olursa olsun ben bunu kabul edemem. Ve bu basit bir biçimde üç tane polisi “soruşturuyoruz”, “orantısız şiddet kullanıldı” gibi söylemlerle geçiştirilemez. Ne orantısız şiddeti ya; alenen kameraların önünde işkence yapılmış! Orantısız şiddet ne? Acaba diyorum koskoca bir Adana şehrini yöneten Vali nasıl olur da 1500-2000 kişi olduğu tahmin edilen bir grubun basit bir protesto eylemini yönetemez? Bir emniyet müdürü nasıl olur da bu eylemi yönetemez? Nasıl olur da polise sahip çıkamaz? Diyor ki “tahrik var.” Tahrik nedir ya? Polis tahrik olmayacak, asker tahrik olmayacak, jandarma tahrik olmayacak. “Türkiye çadır devleti değildir” deniliyordu ya hani? Ne devletidir peki? Hukuk devletidir. Türkiye eğer hukuk devletiyse polisin, jandarmanın, kolluk kuvvetinin sorumluluğu da hukukun kendisine vermiş olduğu yetkiyi kullanmak, hukukun kendisine vermemiş olduğu yetkiyi kullanmamaktır. Bu görüntü kesinlikle AK Parti’nin 20 yıla yakındır yapmaya çalıştığı “işkenceye sıfır tolerans”, “işkenceye geçit yok”, “Türkiye hukuk devletidir; isteyen istediği yerde istediğini söyler, muhalefet eder, karşı çıkar”, “yürüyüş anayasal hak” vb. söylemlerinin hepsini ciddi anlamda yaralamış bir hadisedir.

Orada benim tuhafıma giden şey şuydu: İçişleri Bakanı hemen o akşam bir mesaj yayımladı ve “Bizim kabul edebileceğimiz bir görüntü değildir, ben üzüntü duyuyorum” dedi. Sayın Ömer Çelik bir açıklama yaptı ve “Kesinlikle kabul edilemez” dedi. Ve AK Parti Ardahan Milletvekili Sayın Orhan Atalay bir açıklama yaptı ve “Bu sokakta dehşet verici bir muameledir. Ya vali ya emniyet müdürü görevden alınmalıdır” dedi. Ertesi gün bir de baktık ki Sayın Devlet Bahçeli “Bütün bu polislerin hepsinin tertemiz alınlarından öpüyorum” dedi. O zaman İstanbul’da şu cemaat, bu tarikat, şu grup, bu parti vs. toplandı diyelim; o zaman ne yapacağız, polis arkadaşlara “elinize copları alın ve kafa göz demeden Allah ne verdiyse kırın” mı diyeceğiz?


Akit TV’de Yusuf Ozan Demir’in sunduğu, Kenan Alpay’ın yanı sıra Av. Zeki Arıtürk, Av. Özcan Pehlivanoğlu, Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Danışmanı Mehmet Ali Oğuş ve Mehmet Türker Melikoğlu’nun katıldığı programın tamamını aşağıdaki linkti tıklayarak izleyebilir/dinleyebilirsiniz:

Gündem Haberleri

Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerini kolaylaştıracak yeni adımlar devrede
Şanlıurfa’da cinsel sapkınlık programı tepki çekti
AK Parti'de yeni İstanbul İl Başkanı belli oldu
“Şam fehedildiyse Kudüs'ün de fethi yakındır"
Muğla'da Sağlık Bakanlığı'na ait ambulans helikopter düştü: 4 ölü