Adalet, Dedeman Otel’de mi dağıtılıyor?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Kadir Özbek Bey’e dün sordum. Cevap vermedi.

O cevap vermedi ama, gündemimizden düşmedi Kadir Bey..
Dün “yapılacak işler” notlarına baktığımızda, listede Kadir Bey’in ismi geçiyordu..
Kadir Bey ve üç arkadaşının açtığı bir davada hükmedilen 20 milyarlık tazminat kararının temyizi için “Perşembe son gün” notunu okuyunca, hemen işe koyulduk..
Bir yandan temyiz dilekçesi için hazırlık yaparken, bir yandan da gazetelerdeki haberlere bakıyoruz.
Aman Allah’ım..
Mahkemelerde işler böyle mi yürüyor?
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyalarla ilgili, eski Adalet Bakanı ile, HSYK Başkanvekili ve sanık avukatlarının katıldığı Ankara Dedeman Otel’deki toplantının haberi!
Bu şahısların hepsi değil, sadece iki tanesi yanyana gelseler, yargı için bir rezalet resmidir..
Bir ağır ceza hakimi ile, bir sanık avukatı, bilmem ne otelindeki yemekte, nasıl bir araya gelebilirler?
Ondan sonra bu hakime, kim nasıl güvenir?
Bir de bunlara, HSYK Başkanvekili katılırsa!
O zaman sadece rezalet değil, bir de yemeğe katılanların tamamının resmi görevlerinden ayrılmalarını gerektiren bir durum ortaya çıkmaz mı?
Kendiliklerinden görevden ayrılmazlarsa, ilgili kurumların, anında bunların hepsini görevden almaları gerekmez mi?
Gerekir de, biz kime ne anlatıyoruz?..
Kimden ne bekliyoruz? Kimi görevden alacaklar?..
HSYK Başkanvekilini..
Kim alacak? HSYK Başkanvekili’nin Yargıtay’a seçtiği üyeler!
Karışık mı oldu?
Basitçe anlatalım..
Hep söyleyip duruyoruz ya, sistem temelden sakat kurulmuş..
HSYK ile, Yargıtay ve Danıştay arasında bir kısır döngü var.
HSYK üyelerini, 330 kişilik Yargıtay ve Danıştay üyeleri seçiyor.
Sonra HSYK üyeleri de, Yargıtay ve Danıştay’ın yeni üyelerini seçiyorlar.
Şimdi söyler misiniz, HSYK Başkanvekili’nin sanık avukatı ve mahkeme başkanı ile yaptığı toplantı ortaya çıktığında, onu görevden alması gerekenler, kimler?
Görevden alınacak kişinin Yargıtay’a seçtiği üyeler değil mi?
Onlar şimdi, kendilerini seçen kişi aleyhine oy kullanırlar mı?
Böyle bir şey mümkün mü?
Ceza soruşturması açılması da onların elinde.. Disiplin soruşturması açılması da..
Bu durumda, açılır mı böyle bir soruşturma?
Tabii ki açılmaz. Açılmıyor da zaten!
Bir tanesi bile, sadece görevden alınmayı değil, cezaevine girmeyi gerektirecek onlarca olay intikal etti basına..
Yargıtay’dan hâlâ tık yok..
Sanki hiçbir şey olmamış gibi, yaşananları izlemeye devam ediyorlar!
Çok basit bir örnek vereceğim.. Bugün temyiz için son gün dedim ya..
İşte o davada verilen kararın sebebi ne, biliyor musunuz?
Bir vatandaş, HSYK üyeleri hakkında, suç duyurusunda bulunmuş. Resmi kayıtlara girmiş bir suç duyurusu.. Bu suç duyurusundaki ifadeleri haberde kullandığımız için, HSYK’daki dört üye dava açtı.. Avukatları kimdi biliyor musunuz? Seyfi Oktay’ın bakanlık dönemindeki danışmanı ve aynı zamanda avukatı olan Ahmet Mithat Kılıçoğlu.. Açıldı davalar.. Verildi kararlar: Anında 20 milyar!
Resmi kayıtlara girmiş bir suç duyurusunu haber yapmanın cezası, 20 milyar lira olarak takdir edildi..
Biz sanıyoruz ki, mahkemeler açıp dosyaları, iddialar ve savunmalar ışığında karar veriyorlar!
Oysa davayı açanların kimlikleri önemli.. Onların avukatlarının kimlikleri de önemli..
Hakimlerin tüm disiplin soruşturmaları, tüm atamalarını elinde tutan HSYK üyeleri dava açarsa, bir hakim nasıl tarafsızca karar verebilir?..
Veremedi zaten.. Bastırdı tazminat kararını, sıyrıldı dosyadan..
Biz de şimdi okuyoruz, şu hakim, Yargıtay’a üye olmak için, HSYK Başkanvekiline gitmiş. Bu hakim, istediği şehre atanmak için, Başkanvekilinin kapısını çalmış!
Bu arada, ekipler kurulmuş.. “Bizim Sivaslılar” diye başlayan sohbetler yapılmış. Sanık avukatları ile yemekler yenilmiş!
Sonra dönülmüş, “HSYK’nın yapısı değiştirilerek, devletin çatısı çökertilmek isteniyor” açıklamaları yapılmış!
Heeey, YARSAAAV! Son iki gündür yoksunuz ortada.. Ne oldunuz?
Yargıtay sustu, siz konuşun bari!

VAKİT