HAKSÖZ HABER
Bursa Adalet Bölge Toplantısı’nda yargı mensuplarıyla bir araya gelen Adalet Bakanı Abdulhamit Gül yargının işleyişine dair açıklamalarda bulundu. Hakim savcıların çalışma koşullarının zorluğundan bahseden Gül koşulları göz ardı eden eleştirileri insafsız olarak niteledi.
Sözlerinin devamında üstü kapalı bir şekilde hukuk kararlarının sebep olduğu mağduriyetlere dikkat çeken Adalet Bakanı’nın açıklamaları akıllarda soru işaretleri oluşturdu. “Yargının kendi bağımsız ve tarafsız mecrasında işlemesi, hataların da o mecrada düzeltilmesi, temel kuraldır, vazgeçilmez ilkedir. Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız. Ancak eksik, hatalı karara karşı bir itiraz yolunun, bir düzeltme mekanizmasının olduğunu, hukuk düzeni içerisinde olduğumuzu da asla unutmamamız gerekmektedir.”
Adalet Bakanı bu sözleriyle hukuk mağduriyetleri hakkında nasıl bir izah getirdiğini açıklığa kavuşturmalıdır. Yaşanan mağduriyetler yargının işleyişindeki sıkıntılardan mı, çalışma koşullarındaki zorluklardan mı yaşanmaktadır?
Eğer ki bu sözler bir itirafsa yapılan açıklamanın ardından bir şeylerin değişmesini beklemek toplumun hakkı değil midir? İtiraf değil de özür ile karşı karşıyaysak o halde yapılması gereken başka bir şey yok mudur?
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası gerçekleştirilen hukuksuzluklar, yetersiz delile rağmen çıkan mahkûmiyet ve tutuklama kararları, uzun ve gerekçesiz tutukluluk süreçleri, beraat kararına rağmen memuriyete dönemeyenler, parçalanmış ailelerin durumu geç kalmış adalet, adalet değildir ölçüsü gereğince siyasetin ve toplumun üzerine ağır ahlak sorunu olarak çökmüş durumdadır!
Sadece bir örnek olarak kanser hastası Ayşe Özdoğan’ın yaşamakta olduğu şey hala gözümüzün önünde cereyan ederken “Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız.” şeklinde bir açıklama yapmak vicdanları rahatlatmıyor. Tüm bu yaşananların ahlaki yükümlülüğü vicdanları yakmaya devam ediyor. O yüzden adalet hemen şimdi!