Halep yanıyor! Esed, İran, Rusya şer üçgeninin vahşi katliamlarına sahne oluyor. Ve tam da böyle bir ortamda konuşması, haykırması, kardeşlik için, Ümmet için ayağa kalkması gerekenler ölüm sessizliği içinde.
Hükümet adeta havlu atmış bir görünüm veriyor. Başbakan Binali Yıldırım zaten işbaşına geldiği günden beri yaptığı konuşmalarla adeta şebbihaların çürümüş bedenlerine kan pompalamakta. En son sarfettiği şu cümleye bakın mesela: “Suriye ve Mısır’la kavga etmek için çok nedenimiz yok!”
Bu nasıl bir söz böyle! Ne büyük bir ayıp! Eğer beş buçuk yıldır şahit olduğumuz tüm bu zulümler, canavarlıklar, vahşet sizin için pek de ciddi bir sorun olarak görülmüyorsa, algılanmıyorsa, kim size ne anlatabilir ki?
İslami camia ise ayrı bir alem! Harala gürele herkes İsrail ile ilişkileri konuşmakta, tartışmakta. Kimimiz çoktan hizaya girmiş, anlaşmanın faziletlerini, nimetlerini saymakla meşgul! Bazılarımızsa daha direngen bir tutum içinde. Siyonist çeteye karşı varoluşsal karşıtlığımızın, nefretimizin yansıması olarak gidişatla ilgili kaygılarını dillendiriyor, öne çıkarıyorlar.
İyi de ya yanıbaşımızda süregelen vahşete dair bir sözümüz, çabamız, itirazımız; en azından kardeşlerimizden, mazlumlardan yana bir tavrımızın da olması gerekmiyor mu? Çağdaş ashabı uhdudun Halep’i bir yangın yerine döndürüp kardeşlerimizi zalimce yakması, boğması, açlığa mahkum etmesi karşısında dilsiz şeytanlarla aynı safa düşmekten korkmamız lazım değil mi?
Sormak gerekiyor, gerçekten siz İsrail’e neden karşısınız? Sorun Siyonistlerin işgali, zulmü, katliamı ise daha fazlasını, çok daha fazlasını yapanlar karşısında neden bu tavırsızlığınız? İslami bir zemine dayanmadığı çok açık olan bu ölçüsüzlüğünüz, bu çifte standartlı tutumunuzun sizi nasıl bir tutarsızlığa sürüklediğini görmüyor musunuz? İran’ı kollama adına İslami kimliği nasıl da kirlettiğinizi, değersizleştirdiğinizi, anlamsızlaştırdığınızı fark edemiyor musunuz?
Ve ne büyük bir utanç! Kendilerine İslamilik sıfatı yapıştırmış birileri Rusya ile ilişkilerin düzelmesinden duydukları sevinci paylaşıyorlar. O Rusya ki, aylardır aralıksız bir biçimde beldelerimize bomba yağdırıyor, camilerimizi, hastanelerimizi, okullarımızı vuruyor, acımasızca çocuklarımızı yakıyor. Ve bu vahşete tek kelime olsun itiraz etmemiş, bu zulme karşı çıkmamış birileri vicdan yoksunu uluslar arası ilişkiler uzmanlarına özenip Rusya ile ittifakın bölgesel ve ulusal düzeyde getireceği avantajları uzun uzadıya sıralıyorlar! Bu beylerin literatüründe, Ümmet, kardeşlik, zulme karşı dayanışma şiarlarının esamisi bile okunmuyor, ne yazık ki!
Ve yine kendilerine İslamcı, İslami sıfatlarını layık görmüş başka birileri son zamanlarda sıkça aldıkları Suriye rejimiyle uzlaşma kokusundan ötürü adeta mest olmuş görünüyorlar, “biz demiştik” diye böbürleniyorlar. Türkiye’nin Baas rejimine karşı tavır almasının yanlış olduğunun ispatlandığını, gelişmelerin kendilerini haklı çıkardığını iddia ediyorlar. “Sözümüz dinlenseydi, bu iş buralara gelmezdi” diyorlar!
Çok haklısınız beyler, dediğiniz yapılmış olsaydı, bu iş hızlıca bitirilebilirdi belki! Kapılar kapatılıp, sırt dönülseydi mesela ve Suriye halkı Baas rejimi ve arkasındaki asıl güç olan İran’ın insafına terk edilmiş olsaydı, kim bilir belki de isyan çok önceden bastırılmış ve bu defter kapanmış olabilirdi! Aynen 1982’de Hama’da olduğu gibi!
Hama’yı biliyorsunuz değil mi? Bugün dillendirdiğiniz sözlerinizden anlaşıldığı kadarıyla, Baas rejiminin Hama’da yaptıklarını, sorunların nasıl fazla büyümeden çözülebildiğinin simgesi sayıyor olmalısınız! Ne kadar da basiretli ve de adilsiniz! Ve kıyama duran kardeşlerinize karşı bilinçli ya da bilinçsizce Hama türünden çözümler önerme noktasına gelmişseniz, İslamcılığınız mübarek olsun!
Ey “biz demiştik, haklı çıktık” tafralarıyla Esed canavarına karşı alınan tavrı mahkum etmeye kalkışanlar, unutmayın ki, dünden bugüne Yezid’in sözcüleri, sömürgecilerin savunucuları, Siyonistlerin işbirlikçileri ne kadar haklı çıktılarsa, şüphesiz siz de ancak o kadar haklı çıktınız! Ve zulme teslimiyeti, zalimle iyi geçinmeyi tavsiye etmek ne kadar onurlu bir iş ise, işte o kadar övünmek sizin hakkınız, tepe tepe övünün!
Velakin boş ve aldatıcı hayallere kapılmayın sakın! Adaleti, hakkı, tevhidi savunmanın bedel ödemek gerektirdiğini bilenlerin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da İslam için kıyam etmenin onurunu başka hiçbir şeyle değiştirmeyeceklerini Allahu Teala’nın izniyle sizler de göreceksiniz!