Açlık sorunu, sistem sorunudur

Serdar Demirel

Doğu’dan Batı’ya insanoğlu aç. Afrika’da bedenen, Batı’da psikolojik olarak. Neticede insan aç ve açlık tüm dünyanın başına bela.

Kara Afrika’dan ekranlara yansıyan bir deri bir kemik bîtab düşmüş hayâlet bedenler, ruhumuza attığı çizik eşliğinde, vücudun açlığa dayanabileceği son sınırı işaretliyor.

Öbür taraftan bu açlıktan da bir yere kadar sorumlu sömürgeci devletlerin müreffeh toplumları obeziteyle cebelleşiyor. Bu toplumlarda da nefisler aç. Beden ne kadar tüketirse tüketsin nefisler bir türlü doyuma ulaşamıyor çünkü.

Kemiklerin taşımakta zorlandığı yağlı beden tokluğunu haykırsa da, psikolojisi aç olan insan doyduğuna bir türlü kanaat getiremiyor.

İnsanın bedensel ihtiyaçları sınırlı, psikolojik ihtiyaçları ise sınırsızdır. Afrika’daki aç bedensel ihtiyaçlarını, müreffeh toplumlardaki de, nefsini doyurmanın peşinde! Bu durumu üreten de sistemdir.

Kapitalist sistem aslî ihtiyaçları gidermek yerine sınırsız olan psikolojik ihtiyaçları üretir ve her daim tüketme duygusunu bu zeminde kamçılar. Reklamların en büyük işlevi ihtiyacınız olmayan şeyleri size ihtiyaç olarak göstermek, sizi buna ikna etmek değil midir zaten.

Büyük bir alışveriş merkezinde 12 binin üzerinde farklı ürün bulunmakta. Buna rağmen modern insan yine tatmin olamıyor, yeni arayışlar peşinde koşuyor. Bu kadar çeşidin insanın aslî ihtiyaçlarıyla bir alakası olmadığı açıktır. Bu ihtiyaçlar kapitalist sistemin kurguladığı ve yönettiği psikolojik ihtiyaçlarla alakalıdır. Sürekli tüketimi yaşam tarzı kılan sistem, bir taraftan bedensel açlığın da nedeni olan bencilliği ve sömürüyü üretmekte, diğer taraftan kendi toplumunu obezite gerçeğiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Ben merkezci sınırsız tüketmeye kurgulanmış toplumlar bunun bedelini obeziteyle ağır ödüyor. Bakın, wikipedia obeziteyi nasıl tanımlıyor:

Obezite, insan vücudunda yağ hücresi(leri)nde depolanan doğal enerji rezervlerinin ciddî risk oluşturacak düzeyde artması ve sonuçta ölüm oranlarının kaçınılmaz olarak yükselmesi ile karakterize bir hastalıktır.

American Obesity Association tarafından desteklenen bir çalışmada obezitenin, özellikle genç yaştaki kişilerin yaşam süresinde ciddi azalmalara neden olduğu belirtilmekte.

Aşağıdaki hastalıklar da obezite nedeniyle veya ilişkili olarak ortaya çıkmakta ve kişinin hayatını tehlikeli olarak etkilemektedir:

Kalp yetmezliği, kalp büyümesi, kalp ve beyin damarlarında uzun dönemde tıkanmalara yol açarak kalp krizi ve inme nedeniyle ölümlere sebep olmak, akciğer damarlarının kan pıhtısı nedeniyle tıkanması, adet düzensizliği, iktidarsızlık, cinsiyet hormon seviyesindeki azalma, diyabet, idrar kaçırma, böbrek yetmezliği, karaciğer yağlanması, siroz, safra kesesi taşları, bağırsak kanseri, inme sonucu felç ve ölüm, hissizleşme ya da duyuda azalma-artma, kronik başağrısı, bunama, ciltte çizgilenme ve çatlaklar, nefes darlığı, astım, hareket etmede zorlanma, eklem iltihaplaması ve ağrıları, bel fıtığı, rahim kanseri, meme kanseri, psikolojik bozukluklar; meselâ depresyon, ben imaj bozukluğu, kendine güvensizlik, vücut imaj bozukluğu, sosyal izolasyon ve alay konusu...

Aşırı tüketmek bu gibi hastalıkları üretiyor. Bedenen aç toplumların ahı bu vb. yollarla çıkıyor desek yeridir!

Tekrar edelim. Açlık sorunu her şeyden önce bir sistem sorunudur. Kapitalist sistem açlığın her türlüsünü azdıran bir sistemin adıdır. Kitabında âdil paylaşım gibi bir ahlâkî değer yazmaz. Bunun bedelini de tüm insanlık birlikte ödüyor.

YENİ AKİT