Demokratik açılım açısından bugün kritik bir gün. Anayasa Mahkemesi’nin Demokratik Toplum Partisi ile ilgili olarak alacağı karar, ‘açılım’ın yakın gelecekte nasıl bir yoldan gideceğini büyük ölçüde belirleyecek.
Ama daha oraya gelmeden bile ‘açılım’ın dar bir boğazdan geçmekte olduğu ayan beyan ortada.
Darboğaz, başlıca iki kanaldan ilerliyor.
Birinci kanal, hükümetin karşılaştığı darboğaz. Bir yandan sokakta açılımda izlenen yönteme ilişkin kuşkular yaygınlaşıyor, bir yandan muhalefet sert bir biçimde sıkıştırıyor, bir yandan da PKK’nın sokağı harekete geçirmesi, günlerdir yaşanan olayların bir türlü dinmemesi, hükümetin ilerlemesini zorlaştırıyor.
İkinci kanal ise DTP ve PKK üzerinden ilerleyen darboğaz.
Abdullah Öcalan, kendisi açısından ‘açılımın bittiği’ni açıklayalı çok oluyor.
Ona göre ‘Açılım PKK’yı tasfiye planı’ idi ve bu yüzden de ‘Açılıma karşıydı.’
Öcalan’ın bu söylemi kısa zamanda Demokratik Toplum Partisi önde gelenlerinin de söylemine dönüşmeye başladı. Onlar ansızın bir kerede kestirip atmadılar ama dün itibarıyla gelinen noktada DTP önde gelenleri açısından da ‘açılım bitti.’
Öte yandan sudan sayılması gereken bir sebeple bir kez daha PKK’nın insanları sokağa sürmesi, günlerdir kitlesel şiddet olaylarının bir türlü bitmemiş olması, PKK açısından ‘açılım’ defterinin iyice kapatıldığının diğer göstergeleri.
Sonuç olarak olan şu: Abdullah Öcalan, PKK ve geniş sempatizan kitlesi üzerindeki gücünü bir kez daha gösterdi ve gördü; bedeli bir kez daha akan kan, kaçan huzur oldu.
***
İşte bu iki darboğaz kanalı, hükümeti tereddüte sevk etmiş gözüküyor. Gerçi dün İçişleri Bakanı Beşir Atalay böyle bir tereddütün olmadığı izlenimini yaymaya çalıştı ama hükümetin en azından Ak Parti Meclis Grubu’nun nasıl bir tereddüt içinde olduğunu anlamak için dün Meclis Adalet Komisyonu’nun toplantısını neden yapamadığına bakmak yeterli.
Aslında İçişleri Bakanı Atalay, Adalet Komisyonu’nun ‘teknik sebeplerle’ yapamadığı toplantısının yarattığı hasarı gidermeye çalışıyordu.
Bakacak olursanız daha birkaç gün önce hükümet kanadının taş atan çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmasının önünü açacak tasarı konusunda mütereddit olduğunu, ‘Sokakta bu olaylar sürerse yasayı çıkarmak zor olur’ diye düşünüldüğünü Murat Yetkin manşetten yayımladığımız yazısında haber vermişti. Dün Hürriyet’te aynı konu manşetti. Ve Adalet Komisyonu sabah saatlerinde tasarıyı erteledi.
Bu hareket, ‘açılım’ sürecinde hükümetin yaptığı ilk hata değildi belki ama en vahim hataydı. Çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanması konusu ya bir temel insan hakkı meselesidir ya değildir. Ama hükümet yetkililerinin ve Ak Parti önde gelenlerinin tavırlarına bakınca sanki PKK ile bir pazarlığın, hatta neredeyse bir şantajın konusu çocukların nerede yargılanacağı konusu.
Beşir Atalay zamanında yaptığı basın toplantısıyla bu hatayı gidermeye çalıştı ve yasanın önemini vurguladı ama korkarım ciddi bir hasar da oluştu bu arada.
***
Açılımın dar boğazları herkesi zorluyor.
RADİKAL