Acilcilik

MURAT AYDOĞDU

“İnsan, pek acelecidir.” 17/11

“Beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanağınıza tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin.” İncil Matta 5/27-29

Gençlik yıllarımızda çiçeği burnunda Müslümanlığımızda, İncil’in bu anlatımına bakıp Hıristiyanlığın pasif olduğundan dem vururduk. Oysa İslam Mücadeleci ve devrimci bir Din’di ve birisi bize vuracaksa biz ondan önce davranmalıydık.

Habil’in kardeşine olan tavrındaki yumuşaklık, o devrimci günlerimizde, gündemimize bile gelmiyordu

“Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.” 5, Maide 28

Öyle ya, zulmün tarumar ettiği dünyamızda, aramızda düşmanlık ve kin vardı, meydanlarda kavgamızın gerektirdiği gibi davranmalıydık ve bunun istisnası yoktu.

Yok muydu gerçekten?

“İbrahim ve onunla birlikte olanlar kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi tanımayıp inkâr ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez." demesi hariç.” 60, Mümtehine 4

Zamanın küllendirdiği, geçmişte yaşananların soğuduğu ve artık farklı bir toplumda yaşadığımızda, babalarımızla, babalarımızın vahiyden uzaklaşmış kimlikleri ile karşılaştığımızda ilk ve yalın tepkilerimizi vurduk yüzlerine.

Elinde çekiç olanın herkesi çivi gördüğü, devrimci aksiyon’un ruhlarımızdaki yansımasıydı karşı çıkan herkes zalimdir.

“Eğer imana karşı inkârı sevip tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir.” 9, Tevbe 123

“Fitne kalmayıncaya ve din Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.” 2 Bakara193

Oysa babalarımız Vahiy ile yeterince uyarılmamış bir toplumdu.

İbrahim’in babasına olan tavrı, Allah Elçisinin amcası Ebu Talib’e olan yumuşaklığı nereye oturuyordu?

“Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için.”36, Yasin 6

Evet, uyarmak! Kafasına vura vura çaktığımız çivilerle uyarmak…

Tertilsiz okumalarımız ve kendimizi soyutlayan acilci tavırlarımız önemli değildi. ‘Hayat İman ve Cihat’tan ibaretti.

Hepimizin hayallerini süsleyen ‘Şehitlik’ kutsanmış ölümler şeklinde vücut buluyordu.

Taa ki, birilerinin bize karşı Cihad ilan edip;‘Ölende öldürülen de şehit midir, ölen de öldürülen de cahiliye üzerine midir?’ ikilemi yürekleri dağlayana kadar.

“Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı. Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” 2/216

‘Şehit’liği ‘Ölüm’e2, ‘Cihad’ı ‘Kıtal’e1 indirgeyen perspektif, küfre karşı yapılırken coşkuluydu,

coşkuluydu da; birilerinin tekfir hastalığı ile yüzleştiğimizde, coşku yerini hüzne bırakacaktı.

Hoşumuza gitmeyen şey, fıtri bir şey olabilir miydi?

Romana sonundan başlamak gibi bir şey, cehd/çabalamadan cihada (pardon kıtal’e) çıkmak, yaşarken şahitliği yapmadan şehit olmak (yine pardon ölmek.)

Vahiy, hayat veren bir şey değil miydi?

Ölümün kutsanması ya da hayatın kutsanması nasıl bir şey?

Ne dünya hayatıdır ne de ölümdür kutsanan;

"Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah'ındır." 6 Enam 162

Islah olmamış bir acilciliğin örnekleri ile dolu tarihimizden ders almamış gibi, tırnakları ile kazınarak alınan kazanımların, Bedevi Yüzlere çarpışını duyuyor musunuz?

İki kavram:

1- Şehid: Kuşkusuz hayat boyu süren bir mücadelede Müslüman’ın hayatını ortaya koyduğu an, şehitliğin mertebesidir. Ama bu sürece gelene kadar yapılan, şahit olunan bir hayat’ın sadece noktasına bakan, evveliyatını okuyamayan acilciliğe karşı şehit; yaşayan, yaşatan demek.

2- Cihad: Kıtal’ın katletmek gibi acımasız yüzüne karşı, hoşlanmadığımız cerahat’ın ameliyatla alınması gibi zulmün başının ezildiği ameliye kuşkusuz biraz da acı veren bir olay. Tıpkı şehidlik’teki nokta gibi, evveliyatında bir ömür süren Cihad’ın (cehd/çaba), nihayetinde bizim karar vermediğimiz fitne ve zulmün direnişi ile şekillenen zorunlu ameliye; ‘Kıtal’