Ülkelerindeki iç savaştan, yoksulluktan ve açlıktan kaçarak Avrupa'ya gitme umuduyla Libya'ya gelen göçmenler, tek amacı para kazanmak olan kaçakçıların acımasız ellerine düşüyor.
Anadolu Ajansı muhabiri Assed Beig, İtalya üzerinden Avrupa'ya uzanan insan kaçakçılığı ağının nasıl işlediğine ve varlarını yoklarını kaçakçılara veren göçmenlerin çaresizliğine tanıklık etti. Göçmenlerin bindirildiği tekneler, birkaç yerden hareket ediyor. Bunlar arasında en bilindik olanları Trablus, Zavara ve Misrata.
Libya üzerinden İtalya'ya gitmeye çalışan bir göçmen gibi davranan AA muhabiri, göçmenlerle bir tekneye binmek üzere Trablus'ta bir insan kaçakçısı ile temas kuruyor. Telefonun diğer ucundaki ses "Hiç merak etme, Lampedusa'ya kesinlikle gidersin" diyor AA muhabirine. Sonra birkaç gün içinde yelken açması planlanan bir yük gemisi olduğundan söz ediyor. Sırada bekleyen çok sayıda insan olduğu için bahsettiği yük gemisine binmek için bir an önce karar vermek gerekiyor.
Teklifin ve yolculuk koşullarının birkaç kez değişeceği ancak sonradan ortaya çıkıyor. İnsan kaçakçıları, İtalyan adasına gitmek üzere Akdeniz'de tehlikeli bir yolculuğa çıkmadan önce potansiyel müşterilerinin ilgisini canlı tutmak ve çaresizliklerinden yararlanmak için bu tür taktikler kullanıyor.
Her şey para için
Kişi başı 2 bin dolardan bir tekneye neredeyse 200 kişi dolduran insan kaçakçıları, çoğu Avrupa'yı görmeden yaşamını yitirecek bu insanları denize gönderirken hiç tereddüt etmiyor. Tek istekleri, bir an önce zengin olabilmek.
AA muhabirinin temas kurduğu kaçakçının adı, Kaşif. Pakistan'da doğan Kaşif, bol kazançlı kaçakçılık işini Libya'dan yürütüyor.
Dönüşü olmayan yol
Göçmenler, kaçakçılarla ancak son anda tanışıyor. Bir kez kaçakçı tarafından alınıp 'sığınağa' götürüldükten sonra artık geriye dönüş yok. Göçmenler, tekne yola çıkmaya hazır olana kadar kaçakçıların gösterdiği sığınaklarda kalmak zorunda.
Daha önce Lampedusa'ya gitmeye çalışan ancak başarılı olmayan Keşmirli Atıf, AA muhabirine sığınakta 5 gün kaldığını anlatıyor. Atıf'tan daha uzun süre sığınakta kalanlar da var. Bu göçmenlerden biri, 15 gün boyunca bir sığınakta bekletilmiş. Atıf, "Kaçakçılar, yola çıkmadan önce sürekli internetten hava durumunu kontrol ettiler" diyor.
Açık denizde kaderine terk edilenler
Teknelere kaptanlık edenlerin, denizcilik deneyimleri yok denecek kadar az. Kimi zaman göçmenlere, tekneyi kendileri idare etmeleri koşuluyla ücrette indirim yapılıyor.
Kaçakçılar, teknelere binen göçmenlere Lampedusa'nın ne tarafta olduğunu gösteriyor, sonra da onları kaderine terk ediyor. Çoğu zaman bu teknelerin yakıtı, denizin ortasında tükeniveriyor.
Somalili göçmenleri, Lampedusa'ya götüren tekneler, daha ucuz ama çok daha tehlikeli.
Atıf, Suriyelileri taşıyan teknelerin, daha büyük ve çok daha pahalı olduğunu söylüyor. Suriyelilerin, Somali, Mali ve Nijer'den gelenlere oranla daha fazla parası var.
Birçok göçmen gibi para biriktirebilmek için bir otelde çalışan Atıf, yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor:
"Bana büyük bir tekne olacağını söylemişlerdi ama tekneyi gördüğümde şok geçirdim. Küçücüktü. Denize açıldıktan sonra kaybolduk. Teknemiz de su almaya başladı. 3 saat nereye gittiğimizi bilmeden denizde sürüklendikten sonra Libyalı sahip güvenlik ekiplerine yakalandık. Hepimizi cezaevine götürdüler. Ben dayak yemedim ama cezaevinde siyahilere çok eziyet ettiler. Cezaevi korkunçtu. Kadınları, serbest kalabilmek için cinsel ilişkiye zorluyorlardı."
Birkaç gün sonra tekrar arayan kaçakçı Kaşif, göçmen sandığı AA muhabirine yolculuğa hala çıkmak isteyip istemediğini soruyor. Kaşif, 'Eğer istemiyorsan sığınağa gitmene gerek yok. Biz sana tekne yola çıkmadan önce haber veririz sen de binersin' diyerek güvence veriyor. Kaşif, AA muhabirine bir yük gemisine bineceğini, yanında Suriye'den başka mültecilerin de olacağını söylüyor. Ancak Ayrıntılar, bir sonraki görüşmede değişiyor.
Bir önceki gün milislerin göstericilerin üzerine ateş açması sonucu 40'tan fazla kişi öldüğünü hatırlatan Kaşif, "Büyük bir balıkçı teknesine bineceksin. Trablus'taki sorunlar yüzünden bazı şeyleri değiştirmek zorunda kaldık" diyor.
Karar zamanı
İki gün sonra tekrar arayan Kaşif, acele acele 'Bak, sana yalan söylemek istemiyorum. İyi birine benziyorsun. Tekne birkaç güne yola çıkacak. Seni alıp bir sığınağa götüreceğiz. Tekne yola çıkana kadar sığınakta kalmak zorundasın" diyor.
Sonra sertçe ekliyor: "Bir kez sığınağa girdikten sonra artık geri dönüş yok. Tekneyi beğensen de beğenmesen de binmek zorundasın. Yoksa Libyalılar, seni döve döve tekneye bindirir." Bütün koşullar, bir anda değişiyor.
Göçmenlerin tekneye çanta, bavul götürmesine izin verilmiyor. Ynlarına sadece para almalarına izin var. Göçmenlerin cep telefonlarını da alan kaçakçılar, telefonları ancak tekneden inerken geri vereceklerini söylüyor. Sığınakta ne kadar kalacakları da meçhul. Kaçakçılar, yakalanma korkusuyla teknenin nereden yola çıkacağı ya da sığınağın nerede olduğunu söyleme riskini almıyor. Ayrıca bir kez yüzlerini gördükten sonra göçmenlerin geri dönmesini kesinlikle istemiyorlar. Yakalanmamak için her şeyi yapıyorlar.
AA muhabirinin, en büyük korkusu gazeteci olduğunun ortaya çıkması çünkü kaçakçılardan ya da göçmenlerden birinin casus ya da gazeteci olduğundan şüphelenmesi durumunda sonu büyük olasılıkla ölüm.
"Teknelere binmek, intihardan başka bir şey değil"
Yaklaşık 15 yıldır balıkçılık yapan 35 yaşındaki Eşref, AA muhabirine "Kaçakçılar, göçmenlerin gidecekleri yere sağ salim ulaşıp ulaşmadığını umursamıyor. Umursadıkları tek şey, para. Göçmenlerin bir an önce uzaklaşıp gözden kaybolmalarını istiyorlar. Göçmenlerin Lampedusa'ya ulaşma şansının çok az olduğunu biliyorlar" diyor.
Eşref, insan kaçakçılığının Kaddafi rejiminin yıkılmasından bu yana tırmanışa geçtiğini anlatıyor. Ülkedeki istikrarsızlık, bir tek insanların çaresizliğinden çıkar sağlayan suç örgütlerinin işine yarıyor. Denizde göçmenlerle dolu tekneler gördüğünü söyleyen Eşref, anlatmaya devam ediyor:
"Tekneler, hep çok kalabalık. Bir tekne ancak 50 kişi taşıyabilir. Oysa kaçakçılar, teknelere 200, hatta daha fazla insanı dolduruyor. Bu teknelere binmek, intihardan başka bir şey değil. Zaten bu insanların büyük bir kısmı, Avrupa'ya asla ulaşamıyor."
Tekne, bir gün sonra yola çıkıyor. Tehlikenin çok büyük olduğu gerçeğini gözardı etmek, imkansız ama Suriye'deki savaştan, Somali ya da Eritre'deki yoksulluktan kaçan ve evrakları olmayan göçmenler, riskleri düşünmüyorlar bile çünkü hiçbir şey, ardlarında bıraktıklarından daha kötü değil. İşte bu yüzden kaderlerini kaçakçıların eline teslim etmek, sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkmak, yapılabilir bir seçenek olarak görünüyor.
Dalgalar, hiç durmadan kıyıdaki kayaları dövüyor. Bu koşullar altında bir tekne nasıl, denize açılabilir? Oysa yoksul ve çaresiz insanlar, daha kötü hava koşullarında bile bu tehlikeli girişime atılıyor ve vicdansız kaçakçılar da para için onların çaresizliğinden yararlanıyor.
AA, muhabirinin kaçakçılarla gitmesinin son derece riskli ve tehlikeli olacağına karar veriyor. Muhabirin nerede olduğunu, hangi koşullarda tutulduğunu, ne zaman yola çıkacağını ve yolculuğu tamamlayıp tamamlayamayacağını bilmenin imkanı yok. Tüm bu faktörleri gözönüne alan AA, güvenlik nedeniyle muhabirini görevden çekiyor.
Trablus'tan ayrılacak tekneye ne olduğunu kimse bilmiyor. İçindeki göçmenlerin, gitmek istedikleri yere varıp varmadığı bir sır. Trabluslu balıkçı Cruz, "Suyun üzerinde yüzen cesetler gördüm. Bazıları, ağlarıma takıldılar" diyor.
"Orada, denizde cesetler gördüm. Bazıları erkek, bazıları kadın bazıları ise daha çocuktular" diye ekliyor Cruz, arkasını dönüp gitmeden önce.
AA