26 Aralık 2004’de, Hint Okyanusu’nda meydana gelen depremin yol açtığı tsunamiyi unutmuş olamazsınız. 11 ülkede 230 binden fazla kişinin hayatına mal olmuş tsunaminin en büyük yıkımı yaptığı yer ise, Açe olmuştu. Açe’de tsunami dalgalarının vurduğu sahil şeridindeki yerleşim alanları, çağın en büyük yıkımlarından birine uğramıştı. Bir ânda kimsesiz çocuklar, dul kadınlar, eşini kaybetmiş yanlız erkekler, parçalanmış aileler ve ekonomisi çöktüğü için dışarıdan gelecek yardımlara muhtaç yüzbinlerce insan vardı karşımızda.
Tsunami yürekleri yakan bir insanlık trajedisi bırakmıştı geride, bütün gerçekliğiyle. Olayın sıcak günlerinde ekranlardan bize yansıyan manzaralar fâcianın boyutlarını fazlasıyla göstermeye yetiyordu. Buna rağmen bölgeye koşan gönüllüler, yıkımın ve açtığı sosyal yaraların çok daha derinlerde olduğunu haber veriyordu..
Türkiyeli Müslümanlar olarak yaşanan drama seyirci kalmamıştık, hamdolsun. Birçok yardım kuruluşu bölgeye koşmuş, hayırseverlerin yardımlarını muhtaç Açe halkına ulaştırmaya çalışmıştı.
Hâlâ Açe’de hizmetlerini sunmaya devam eden yardım kuruluşlarımız var. Her ne kadar gündemimizi gerektiği kadar işgal etmese de, tsunami kurbanlarının yaralarını bir nebze olsun sarmaya çalışan bu kurumların hizmetlerinin başarısı ya da başarısızlığı gündeme gelmeli, başarılar desteklenmeli, eksiklikler ve hatalar ise yapıcı tenkit ve önerilerle giderilmelidir. Bu konuya ayrıyeten değineceğiz inşaallah.
Efendim, bendeniz bir önceki yazıda da belirttiğim gibi bu bayramda Açe’deyim. Tsunami mağdurlarının yaralarını ne kadar sardığını, tsunami sonrası imar ve rehabilitasyon faaliyetlerinin vardığı yeri, mümkün mertebe yerinde görmek ve bayramı bölge Müslümanlarıyla geçirmek üzere burayı tercih ettim.
Yaraların tamamen sarıldığını, imar ve rehabilitasyon faaliyetlerinin gönlümüzü ferahlatacak düzeyde başarıyla hayata geçirildiğini söylemek biraz zor. Bunun birçok sebebi var tabiî. En önemli sebep ise, yıkımın hacmi. İkincisi ise, bölgeye yardım için koşan organizasyonların önemli bir bölümünün profesyonel kadrolara ve uzun hedefli plan programa sahip olmaması.
Bu meyanda Batılı sivil yardım kuruluşlarının, Japonya’dan gelenlerin İslâm âleminden gelen yardım kuruluşlarına göre çok daha donanımlı ve bilinçli faaliyette bulunduğunu söylemek durumundayım.
Batılı yardım organizasyonları ve bu organizasyonlarda bir misyon şuuruyla hizmet veren misyonerler, işinin ehli insanlar.
Bayram ziyareti için “Pesantren” (Darul Muteallimin) Başkanı ve aynı zamanda hocası Tunku Şamil Puteh’in evine konuk olduk. Bize muz cipsi ve yerel içecek sunan ev sahibine, misyonerlik çalışmalarıyla yardım hizmetlerini el ele yürüten bu kuruluşlar ve çalışmaları hakkında sorular sordum.
Kendisinden, tsunami öncesi Endonezya’nın bütün bölgelerinde faaliyette bulunsa da, Açe’de, hükümete karşı silahlı direnişten dolayı faaliyette bulunmayan misyonerlerin, âfeti nasıl fırsat bilip bölgeye geldiklerini ve insanlara yerel dilde İnciller dağıttığını dinledik.
Sumatra Adası ve Açe Darüsselam bölgesinde yardım iddiasıyla gelen ama misyonerlik faaliyetlerini önceleyen uluslararası desteğe sahip birçok kuruluşun var olduğunu buraya gelmeden önce de biliyordum. Bunların bölgeyi tamamen terk etmediklerini ve faaliyetlerini hâlâ sürdürdüklerini öğreniyoruz. Tepki çekmesin diye de Hıristiyanlaşmış Endonezyalı insanları istihdam ediyorlarmış.
Misyonerlerin dünyada en fazla yatırım yaptığı ve kendileri açısından çok verimli sonuçlar aldığı bir Müslüman beldedir Endonezya. Milyonlarca Müslümanın yapılan çalışmalar neticesinde din değiştirdiği de maalesef bir vakıadır.
Açe ise, tarih boyunca İslâm’ın en güçlü olduğu bir mıntıka olmuştur bu coğrafyada. Tsunami felaketi sonrası, misyonerlerin bu bölgede yoğunlaşmalarını sadece insanî yardım amaçlarla açıklamak vakaya aykırı olduğu gibi ileri derecede bir saflıktır da. Onlar, Endonezya’nın diğer bölgelerinde aldıkları sonuçları burada da almak istiyorlar.
Onlara mı kızmalı, kendimize mi, takdiri size bırakıyorum. Zira hayat boşluk kabul etmiyor. Siz, doldurmanız gereken alanı boş bıraktığınızda başkaları oraya yerleşecektir muhakkak.
Edindiğimiz izlenimleri ve bayrama dair gördüklerimizi gelecek yazılarımızda paylaşmaya devam edeceğiz.
VAKİT