Abdurrahman Dilipak, ama önce Ahmet Taşgetiren

​​​​​​​Unutmayalım ki Taşgetiren ve benzerlerinin yerini sövmekten, hakaret etmekten başka hiçbir hünerleri olmayan, simalarında secde izi bulunmayan bir takım şımarık yazarlarla dolduracağını zannedenler fena yanılmaktadır.

Mehmet Göktaş, Doğru Haber gazetesinde yayınlanan yazısında Abdurrahman Dilipak, Ahmet Taşgetiren gibi İslami kesimin birikim sahibi yazarlarının bulundukları medya organlarından bir şekilde ayrılmak zorunda kalmalarını değerlendiriyor:

Abdurrahman Dilipak ile Yeni Akit gazetesinin yollarının ayrılacağı aslında çoktan belliydi. Dilipak iki üç yıldan bu yana iktidarla amansız bir savaşa girmiş gibiydi, hem de iktidarın tavizsiz destekçisi Yeni Akit üzerinden yapıyordu bu savaşı.

Dilipak savaşın bir bölümünü “AK Parti içindeki AKP’liler” başlığı altında hedef aldığı bir kesime ve özellikle iktidar partisinin kadın kollarına karşı yürütüyordu ve 81il örgütü tarafından mahkemeye verilmiş durumdaydı.

Yine AK Parti iktidarıyla pandeminin başladığı günden bu yana aşı konusunda da ayrı bir savaş veriyordu.

Son iki üç yıldır Dilipak’tan sadece bunları okuyorduk desek yanlış olmaz.

Söylediğimiz gibi bu savaşı garip bir şekilde Yeni Akit üzerinden yapıyordu, bunun böyle gitmeyeceği besbelliydi ve sonunda yolları ayrıldı.

Başlıkta da belirttiğim gibi aslında Ahmet Taşgetiren’in AK Parti iktidarının basındaki amiral gemisi Yeni Şafak’tan ayrılması bence üzerinde durulması gereken daha önemli bir konudur.
Siz bu ayrılıklara Ergun Yıldırım, Aydın Ünal ve son olarak sessiz bir şekilde yazılarına son veren Faruk Beşer hocayı da ekleyin.

Başta Ahmet Taşgetiren olmak üzere Türkiye’deki dindar kesime, iktidarı destekleyen kitlelere basın üzerinden güven veren, gönül dünyalarına hitabeden birilerinin ayrılması başta iktidar olmak üzere söz konusu çevreler için bir üzüntü ve önemli bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Bilmem bunun farkındalar mı?

Unutmayalım ki Taşgetiren ve benzerlerinin yerini sövmekten, hakaret etmekten başka hiçbir hünerleri olmayan, simalarında secde izi bulunmayan bir takım şımarık yazarlarla dolduracağını zannedenler fena yanılmaktadır.

Peki, Taşgetiren’ler hiç mi bir şey kaybetmediler? İktidar çevreleri bir yana da ister istemez büyük bir dindar çevreyle ters düşmek, araya soğukluk girmesi az bir kayıp mıdır? Daha da önemlisi, yıllar yılı yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını yürüttüğü Altınoluk mecmuasından, dolayısıyla öyle bir camiayla araya mesafe girmesinin bir üzüntüsü yok mudur?

Daha da üzücü olan bir şey; Türkiye’nin dört bir yanında gerçekten ufuk açıcı, aklı selime hitap eden konferanslarınız vardı, hepimiz bunları biliyoruz. Peki, bundan sonra da olacak mı? Aynı soruyu Abdurrahman Dilipak’a da yöneltiyorum?

Detaylarını bilmediğimiz için bu ayrılıkları irdelemiyoruz fakat taşradaki Müslümanlar olarak kimin ne kaybettiği üzerinde düşündüklerimizi ifade etmeye çalışıyoruz, Rabbim akıbetimizi hayreylesin.

Medya Haberleri

Facebook, Filistinli haber kaynaklarını yüzde 77 kısıtladı
İsmail Saymaz sen tam bir yalan makinesisin!
Yeni Akit bu saçmalıklara yer vermek zorunda mı?
Milyonların katili Esed'in Halk Tv’de CHP’ye teşekkürünü unuttunuz mu?
Nagehan Alçı’nın başörtülü yayın performansı: Suriye Devrimi’ni DAEŞ’le aynı kefeye koyma çabası