Abdullah Muhaysini: Erdoğan'ın Zaferine Neden Seviniyoruz?

Dr. Abdullah el Muhaysini, Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zafer kazanan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili sosyal medya hesabında bir yazı paylaştı.

Suriye'de Rusya ve İran tarafından desteklenen Esed rejimine karşı savaşan muhaliflerle birlikte olan Suudi Arabistanlı alim Dr. Abdullah el Muhaysini, Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zafer kazanan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili sosyal medya hesabında bir yazı paylaştı.

Muhaysini'nin "Erdoğan'ın zaferine neden seviniyoruz?" başlıklı yazısı şu şekilde:

Erdoğan'ın kazanması sebebiyle Allah'a hamd olsun! Milyonlarca muhacir ve sığınmacıya rahmetinden ve Erdoğan ile yarışanların açıklamaları ile islama olan kinlerini açığa çıkaran ve müslümanlara karşı yıpratma hamlesini püskürten Allah'a hamd olsun.

Konu hakkında uygun bir yorum arıyordum ki Şeyh Sekran'ın (Allah onu esaretten kurtarsın) amacına uygun makalesini buldum. Her aklı başında müslüman Erdoğan'ın kazanmasının İslamcılara kindar olan rakibinin kazanmasından daha hayırlı olduğunu bilir.

Bazıları soruyor; Türkiye'de laiklik devam ederken ve Türkiye'nin İsrail, Afganistan ve Libya meselelerinde duruşu bu kadar kötü iken Erdoğan'ın seçimlerde kazanmasına nasıl sevinebilir?

Cevap: İbni Teymiyye, Şer-i Siyaset kitabında ehli sünnetin bu konudaki kaidesini zikrediyor. Bu kaidenin birçok uygulama şekli olmakla beraber şer'i siyaset kural ve kaidelerinin en faydalısıdır. Işte bu esas imkân ve kudret kaidesidir.

İbni Teymiyye diyor ki; Eğer yönetici, eldeki bütün imkanlarla insanların din ve dünyası için çalışıyorsa o kendi zamanındaki en faziletli kişidir ve Allah yolundaki en faziletli mücahittir. (İbni Teymiyye, el-Fetava)

Bu kaide, yani şeriatın imkân ve güç nispetinde ikame edilmesinin zorunluluğu kaidesini kastediyorum, yargı ve yönetim merkezlerinin kapılarında, davet ve siyasi ıslahta çok etkin bir kaidedir.

İnsanların Erdoğan'dan gördüğü şu ki o imkanlar nispetinde birçok emri ikame etti. Insanların onunla ihtilaf ettiği ve imkan vermediği diğer emirleri ise terketti.

Lâik bir ülkenin bir adam tarafından şeriata doğru yönlendirildiğini ve şeriatın hakim olduğu bir ülkenin başka bir adam tarafından laikliğe yönlendirildiğini görürsek bu iki adamı şahsi dindarlıkları ile karşılaştıramayız. Bu iki adamın dindarlıkları sadece bir bağlamdır ve gerekli olan ikisi arasındaki bütün farklılıkları mülahaza etmektir.

Laik bir toplumun dindarlaşması için çalışan kişi ile dindar bir toplumun dinini hafifleştirmeye çalışan kişi arasında ne de çok fark vardır!

Kaynakl: Mepanews

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm