HAKSÖZ-HABER
İstanbul’da katıldığı bir iftar davetinde konuşan Abdullah Gül "Mısır'dan Libya'ya ilişkilerimizi geliştirmeliyiz, tekrar Türkiye'nin ilham olacağı bir duruma gelmeliyiz" demiş ve "Ortadoğu politikamızı gözden geçirmekte fayda var" diye de vurgulamış!
Sözlerine şöyle devam etmiş: “Henüz Ortadoğu'da Filistin meselesi çözülmemişken, kalıcı barış sağlanmamışken, İslam ülkelerinin kendi kendini tüketiyor olması gerçekten çok acıdır. Bu bakımdan inanıyorum ki; Türkiye olarak bu ülkelere yardımcı olmak durumundayız. Bunun için de şüphesiz ki; hepsiyle ilişkimizi geliştirmeliyiz. Libya'dan Mısır'a kadar, Yemen'den bütün Körfez ülkelerine kadar, nasıl bir zamanlar onlara ilham olduysak, yeniden bu ülkelere ilham olucu, yol gösterici olacağı bir duruma gelmek gerekir. Bu anlamda açıkçası, Ortadoğu ve Arap politikalarımızı daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmenin de faydalı olacağı kanaatindeyim. Çünkü bölgede başka bir gelişme de söz konusu. Büyük bir kaos ortaya çıkarsa, bu kaosun içerisinden çıkacak, hiç tahmin etmediğimiz sürprizlerle karşı karşıya kalabiliriz.
Bu sözler Gülen medyası başta olmak üzere Hükümetin dış politikada izlediği Müslüman ve mazlum halklardan yana siyasetten rahatsızlık duyan çevrelerin çok hoşuna gitmiş! Ve konuyu Abdullah Gül’den dış politika eleştirisi diye sunmakta gecikmemişler.
Bunlara da bu yakışır zaten! Ama verdiği mesajın Abdullah’a Gül’e ne kadar yakıştığı tartışma götürür.
Tamam kaos çıkmasın, tahmin bile edilemeyecek sürprizlerle karşılaşılmasın ama ne pahasına? Libya’dan Mısır’a ilişkilerimizi geliştirmeliyiz, söyleminin varacağı yerin neresi olduğu belli değil mi? Müslümanlar idam sehpalarına çıkartılırken, zulüm zirve yaparken Mısır’la ilişkilerin geliştirilmesi nasıl olacak? Libya’dan Mısır’a diye çizilen geniş yelpaze Suriye’yi de kapsıyor mu?
Sonra öncelikli hedef ne? Örnek alınan ülke konumuna tekrar gelmek ile kast edilen ne? Mazlumlara katkımız olur mantığı mı, ülke çıkarlarını önceleyelim mantığı mı?