ABDnin üçüncü 11 Eylülü

Şahin Alpay

İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad'ın, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın WikiLeaks tarafından açıklanan gizli yazışmalarına ilk tepkisi, bunun ABD hükümetinin bir psikolojik savaş aracı olduğunu, İran'ın uluslararası ilişkilerini hiçbir şekilde etkilemeyeceğini söylemek oldu.

Bana sorarsanız Ahmedinecad ifşaatın bir Amerikan komplosu olduğunu ileri sürerken öyle olmadığını çok iyi biliyordu, ama Suudi Arabistan ve kimi öteki Arap ülkeleri liderlerinin ABD'den İran'ın bombalanmasını istediklerine dair olanlar başta olmak üzere, açıklanan yazışmaların hükümetine vereceği zararı denetim altına almayı amaçlıyordu.

Ama pek çokları Ahmedinecad'ın komplo teorisine hak vermekte gecikmedi. Bu ülkeyi yakından tanıyan tanıdıklarıma göre, komplo teorileri üretme konusunda kimse İranlıların eline su dökemez. Benim kanım, Türklerin de bunda pek geri kalmadığı. İfşaatın ABD hükümeti tarafından, özellikle Ortadoğu'daki Müslüman çoğunluklu ülkeleri birbirine düşürmek amacıyla yapıldığına ya da muhaliflerinin Başkan Obama'yı güç durumda bırakmak için tezgâhlandığına dair "teoriler" hemen ortalığı kapladı. (Cumhurbaşkanı Gül bile, Amerikalı diplomatların Başbakan Erdoğan ile arasında bir iktidar mücadelesi olduğuna dair dedikodularından ürkerek olacak, "Bir amaç varmış gibi geliyor bana..." demekten kendini alamadı.)

Komplo teorileri, yeryüzünde olan biten her şeyin Tanrı'nın iradesi olduğuna dair dinsel inancın laikleşmiş biçimidir. Tek fark bu teorilerde Tanrı'nın yerini komünistlerin, faşistlerin, emperyalistlerin, Siyonistlerin, Yahudilerin veya (çok rastlandığı üzere) ABD'nin alması; yeryüzünde olan biten her şeyin ABD'nin iradesiyle gerçekleştiğine inanılmasıdır. Halk deyimiyle "öküzün altında buzağı aramak"tan farkı olmayan bu safsatayı bir tarafa bırakırsak, Amerikan diplomatlarının Washington'a gönderdiği gizli yazışmaların ifşa olması nasıl açıklanabilir? Bunu sanıyorum, Türkiye basınında en iyi Fikret Ertan izah etti: ABD hükümetinin, 11 Eylül'den sonra fark edilen devlet kurumları arasındaki bilgi paylaşımının yetersizliğinden hareketle kurduğu haberleşme sisteminin 3 milyon kadar kişinin giriş yapmasına imkân vermesi, kontrol tedbirlerinin alınmaması, bu hiç de istenmeyen sonuca yol açtı. (Zaman, 1 Aralık) ABD hükümetinin izlediği politikaları onaylanmayan (yani Amerikan toplumunun önemli bir kısmının eğilimini temsil eden) bir er, yazışmaları kaydederek, gizli belgelerin kamuya açıklanmasını iş edinmiş bir uluslararası medya kuruluşu olan WikiLeaks'e teslim etti.

Peki, açıklanan gizli belgelerin ABD ve dünya siyaseti açısından anlamı nedir? Şimdilik buzdağının sadece tepesi, gizli belgelerin ABD hükümeti ile gazeteler arasında varılan anlaşma uyarınca (ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle) ayıklanan kısmı dışında kalanlar ortaya çıktı. Yine de şunları söylemem mümkün: Bu, ABD'nin üçüncü 11 Eylül'ü. Birincisi, 2001'de, ilk kez kendi toprakları içinde saldırıya uğramasıyla yaşandı. İkincisi, 2008 sonunda patlak veren ve hâlâ tam denetim altına alınamayan ekonomik kriz oldu. Üçüncüsü ise, ABD yönetiminin uluslararası saygınlığını iki paralık eden bu ifşaat. Bir Türk diplomatın söylediği gibi, öteki ülkelerin siyasileri ve diplomatları, bundan böyle Amerikan diplomatlarına gazeteci muamelesi yapacak...

Bence yaşanana en iyi ve açık teşhisi koyan İsrail'in tanınmış gazetecilerinden Aluf Ben: "Dedikodular, boşboğazlıklar ve aşağılık yalanlar bir tarafa bırakılacak olursa, WikiLeaks tarafından açıklanan belgeler acıklı bir öyküyü anlatıyor. Amerikan imparatorluğunun, askeri gücü ve ekonomik üstünlüğü ile dünyayı yöneten süper devletin çöküşünü ifade ediyor. Belgelerden çıkan Başkan Obama, iyi niyeti ve ulvi vizyonu Ortadoğu'daki meslektaşlarının tutuculuğu ve inatçılığı karşısında rüzgâra savrulup toz gibi dağılan, zayıf ve güçsüz bir lider." (Haaretz, 1 Aralık)

Aluf Ben'in yorumunun tamamının okunmasını hararetle tavsiye ederim.

ZAMAN