Terör, çağdaş emperyalizmin bir kirli sopası gibidir. Bu sopayı önce kendi elinde kana bulandırıyor. Sonra da o kendisinin döktüğü, akıttığı kanlarla iyice kirlettiği bu sopayı, üzerine kan bulaştırmak istediği ülkeleri, örgütleri, kurumları ve kişileri kirletmek için değerlendiriyor.
Küresel emperyalizmin başını çeken ABD de özellikle 11 Eylül olaylarından sonra terör sopasını hedefe yerleştirdiği birçok ülkeyi, oluşumu ve kişiyi kirletmek amacıyla değerlendirdi.
Kendini “terör” konusunda hüküm mercii olarak kabul ettiren ve buradan hareketle her yıl teröre başvuranlar ve destek verenler listesi çıkaran Amerikan emperyalizminin, terörle irtibatlandırdığı örgütlere nispet edilen cinayetlerin toplamının ABD’nin 11 Eylül olaylarını bahane ederek gerçekleştirdiği Irak çıkartmasında katlettiği insan sayısına ulaşmayacağını daha önce de değişik vesilelerle dile getirmiştim.
“Terör” gerekçesini kullanarak yüz binlerce insanı katleden ABD terörünün yine de kendi sömürgeci politikalarını haklı çıkarmak için bu gerekçeden yararlandığını görüyoruz.
Bu amaçla kıskaca aldığı ülkelerden biri de Suudi Arabistan’dır.
Bu konudaki tespit ve kanaatlerimi dile getirmeden önce, Yemen’de “şerre karşı şer” politikasıyla önce Husilerin önünü açan sonra da kendi kazdığı kuyuya düşen, Mısır’da yine aynı zihniyetle Sisi cuntasına destek veren Suudi Arabistan hakkındaki kanaatimin değişmediğini, Türkiye’yle ilişkilerini olumlu yönde geliştirmesinin benim Riyad politikasına yönelik tavrımı hiç etkilemediğini özellikle vurgulamak istiyorum. Fakat ABD emperyalizminin, 11 Eylül olaylarından hareketle Suudi Arabistan’ı kıskaca alma politikaları karşısındaki tavrım geçmişte de bugünkünden farklı değildi. Yani bu konuda da olduğum yerde duruyorum. Değişmiş olsa da zaten söylemekten çekinmem.
ABD yönetimi, Suudi Arabistan’ı sürekli kendine eli mahkûm halde tutmak için 11 Eylül olaylarında suçlu bulduğu bazı kişilerin bu ülkenin vatandaşı olmasından çok istifade etmeye çalıştı. Onların bu ülkenin vatandaşları olmasını, Suud yönetimini teröre destek vermekle suçlamak için değerlendirmeye çalıştı. Bu amaçla büyük miktarlarda paralarını bankalarda bloke etti. Sadece paralarını değil uluslararası politikasını da bloke etti.
Kral Abdullah, ABD baskılarına sürekli boyun eğdi ve teröre destek vermediği konusunda kendini ispat edebilmek için El-Kaide’yle savaş halinde olduğunu gösterme amaçlı operasyonlar gerçekleştirdi. Birçok vatandaşını bu örgütle irtibatlandırarak üstlerine polis baskınları düzenledi. Bu baskınlar yüzünden zaman zaman çatışmalar da yaşandı ve birçok kişi bu çatışmalarda hayatını kaybetti.
Suud yönetimi bu arada El-Kaide’yle savaş halinde olduğunu gösterme politikalarını, ülkedeki siyasi muhalifleri etkisiz hale getirmek yahut hapse mahkûm etmek için değerlendirmeyi de ihmal etmedi.
Fakat bunların tümü ABD yönetimini tatmin etmedi. Çünkü onun amacı Suudi Arabistan’ın samimiyetine inanmak değil, her konuda önünde eğilmesini sağlamaktı. Tabii bu arada büyük miktarlarda paralar koparmak istediği için verdikçe fazlasını istiyordu.
Sonunda Teksas Senatörü Cumhuriyetçi John Cornyn ve New York Senatörü Demokrat Chuck Schumer tarafından 2015 yılının Eylül ayında Kongre’ye taşınan “Terörizm Sponsorlarına Karşı Adalet” yasa tasarısı, Ocak ayında Temsilciler Meclisi Adalet Komitesi’nden geçti.
Fakat bu gelişme Suudi Arabistan’ın gözünü açan bir hadise oldu. ABD emperyalizmi karşısında sürekli eğilmek değil dik durmak gerekiyordu. Kral Selman bunun farkına vardığı için kendi elinde de avantajlar bulunduğunu, gerektiğinde bunları kullanabileceğini global dikta rejimine ima etti. Suud yönetiminin bu işte şaka yapmadığını, gerektiğinde elindeki avantajları kullanabileceğini fark eden global dikta rejimi aslında kendisinin şaka yaptığı mesajları vermeye çalıştı. Önce ABD lideri Obama’nın sunulan yasa tasarısını veto edeceği açıklamaları yaptı. Sonra da tasarının tamamen askıya alındığı duyurusu yapıldı.
Bu arada ABD lideri Obama, Suudi Arabistan’la araları yeniden düzeltmek, ilişkileri tekrar rayına oturtmak için özel anlamda bir çıkartma yaptı. Bu çıkartmadan ve yapılan zirveden de müteakip yazımızda biraz ayrıntılı söz etmek istiyorum.
Yeni Akit