ABD'nin Siyonist çeteye olan bağlılığı nereye dayanıyor?

Abdullah Muradoğlu, ABD ile işgal rejimi arasındaki ilişkiyi inceliyor.

Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak

“Her şey burada başladı!”

ABD Başkanı Joe Biden da, Başkan Yardımcısı Kamala Harris de dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Amerikan vatandaşlarının can güvenliğinden daha yüksek bir önceliğe sahip olmadıklarını söylüyorlar. Önceki ABD başkanları da aynı cümleyi defalarca kurmuş olabilirler. Ne var ki İsrail tarafından öldürülen Amerikan vatandaşları bu “öncelik” kapsamında değiller.

İsrail’in öldürdüğü Amerikalıların hayatları, İsrail tarafından öldürülmeyen Amerikalıların hayatlarından neden daha değersiz sayılıyor? Peki bu “değersizleştirme” nasıl başladı?

Sıra dışı Amerikalı yazar Gore Vidal 2004’te “Antisemitizmin siyaseti” başlıklı kitabın ortak yazarları Alexander Cockburn ve Jeffrey St. Clair ile sohbet ederken bir olaya dikkat çeker. Sohbet, kitapta Jeffrey St. Clair tarafından kaleme alınan makalede ele alınan olayla ilgiliydi.

Jeffrey St. Clair kitapta “USS Liberty” adlı Amerikan casus gemisinin başına getirilen bir olayı irdeliyordu. “ USS Liberty” 1967’deki“Arap-İsrail savaşı” sırasında, 8 Haziran’da Gazze açıklarında vurulmuştu. İşin ilginç tarafı Amerikan gemisinin İsrail tarafından vurulmasıydı.

Jeffrey St. Clair bu olayın üstünün nasıl örtüldüğünü de anlatıyordu. Gore Vidal olayın anlatıldığı sayfaları incelerken, “Her şey burada başladı. Eğer Amerikalı denizcileri öldürebiliyor ve savaş uçaklarıyla ödüllendiriliyorsanız, her türlü vahşet yanınıza kâr kalabilir. Bu hikâye, sonuçları iyice anlaşılana kadar anlatılmalı ve tekrar anlatılmalı!” demiş.

“USS Liberty”nin mürettebatı uçaklardan birinin kanatlarında “Davut Yıldızı”nı görene kadar İsrail tarafından saldırıya uğradıklarını bilmiyordular. O ana kadar, saldıran jetlerin Mısır’ın kullandığı Sovyetler Birliği menşeli jetler olduğunu düşünüyordular. “USS Liberty” ABD’ye ait olduğunu gösteren her türlü alâmete sahipti. Başka bir ülkeye ait olduğu zannedilemezdi.

İsrail jetleri gemiye bombalar, roketler, yanıcı Napalm bombaları yağdırıyordu. Mürettebat saldırı altında oldukları mesajını Akdeniz’deki “USS America” adlı uçak gemisine iletmeyi başarmıştı. Ancak bölgedeki bir Sovyet gemisi Amerikalılardan önce olay yerine ulaşarak mürettebata yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sormuştu. “Soğuk Savaş”ın cafcaflı yıllarıydı ve USS Liberty “baş düşman” olarak görülen ülkenin savaş gemisinin teklifini geri çevirmişti.

Saldırı haberi Pentagon’a da bildirilmişti. Dönemin ABD Savunma Bakanı Robert Mcnamara, USS Liberty’ye yardıma giden iki jetin derhal geri döndürülmesini emretti. Saldırıdan 16 saat sonra iki ABD destroyeri Liberty’ye ulaştı. O zamana kadar 34 ABD’li denizci ölmüş ve çoğu ağır olmak üzere 174 kişi yaralanmıştı. Yaralılar tahliye edilirken,” Donanma İstihbarat Ofisi”nden bir subay askerlere saldırı hakkında basınla konuşmamaları talimatını vermişti.

Uzun lafın kısası, “USS Liberty Vakası” saldırının ‘kazaen’ gerçekleştiği savunularak örtbas edildi. Tazminatlar verilip, alındı. Amerikalılar saldırının kazaen gerçekleştiğine inandırıldılar. Bu vakanın peşini bırakmak istemeyen siyasetçilerse “İsrail Lobisi”nce akâmete uğratıldılar.

Gerçeğin kendini ifşâ etme huyu var. 1977’de sızdırılan bir “CIA raporu”na göre USS Liberty’e saldırı emrini İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan verdi. Bir CIA muhbirine dayandırılan bu rapora göre sağ kalan kimse kalmayıncaya kadar geminin bombalanması emredilmişti. Ancak belge ABD medyasının pek ilgisini çekmedi ve Dayan’ın rolü kamuoyu önünde sorgulanmadı.

İsrail bu saldırıdan neyi amaçlıyordu? Öne çıkan görüş şuydu: İsrail suçu Mısır’ın üzerine yıkmak ve böylece ABD›deki kamuoyu ve siyasi görüşü İsraillilerin lehine çevirmek istiyordu. Diğer bir görüş ise ABD’nin İsrail’e silah satışlarına getirdiği kısıtlamaların kaldırılmasıydı.

İsrail’in Pentagon’da, Beyaz Saray’da ve ABD Kongresi’ndeki dostları silah satışları üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması için ataktaydılar. USS Liberty’nin Mısırlılarca bombalandığının kabul edilmesi kamuoyu desteği getirecek, böylece silah satışlarına getirilen engellerin kaldırılması daha da kolaylaşacaktı. Saldırının İsrail tarafından gerçekleştirildiğinin anlaşılması bu plânı bozdu. Yapılacak tek şey, saldırının ‘kazaen’ gerçekleştiğinin kabul edilmesiydi. Öyle de oldu.

Olay unutturuldu ve 1968’de ABD silah satışları üzerindeki kısıtlamaları kaldırdı. İsrail her yıl ABD’den 3.8 milyar Dolar askerî yardım alıyor. Bu paranın büyük kısmı Amerikan silahlarına gidiyor. İşte Gore Vidal’ın “her şey burada başladı” diye anlattığı hikâyenin özeti budur.

Yorum Analiz Haberleri

Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?