Haksöz Haber
Türkiye gerek devlet, gerek kamuoyu itibariyle büyük ülke, bölgesel güç vb. iddialı söylemleri seviyor. Küresel güçlerin planlarına, dayatmalarına karşı etkili karşı koyuşlar gerçekleştirildiği iddialarını seslendirmeyi de! Oysa karşılaşılan manzara insana bu tür söylemlerin hamasetten başka ne ifade ettiği sorusunu sordurtuyor ister istemez.
Düşünelim ki, içeride aylardır çok yoğun bir çatışma sürdürdüğünüz bir örgüt var. O örgüt asker-sivil demeden vahşice eylemlere imza atıyor. Dün İstanbul’da, bugün Midyat’ta görüldüğü ve muhtemelen yarın da bir başka yerde görüleceği üzere katliamlar gerçekleştiriyor. Buna karşın devlet de örgüte karşı içeride yoğun bir savaş vermekte.
Ve içeride tüm bu manzaralar yaşanırken, aynı devlet sınırın hemen öbür tarafında, Suriye’de o örgütün önünü açıyor, semirmesine ön ayak oluyor, bu ne şimdi?
ABD ve Rusya’nın desteğini arkasına almış PKK uzantısı YPG “Rakka operasyonu” adı altında Suriye Kürdistanını istikrarlı adımlarla çevrelemekte ve Türkiye’yi güneyinden kuşatma altına alacak bir operasyona girişmekte. Tüm bu gelişmeler ABD patronajında seyrediyor. Türkiye ise seyrediyor. Tam 5 yıldır etkili silahların mücahitlere gitmesini engelleyen ve Türkiye üzerinde yoğun baskı kuran ABD neredeyse hiçbir itirazla karşılaşmadan YPG’ye silah, asker, mühimmat desteği sunuyor. Ve bunu da Türkiye üzerinden yapıyor! Özetle yaşanan şeyi ikinci bir Kobani rezaleti olarak tanımlamak mümkün!
Tüm bu acziyet manzarasında Türkiye’ye düşen rol ise en yetkili ağızlarınca Menbic operasyonunu yapan Amerikan işbirlikçileri arasında kaç Arap kaç Kürt milisin bulunduğuna dair gerçekliği bulunmayan rakamlarla avunmaktan ibaret!
Ha bir de unutmadan, ABD söz vermişmiş! Uşağı YPG’nin Türkiye’nin kırmızı çizgilerine yaklaşmasına izin vermeyecekmiş! Ne kadar rahatlatıcı, gönüllere su serpen bir açıklama! Siz de rahatlayın kardeşim, boru değil bu, Amerikan sözü!