ABDnin İsrail ile göbek bağını kesme zamanı

Şahin Alpay

Doğrudan barış görüşmelerine bir kez daha başlanması gündemde. Ne var ki Filistin sorununun halli, İsrail ile bağımsız Filistin devletinin yan yana, barış içinde yaşamaları hâlâ çok uzak bir hayal.

Bu hayal bir gün gerçek olacak ise, kuşkum yok ki buna en büyük katkı, barış taraftarı Amerikan Yahudilerinden gelecek. Onlar seslerini yükselterek, İsrail'in kayıtsız şartsız desteklenmesi için Amerikan yönetimleri üzerinde baskı kuran "İsrail lobisi"nin etkisini kıracak.

İzinli olduğum günlerde ABD'deki İsrail lobisine karşı sesini yükselten ve bu yüzden sesi kısılmak istenen (Britanya doğumlu) bir Amerikan Yahudisi olan, tanınmış siyasi tarihçi Robert Tony Judt (d. 1948) vefat etti. Judt, İsrail'in Filistinlileri boyunduruk altında tutmasına ve ABD'deki İsrail lobisine karşı çıkan; Yahudilerle Filistinlilerin tek bir federal devlet kurmalarını savunan görüşleriyle tanınıyordu. Öldüğünü öğrendiğimde Judt'ın iki ay önce, İsrail'in Mavi Marmara baskını üzerine kaleme aldığı ("Israel Without Cliches/Klişelerden Arınmış İsrail," NYT, 9 Haziran) başlıklı yazıyı hatırladım. Liberal görüşlü Yahudi aydınlarının önde gelenlerinden biri olan Judt'ın İsrail lobisinin temel iddialarına verdiği cevapları okurlarımla paylaşmak istiyorum:

Kendisine yönelik her eleştirinin varlığını gayrimeşru kılmaya yönelik olduğu iddiası ters tepiyor ve İsrail giderek daha çok yalnızlaşıyor... İsrail'in Ortadoğu'daki tek demokrasi olduğu iddiası genelde doğrudur, ama İsrail Yahudi olmayanlara karşı ayrımcılık uygulayan ve emekli askerler tarafından yönetilen türden bir demokrasi olduğu da. Üstelik Gazze'nin de bir demokrasi olduğu unutulmamalı...

İsrail devletinin en hastalıklı yanlarından biri, şiddete başvurma alışkanlığı. İsrail başka türlü cevap vermeyi bilmiyor. Ama er veya geç Hamas ile konuşmak zorunda kalacak. "Cezayir'den Güney Afrika'ya ve IRA'ya kadar aynı öykü tekrarlanıyor: Hakim güç 'terörist'leri gayrimeşru ilan ederek ellerini güçlendiriyor, sonra onlarla gizlice görüşüyor ve nihayet onlara iktidardan pay, bağımsızlık ya da masada bir yer tanımak zorunda kalıyor. İsrail de Hamas'la mutlaka konuşacak. Tek soru niye şimdi konuşmadığı..."

İsrail eski dışişleri bakanlarından Abba Eban, Arapların fırsat kaçırma fırsatını hiç kaçırmadıklarını söylerdi. Ama 1967'den bu yana çoğu fırsatı İsrail kaçırdı: 40 yıldır süren işgal, Lübnan'a yönelik 3 feci savaş, Gazze'nin işgali ve abluka altına alınması ve nihayet uluslararası sularda sivillerin öldürülmesi... Washington'da bir İsrail lobisi var ve hayli etkili. Orantısız ölçüde etkili olduğu doğru, ama ABD'yi Yahudiler yönetmiyor... İsrail bir Yahudi devletidir ve ona yönelik eleştirilerin bir kısmında şüphesiz Yahudi düşmanlığı, anti-semitizm vardır. Ama İsrail'e yönelik, giderek artan ölçüde İsrailli olmayan Yahudilerden gelen eleştirilerin esas kaynağı anti-semitizm değildir...

Siyonistler 'normal' bir İsrail devleti kurmak istediler. Bu nedenle İsrail'in 'anormal' davranışlarını haklı görmek, Siyonizm'in başarısızlığını kabul etmek anlamına gelir... 'Anti-semitizm' iddiasının aşırı kullanımından da kaçınmak gerekir. Dünya bir yana, ABD'de dahi genç kuşaklar bu iddiadan gittikçe daha çok kuşku duyuyor ve soruyor: İsrail'e yönelik her eleştiri anti-semitizm ise, Yahudi soykırımı da İsrail'in işlediği her kötülük için bir bahane olmuyor mu?..

Tony Judt'ın son yazısı şöyle sona eriyordu: "Petrol şeyhlikleri ve İsrail ile kurduğu ilişkiler bugün ABD için Ortadoğu ve Orta Asya bölgesindeki en büyük zafiyet haline gelmiş bulunuyor. ABD, İsrail yüzünden Türkiye'yi 'kaybetme' tehlikesiyle karşı karşıya... Oysa Türkiye'nin desteği olmaksızın ABD İran, Afganistan ya da Arap dünyasına yönelik politikalarından hiçbirinde başarı sağlayamaz. İsrail hakkındaki klişeleri terketmek, ona 'normal' bir ülke muamelesi yapmak ve onunla göbek bağını kesmek zamanı geldi."

ZAMAN