ABD’nin Hizmetine Giren PYD/PKK İran ve Esed’le İlişkilerini Bozar mı?

PJAK’ın İran’ın sınır muhafızlarına saldırısını mercek altına Ufuk Ulutaş, İranlı yetkililerin faturayı Türkiye’ye kesme komedisini ve ABD ile giriştiği ittifak sonrası PKK/PYD ile İran ve Esed ilişkilerinin bozulup bozulmadığını değerlendiriyor.

PJAK’ın İran sınır muhafızlarına saldırısı sonrası İranlı yetkililerin örgütün Türkiye tarafından eyleme yönlendirildiği iddiasına ilişkin Ufuk Ulutaş şu değerlendirmeyi yapıyor:

“İran, Suriye krizinin başlarında temasta olduğu PKK ile Suriye rejiminin arasında stratejik pakt kurulması konusunda kilit bir rol oynadı. En son Halep'te (Şeyh Maksud'da) İran'ın desteklediği yabancı terörist savaşçılar ve rejim unsurlarıyla muhalefete karşı birlikte savaştı. Daha sonra rejim unsurlarını Menbiç'e davet etti ve rejim bayraklarını göndere çekti. Haseke'deki kısa süreli anlaşmazlık gibi ufak tefek hadiselerin dışında son altı senedir, stratejik paktlarını korudular. Hatta Salih Müslim YPG'yi Esed'in ordusuna katmaktan bile bahsetti. Tüm bu stratejik planlama daha çok İran'ın zihninden çıkmışken, İran'ın Türkiye'ye karşı PJAK yakınması oldukça ironiktir.”

ABD ile giriştiği ittifakın PKK/PYD’yi süreç içerisinde İran ve Esed’e tavır alma noktasına götüreceği yönlü beklentileri dillendirenlere Ufuk Ulutaş’ın verdiği cevap da şöyle:

“Şimdilerde ABD destekli PKK'dan bahsediyoruz. Bu durum PKK'yı dönüştürebilecek ve ABD'ye PKK'yı İran ve rejime karşı kullanma imkanı verecek mi? Örneğin ABD Deyrizor'u PKK ile birlikte ele geçirmek isterse PKK ile o bölgedeki İran ve rejim unsurlarını çatışmaya sokabilir mi? Elbette hayır. PKK ne kadar omurgasızlığıyla bilinen bir örgüt olsa da aynı zamanda oldukça realisttir. İran ve rejimle çatışan bir PKK, Suriye'de bertaraf edilir. PKK'nın ontolojisinin böyle bir çatışmayı kaldıramayacağı gibi stratejik paktın sona ermesi durumunda rejim ve İran, kuzeyi PKK'nın kontrol edemeyeceği ölçüde hareketlendirebilir.”

Ufuk Ulutaş’ın konuyla ilgili Akşam gazetesinin bugünkü nüshasında (02.06.17) yayınlanan yazısını ilginize sunuyoruz:

İran, Esed ve Bölgesel PKK'nın Geleceği

Türkiye-İran sınırına yakın bir bölgede PKK'nın İran kolu PJAK'nın iki İranlı sınır muhafızını öldürmesi sonucu yeni bir tartışma başladı. İran'ın Sınır Muhafızları Komutanı Kasım Rizai'nin, 'olaydan Türkiye'yi sorumlu tuttukları' sözleri iki farklı şekilde anlaşıldı: Ya Türkiye İran'a karşı PJAK'a destek veriyor ya da PJAK'ın kendi topraklarından İran'a saldırmasını engelleyemediği için sorumlu.

İran'da ilk seçeneği aklından geçirenler varsa abesle iştigal ediyorlar. Göbeğinden PKK'ya bağlı bir örgütün Türkiye nezdindeki karşılığı YPG'de de olduğu gibi PKK'dan farksızdır. İsmi YPG veya PJAK da olsa PKK'nın uzantısı olan örgütlerin istisnasız hepsinin asıl gündemi Türkiye'dir. Yani PJAK faaliyetlerini İran'da da sürdürse, YPG'nin alanı Suriye'de de olsa PKK'yla bağlantılı tüm örgütler hem büyük oranda Türkiye kaçkını teröristlerin boyunduruğu altındadır hem de en büyük düşmanları Türkiye'dir. Hal böyleyken Türkiye'nin İran'ın yaptığı gibi PKK'yı desteklemesi söz konusu olamaz.

İkinci seçenek ise daha çok topografik şartlarla bağlantılı. Dağlık ve kırsal alanlardaki PKK yapılanmaları sadece mezkur olayda olduğu gibi İran'a değil; kıyaslanmayacak derecede fazla sıklıkla Türk devletine saldırıyor. İran'dan PKK sızmaları da oldukça fazla. Tam da bu yüzden Türkiye yakın zamanda İran sınırına Suriye sınırına benzer duvar öreceğini açıkladı.

İran, Suriye krizinin başlarında temasta olduğu PKK ile Suriye rejiminin arasında stratejik pakt kurulması konusunda kilit bir rol oynadı. En son Halep'te (Şeyh Maksud'da) İran'ın desteklediği yabancı terörist savaşçılar ve rejim unsurlarıyla muhalefete karşı birlikte savaştı. Daha sonra rejim unsurlarını Menbiç'e davet etti ve rejim bayraklarını göndere çekti. Haseke'deki kısa süreli anlaşmazlık gibi ufak tefek hadiselerin dışında son altı senedir, stratejik paktlarını korudular. Hatta Salih Müslim YPG'yi Esed'in ordusuna katmaktan bile bahsetti. Tüm bu strarejik planlama daha çok İran'ın zihninden çıkmışken, İran'ın Türkiye'ye karşı PJAK yakınması oldukça ironiktir.

İran ve Esed rejimi PKK'yla angajmanlara girip PKK tehdidini kendilerinden Türkiye'ye doğru yönlendirme gayreti içerisindeyken; Türkiye tüm saçaklanmalarıyla PKK'ya karşı mücadele ediyor. Peki Türkiye'nin de İran ve Suriye gibi PKK tehdidini diğer ülkelere yönlendirme imkanı var mı? Başta da söylediğim gibi PKK'nın tüm uzantılarıyla asıl gündemi Türkiye olduğundan bu pek mümkün değil. Tam da bu sebepten Suriye krizinin başlarındaki PYD ile angajman çabaları sonuçsuz kaldı.

Şimdilerde ABD destekli PKK'dan bahsediyoruz. Bu durum PKK'yı dönüştürebilecek ve ABD'ye PKK'yı İran ve rejime karşı kullanma imkanı verecek mi? Örneğin ABD Deyrizor'u PKK ile birlikte ele geçirmek isterse PKK ile o bölgedeki İran ve rejim unsurlarını çatışmaya sokabilir mi? Elbette hayır. PKK ne kadar omurgasızlığıyla bilinen bir örgüt olsa da aynı zamanda oldukça realisttir. İran ve rejimle çatışan bir PKK, Suriye'de bertaraf edilir. PKK'nın ontolojisinin böyle bir çatışmayı kaldıramayacağı gibi stratejik paktın sona ermesi durumunda rejim ve İran, kuzeyi PKK'nın kontrol edemeyeceği ölçüde hareketlendirebilir.

Her halükarda ABD desteğine rağmen PKK'yı zor günler bekliyor. Suriye'de çatışma devam ederken İran ve rejim PKK'nın sunduğu imkanlardan istifade ediyor; fakat PKK her iki devletin de planladığından daha fazla kontrolden çıkmış durumda. Şu anda birinci öncelikleri olmasa da her iki devlet de PKK'nın bölgesel genişlemesi karşısında PKK'yı dizginleme ihtiyacı hissedecek. O zaman ABD'nin arka çıkması bile PKK'ya yetmeyebilir.

Yorum Analiz Haberleri

Suriye'deki gelişmelere "şerhli" yaklaşmak Suriyelilerin sevincini hafife almaktır!
Mahmud Abbas'ın ihaneti zilletini artırmaktan başka bir işe yaramadı!
Gerçek bir lider, ‘övgü, yergi ve tehdit'lerle aslî hedefinden sapmaz!
CHP'nin ideolojik körlüğü Suriye meselesinde ayyuka çıktı!
“Suriyelilerin genelinde zalim bir diktatörü devirmenin onuru var”