ABD’nin bitmez müdahaleleri

MUSTAFA ÖZCAN

ABD’nin bitmez ve görünmez müdahaleleri İslâm dünyasını çıkmaza sürüklüyor.

İslâm dünyasının hâlâ debelenmesinin nedenlerinden birisi ABD’nin vara yoğa müdahaleleridir. Çaplı meselelerden detay ve ayrıntılara kadar müdahale etmektedir. Bush döneminde çok açıktan yapılan bu müdahaleler, Obama döneminde biraz daha gizli kapaklı icra edilmektedir. Sözgelimi, TV kanallarının yönetiminden köşe yazarlarının durumuna kadar her meseleyle ilgilenmekte ve yönlendirmekte ve bazen de yönetmektedir. Bunun bariz misallerinden birisi Eş-Şarku’l Avsat gazetesi eski Yayın Yönetmeni ve sonrasında Al Arabiya Kanalı’nın Genel Yayın Müdürü Abdurrahman Raşid’in Suud yönetimi tarafından görevden alındıktan dört gün sonra yeniden görevinde iade edilmesidir. İsrail basını bunu Amerikan baskılarına dayandırmıştır. Abdurrahman Raşid, İslâmi ve milli konularda o kadar duyarsız hatta içe yönelik olarak o kadar saldırgandır ki, belki de yazıları Daniel Pipes gibilerle mukayese edilebilir veya boy ölçüşebilir.
Bir nevi bizde Özdemir İnce veya benzeri isimlerle de anılabilir. Elbette bunu bilgisizliğinden ziyade dengesizliğine hamletmek gerekir. Velhasıl, ABD sistematik müdahalelerine her seviyede devam etmektedir. Bu da İslâm dünyasının önünü tıkamakta ve kanat çırpmasını ve kalkış yapmasını (Özal’ın deyimiyle ‘take off’ yapmasını) engellemektedir.
¥
Bu sistematik müdahale her yerde kendisini göstermektedir. Sözgelimi, Pakistan’daki Zerdari-Gilani yönetimi sellerden sonra çok daha zayıflamış olup, ya bir halk ihtilaliyle ya da askeri bir darbeyle indirilmesi an meselesi haline gelmiştir. Bu durumda hoşnutsuzluğu gidermek için Amerikan yönetimi Pakistan halkının imdadına yetişeceği ve yardımına gideceği yerde adı yolsuzluklarla anılan Zerdari yönetimini takviye ve konsolide etmenin ve arka çıkmanın hesabını yapmakta ve yollarını aramaktadır. Yani insani değil kendi açısından stratejik düşünüyor. Nobran ve mağrur Richard Holbrooke, Asıf Ali Zerdari yönetiminin arkasında olduklarını söylemiş ve tabii afetlerden sonra yıpratılmasına müsaade etmeyeceklerini ifade etmiştir. ABD’nin Pakistan’da iki kırmızı çizgisi vardır. Bunlardan birisi askeri darbe, ikincisi de Pakistan nükleer gücünün simgesi olan Nevaz Şerif’in iktidara gelmesidir. Böylece ABD rakipleri ve muhalifleri bloke ederek ve elini kolunu bağlayarak Pakistan’ın önünü kapatmakta ve ülkeyi fasit bir daireye hapsetmektedir. Bu durumda seçenekleri azalmış ülke oportünistlerin cirit alanına dönmüş olup bu tipler siyaset borsasındaki hisselerinin yükseldiğine inanmaktadırlar. Bu fırsatçılardan ve arsızlardan ve pişkinlerden birisi arkasını ABD’ye dayayarak ülkeyi 9 yıl demir yumrukla yöneten Müşerref’ten başkası değildir. ABD, Müşerref’i demokrasi için mi destekledi? Hayır. Öyleyse Zerdari’yi de sratejik çıkarları adına değil de demokrasi adına desteklediği ne derece inandırıcıdır? ABD, Nevaz Şerif gibi seçenekleri bloke ettiğinden dolayı Müşerref yeniden siyaset pazarına inmenin yollarını kovalamaktadır. Bu yönde Londra’da siyasi peşrevler yapmaktadır. ABD diğer seçenekleri kısıtlayarak meydanı Müşerref gibi oportünistlere bırakmaktadır. Şerif olmayınca Müşerref veya naşerifler ortaya sökün etmektedir. Müşerref yeni siyasi oluşumunu ve partisini açıklarken, Benazır Butto ile milli uzlaşmaya giderek de yanlış yaptığını dillendirmektedir.
¥
Müşerref’in bıraktığı bu noktada; Pakistan Savunma Bakanı Abdül Kayyum Jatoy, orduyu eski Başbakan Benazir Butto’nun öldürülmesi dahil, bir dizi siyasi suikastın arkasında olmakla suçlayarak istifa etmiştir. Jatoy, gazetecilere, orduya siyasi suikastlar gerçekleştirmesi için değil, ülkeyi savunması için para tahsis ettiklerini söylemiştir. Bakan’ın bu açıklaması, Pakistan televizyonlarında defalarca yer almıştır. Başbakan Yusuf Gilani’nin açıklama istemesinden hemen sonra Jatoy istifasını vermiştir. Abdül Kayyum Jatoy, Quetta kentinde düzenlediği basın toplantısında “Biz orduya kendi vatandaşları Navah Sahib (Bugti) ve Benazir Butto’yu öldürmesi için postal ve üniforma almıyoruz” demişti.
ABD, Pakistan’a nükleer denemelerden bu yana yani aralıksız ve sistematik bir biçimde 11-12 yıldır müdahale ediyor. Bu müdahaleler sadece Pakistan’la sınırlı kalsa belki sineye çekilebilir. Lakin İslâm dünyasının her noktasına müdahalesi devam etmektedir. Son günlerde bir kez daha Irak’ta işgalin gölgesinde saltanat süren Nuri Maliki, ABD’nin yeşil ışık yakması ve onayıyla birlikte yeniden atanmanın eşiğine gelmiştir. Afganistan’da Karzai korkuluk gibi ülkeyi sözde yönetmeye devam etmektedir. Obama başta karşı olmasına rağmen sonunda kukla Karzai ile birlikte yürümeye razı olmuştur. Çünkü şu şartlarda Afganistan’da ondan daha iyisini bulmaları adeta imkansızı istemekle eşdeğerdir. Karzai, ‘gerçekçi ol, imkansızı iste’ deyiminin çağrıştırdığı bir lider tipidir. ABD daha iyisini mi bulacak? Daha iyisi Şam’da kayısı.

VAKİT