Abdi İpekçiyi kim öldürdü?

Oral Çalışlar

Yukarıdaki soruyu genişleterek şu şekilde formüle etmek mümkün: “Savcı Doğan Öz’ü, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul’u ve tabii Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’yi kim öldürdü?”

Basit bir çözümleme/akıl yürütme’ye giderek ‘bu değerli insanları öldürenler devlet içindedir’ deyip geçmekten yana değilim.

Evet Abdi İpekçi’yi kim öldürdü?

Elimizdeki verileri, onlara ilişkin bazı tespitleri/çıkarımları ve bunlardan doğması kaçınılmaz olan bazı soruları sıralayalım: 

Mehmet Ali Ağca yakalandığında kendisini yönlendiren, ona silahı veren, onunla işbirliği yapan isimleri açıkladı. Söylediklerinden daha fazla bir şey bildiğini de pek sanmıyorum. Bu nedenle Ağca’dan öğrenilecek çok fazla bir şeyin kalmadığı kanaatindeyim. 

Mehmet Ali Ağca polis tarafından sorgulanırken, dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Uruğ’un emriyle polislerin elinden alındı ve askeri savcılığa teslim edildi. Askeri savcılık Ağca’yı sorgulama gereğini bile duymadı. Halbuki Sıkıyönetim Komutanlığı onu polislerin elinden alırken, “soruşturmanın sağlıklı yapılmayacağını” gerekçe göstermişti. Sizce (daha sonra ‘Genelkurmay Başkanı’ olan) Necdet Uruğ, Ağca’yı neden polis sorgulamasının elinden aldı?

Askeri cezaevine konulan Mehmet Ali Ağca, kaçmaya teşebbüs etti. Kaçması önlendi. Kısa süre sonra ise askeri garnizonun içindeki Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı. Bu kadar iyi korunan bir cezaevinden nasıl kaçtı? Böyle bir kaçışın, asker içinden bir koruma ve kollama olmadan gerçekleştirilmiş olması ne kadar mümkündür?

Ağca, kaçtıktan sonra Milliyet Gazetesi’nin yakınına bir not bırakarak ‘Papa’yı vuracağını’ söyledi. Vurdu da. Yakalandı. Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçtıktan sonra nerelerde kaldığını, kimler aracılığıyla yurtdışına çıkarıldığını anlattı. Bu kişilerin arasında Abdullah Çatlı ve Oral Çelik de vardı. Abdullah Çatlı ve Oral Çelik, bu olaydan sonra MİT tarafından yeşil pasaportla ödüllendirilip, yurtdışına (yeni bir takım faaliyetlerde bulunmaları için) gönderildiler.

Bu bilgiler ışığında bir değerlendirme yaparsak, Ağca’nın cezaevinden kaçırılması ve yurtdışına çıkarılmasının bir devlet operasyonu olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebilir miyiz?

Bu kişilere bu olanakları sağlayanlar hayattalar. Kendilerine bunun gerekçesini sormak, devletin, yetkililerin görevi değil midir?

***

Mehmet Ali Ağca’nın ifadesinde ismi geçen ve olay yerindeki görgü tanıkları tarafından da teşhis edilen Oral Çelik, yeşil pasaportla devlet tarafından yurtdışına gönderildikten sonra orada başka bir suçtan tutuklandı, cezaevinde kaldı. Bırakıldıktan sonra ‘Türkiye’ye dönmek’ istedi. Geldi. İpekçi cinayeti nedeniyle tutuklandı. Hakkındaki bir başka iddia ise Malatya’da bir öğretmeni öldürmekti... Dosya mahkeme arşivinden kayboldu. Kurtuldu.

Abdi İpekçi cinayetinin görgü tanığı ifadesini değiştirdi ve bu kez Çelik’i görmediğini söyledi.

Daha sonra ise ifadesinin gerekçesini ‘korktum, devlet beni korumadı’ diye açıkladı.

Gazeteci Abdi İpekçi, savcı Doğan Öz, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul cinayetleri aydınlatılamadı. Bu ve benzeri cinayetler 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden yolun taşlarını döşediler.

Bazı katiller suçlarını itiraf ettikleri halde beraat ettirildiler, bazıları cezaevinden kaçırıldılar, bazıları adları sanları bilindiği halde hiç yakalanmadılar.

***

Hrant Dink’in öldürülmesinin Bugün üçüncü yıldönümü. Hrant Dink cinayeti davasında toplumun büyük tepkisinin de etkisiyle tetikçiler yakalandı. Devlet içindeki güçlerin bu cinayeti en azından önceden bildiklerini gösteren belgeler ortaya çıktı.

Hrant Dink, önce mahkemelerde, gazete manşetlerinde hedef gösterilmiş, sonra Ergenekoncular ve ülkücüler tarafından tehdit edilmişti. Bu tehditlerin arkasından Hrant’ı kimin ve kimlerin öldüreceği bilgisi polisin ve jandarmanın raporlarına girdi. Kimse kılını kıpırdatmadı. Hrant öldürüldü.

Dink cinayeti davasında da tetikçilerin arkasındakilerden hesap sormak mümkün olmuyor.

Biraz yüklenilse, adalet ve hukuk biraz işletilse devlet içindeki sorumlulara ulaşmak mümkün olacak. Hukuk, insanlık, vicdan orada duvara çarpıyor.

Abdi İpekçi gazeteciydi. Bir meslek büyüğümüzdü. Onun katillerine elimizi uzatsak ulaşabilecekken, devlet içindeki koruyucuları katilleri kurtardılar.

Son soru: Katili tanıyanlar var mı?

RADİKAL