AB'den kopacak son halka Polonya mı olacak?

Polonya Anayasa Mahkemesinin ‘AB yasaları, ulusal anayasadan üstün olamaz’ kararı Avrupa Birliği için yeni bir 'çıkmaz' olabilir.

Sertaç Aksan / TRT Haber

Türkiye, gündemin baş döndürücü hızda değiştiği ülkelerden biri… Hem iç siyaset unsurları hem yakın çevremizdeki ülkelerde yaşananlar bizi neredeyse her gün ‘olağan dışı’ gündem maddeleriyle karşı karşıya bırakıyor. Bu hengamede bazı olaylar da yeterince üzerinde konuşulmadan gündemin alt sıralarına itiliyor.

Geçtiğimiz günlerde Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı karar da bu örneklerden biri. Bu nedenle söz konusu gelişmeyi biraz daha derinlemesine inceleyecek, konunun hem söz konusu ülkeler hem kıta Avrupa’sı hem de Ankara için ne anlama geldiğine yakından bakacağız. Ama öncesinde yaşananları kısaca hatırlamakta fayda var…

Polonya Anayasa Mahkemesinden tarihi karar

Avrupa, son yıllarda hiç olmadığı kadar ilginç dönemlerden geçiyor. Sadece Avrupa Birliği (AB) özelinde değil, ülkelerin diğer ülkelerle ilişkisi de zorlu sınavlar veriyor. İşte böyle bir dönemde Polonya Anayasa Mahkemesi bir karar aldı ve AB yasalarının ulusal anayasadan "mutlak üstünlüğü" ilkesinin Polonya Anayasası'na aykırı olduğunu ilan etti.

Bu kararın ne anlama geldiği konusunu netleştirmek üzere Beykent Üniversitesinin yolunu tuttuk ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı görevinin yanı sıra Avrupa Birliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanlığını da sürdüren Prof. Dr. Armağan Gözkaman ile bir araya geldik.

Yaşananlar ‘sürpriz’ değil

Prof. Dr. Gözkaman, Avrupa'yı ve haliyle AB ile ilgili süreçlerin tamamını çok yakından takip eden bir isim. Belki de bu nedenle söz konusu gelişmenin sürpriz olmadığının altını çizerek başlıyor konuşmasına.

Varşova ile Brüksel arasındaki ilişkilerde 2016’dan beri yaşanan gerginlikleri göz önüne almamız gerektiği uyarısında bulunan Prof. Dr. Gözkaman’a göre, taraflar arasında özellikle toplumsal ve siyasi nitelikli çok fazla ‘çatışma konusu’ mevcut.

“AB de bu konulardan ötürü Polonya’ya net bir tepki veriyor” diyor Prof. Dr. Gözkaman. Biz de haliyle ‘Ne gibi tepkiler?’ diye soruyoruz. Hemen bir örnek veriyor ve “En belirgin ekonomik tepkiyi, Polonya’ya koronavirüsle mücadele kapsamında üye devletlere verilen hibe ve kredi desteğinin verilmemesinde görebiliyoruz. Polonya, bu yardıma en çok ihtiyaç duyan devletlerden biri olmasına rağmen AB’den 58 milyar euro'luk yardım paketini alamadı” bilgisini paylaşıyor.

Ortak bir Avrupa geleceği mümkün mü?

İngiltere’nin ayrılışı, AB’nin ortak ordu kurma iddiası, kuzeydeki gelişmeler, Sırbistan ile Kosova arasında yaşananlar, Fransa’nın durumu ve daha niceleri… Bunları alt alta sayınca, Avrupa’nın uzun süredir üzerinde direttiği ‘ortak bir gelecek’ hedefinin ne kadar mümkün olduğunu merak ediyoruz…

Prof. Dr. Armağan Gözkaman, Polonya Anayasa Mahkemesi kararı etrafında gerçekleşen tartışmaların Avrupa’nın bütünleşmesinin geleceğiyle ilgili bazı soru işaretlerine neden olduğu kanaatinde.

Polonya AB’den ayrılabilir mi?

Tam bu noktada araya giriyor ve “Polonya’nın mevcut konjonktürde AB’den ayrılması ihtimal dahilinde mi?” sorusunu yöneltiyoruz. Prof. Dr. Gözkaman yanıtlıyor:

“Yaşananların ardından Polonya’nın AB’den ayrılma olasılığının yüksek olduğunu ileri sürmek zor... Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, ülkesinin AB üyeliğini, iki taraf için de modern zamanların en önemli olaylarından biri olarak değerlendirdi.

Başbakanın ayrıca ‘Avrupa uluslar ailesine’ ait olduklarını ve gelecekte de buraya ait olmaya devam edeceklerini belirtmiş olması da özel bir anlam taşıyor. Bu bağlamda, hükumetin bir ‘Polexit’ referandumu için teşebbüste bulunmasını beklemek mümkün değil.”

AB için ‘tercih’ zamanı gelebilir

Madalyonun diğer yüzüne geçmeden önce Polonya üzerinden AB’nin geleceğine dair bir çerçeve çizmesini istiyoruz Prof. Dr. Gözkaman’dan…

“Genel problem, Avrupa bütünleşme sürecinde tüm üye devletler tarafından ‘ortak’ hedeflerin paylaşımında giderek artan oranda zorluklar yaşanması” cümlesiyle giriyor konuya. Şimdiye kadar yaşanan gelişmelerin, Avrupa Birliği’nin bir tercihte bulunma zorunluluğunu ortaya koyar nitelikte olduğunu savunuyor.

Ardından AB’nin elindeki seçenekleri sıralıyor Prof. Dr. Gözkaman ve “Seçeneklerden biri, bütünleşmenin ilerleyen aşamalarını, üye devletlerin kırılganlıklarına büyük bir hassasiyet göstererek, son derece ‘yavaş’ bir şekilde gerçekleştirmek. Diğer seçenek ise ‘değişken geometri’ olarak da adlandırılan bir bütünleşme sürecine doğru evrilmeyi öngörüyor” görüşünü paylaşıyor.

ABD’nin Polonya’daki varlığı bu durumdan nasıl etkilenir?

Polonya dediğimiz zaman ABD’yi konuya dahil etmezseniz puzzle’ın kocaman bir parçası eksik kalır… Biz de az önce bahsettiğimiz madalyonun bir yüzünü Varşova-Washington ilişkilerine ayırıyoruz. ‘Polonya’nın AB ile yaşadığı bu gerilim, ABD ile ilişkilerini nasıl etkiler?’ gibi çok temel bir sorumuz var.

ABD’deki siyasi karar alıcıların Avrupa kıtasında kendilerini en rahat hissettikleri coğrafyanın Polonya olduğu ileri sürülebilir. Prof. Dr. Armağan Gözkaman da benzer bir çizgi çiziyor ve Polonya ile ABD arasında son derece ‘imtiyazlı’ ilişkiler olduğu gerçeğini anımsatıyor.

“Ancak, yaşanan gelişmelerin temkinli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diye ekledikten sonra, neden temkinli yaklaşmamız gerektiğini anlatıyor:

“Polonya Anayasa Mahkemesinin kararı, doğrudan ve öncelikli olarak ülkedeki yargı sistemi üzerinde etki edecek. Bu karar sonrasında, hakimlerin özel bir ‘disiplin’ anlayışı çerçevesinde hareket etmeleri gerekecek. Bu da ABD yönetimi açısından desteklenmesi kolay bir sürece işaret etmiyor.

Polonya ile Avrupa Birliği arasındaki gerginliklerin Varşova’da Atlantik ötesine yönelik ekstra bir yakınlaşma için sebep teşkil etmesi de yüksek bir olasılık değil. ABD ile Polonya arasındaki ilişkilerin gelişimini, daha ziyade dahil oldukları ittifak çerçevesinde değerlendirmekte fayda var.

Özellikle Rusya’ya karşı ortak çıkarlarda birleşen bu iki devletin yakınlık seviyelerindeki değişikliklerle ilgili olarak AB’den ziyade Rusya faktörünü değerlendirmeye almak daha iyi bir tercih olabilir.”

Ankara için nasıl bir etkisi olacak?

Haberin ana konusu her ne kadar Polonya, AB ve ABD üçgeninde olsa da Prof. Dr. Gözkaman ile sohbetimizin sonunda çok kısa da olsa Ankara’ya değinmek istiyoruz.

İki ülkenin arasında güçlü bağlar var. Kaldı ki Varşova yönetimi her koşulda Ankara’nın AB üyeliğini destekleyen bir tutum içerisinde oldu. Tüm bunlara artan ticari ilişkiler ve savunma sanayiinde atılan adımlar da eklenince ortaya son derece güçlü bir birliktelik çıkıyor.

Prof. Dr. Armağan Gözkaman, bu veriler göz önüne alındığında, iki devlet arasındaki ilişkilerde herhangi bir olumsuzluk yaşanmasının söz konusu olmayacağını ve bu etapta Polonya’nın AB ile yaşadığı gerilimin Türkiye’ye herhangi bir yansımasını görmeyeceğimizi söylüyor.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!