Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Düşünce Günlüğü
Filistin’in Musa’sı kim olacak?
Musa isminin anlamlarından bir tanesi kurtarıcı demektir. Hz. Musa Tevrat’a dayanan yorumlara göre 430 yıl süren Firavunlar devrindeki İsrailoğulları’nın Mısır’daki köleliğine son verip onları özgür topraklara çıkaran kişidir. Bugünkü esaret durumundan Filistin’i kim kurtaracak? 11 Aralık 1917’de İngiliz işgaline maruz kaldığından itibaren 107 yılı aşkın bir süredir Filistin’de Müslüman ve Hristiyan Araplara karşı büyük insan hakları ihlalleri, katliam ve son olarak Gazze’de görüldüğü gibi bir soykırım vahşeti yaşanmaktadır. Bu vahşetten mazlum Filistinlileri kurtaracak bir Musa gelecek midir? Arap ülkelerinin ve İslam ülkelerinin bugünkü içler acısı pasif tutumu ve yeterli duyarlılığı göstermeyen hali Filistin’in Musa’sı bu ülkelerden nasıl çıkar sorusunu akıllara getirmektedir. Tam bu noktada Amerika’daki öğrenci gösterileri Filistin’in Musa’sının bu gösterileri yapan tertemiz kalplere sahip öğrencilerin içinden mi çıkacak sorusunu sormamıza da kaynaklık etmektedir.
ÖĞRENCİLERİN GÜCÜ
Tarih boyunca toplumun en aktif, duyarlı, eğitimli ve tabiri caizse en akıllı kesimini oluşturan üniversite öğrencileri ülkelerin karar vericileri üzerinde etkili olmuşlardır. Osmanlı’da Jön Türkler, Genç Osmanlılar, Vietnam savaşına karşı duran 68 kuşağı ve bugün Afganistan’ı ABD’ye karşı savaşarak geri alan Taliban (Öğrenciler) birer öğrenci hareketidir. Nitekim Osmanlıda da 1876’da Birinci Meşrutiyet’in ilanına giden süreçte medrese hareketi iktidar üzerinde çok etkili olmuştur.
1960’larda Amerika Birleşik Devletleri’nde üniversite kampüslerinde “ifade özgürlüğü” talep eden bir öğrenci hareketi ortaya çıkmış, ancak ülkenin Vietnam Savaşı’na katılımı yoğunlaştıkça bu savaş, öğrenci protestolarının ana hedefi haline gelmiştir. Amerika’nın askeri maceralara yaptığı büyük harcamalar, bütçe açığının baş döndürücü bir şekilde artmasına ve ülke içindeki ekonomik koşulların bozulmasına neden olmuş dolayısıyla itirazlara yol açmıştır. 1960’lı yılların öğrencileri, idealizmlerinin olgunluğu ve kişisel ilgi alanlarının ötesindeki konulara bağlılıkları nedeniyle, eserlerinin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen Amerika’da hala etkileri gözlemlenebilen değişikliklere sebebiyet vermişlerdir.
ÖZGÜRLÜK FİTİLİNİ YİNE COLUMBIA ATEŞLEDİ
Bugün, tam 213 gündür İsrail, ABD’nin doğrudan desteğiyle Filistinlilere saldırmaya devam etmekte ve en az 35 bin ölü, 100 binden fazla yaralı bulunduğu düşünülmektedir. Bu saldırılar şu anda Gazze’nin yüzde 60’ının yıkımına sebep olmuş ve yıkım her geçen gün artarak devam etmektedir. Yaklaşık iki hafta önce, İsrail’in en büyük destekçilerinden biri olan ABD, özellikle Gazze’ye karşı açılan savaşta Siyonist rejime yaptığı mali ve askeri yardımlar nedeniyle öğrenci protestolarıyla karşı karşıya kalmıştır. Protestoların başlangıcı ise, Columbia Üniversitesi’ndeki gösteriler olmuş ve doğrudan İsrail’e yönelik ortaya çıkan bu tepkiler hızla yayılmaya başlamıştır. Nitekim Columbia Üniversitesi, 1960’larda da Vietnam’daki Amerikan savaşına karşı protesto dalgalarının başlatıcısı olan bir üniversitedir ve bu nedenle de Filistin meselesindeki öncülüğü ayrı bir öneme sahiptir.
Öğrenciler, özellikle üniversite harçlarının İsrail’e destek veren silah şirketlerine yatırılmasını protesto etmektedir. Bu protestolara MIT, Harvard, New York, Yale ve Columbia başta olmak üzere Massachusetts, Emory, Michigan, Brown, Humboldt Polytechnic, Berkeley, Southern California, Texas ve Minnesota gibi birçok üniversiteden de destek geldi. Bu üniversitelerdeki eylemler de deva etmektedir. Bu süreçte Harvard’ın tarihteki ilk siyahi rektörü, İsrail’i eleştiren söylemleri sebebiyle istifaya mecbur bırakılmışken, Columbia Üniversitesi’nin Arap asıllı rektörü ise İsrail’i barışçıl eylemlerle eleştiren öğrencileri tutuklamak üzere okula polis çağırmıştır. Yüzlerce kişi göz altına alınırken, tutuklanan ve serbest bırakılanların sayısını takip etmek oldukça zor bir hale gelmiştir. Üstelik gözaltına alınanlar arasında saygın üniversite hocalarının da bulunduğuna dikkat çekmek gerekmektedir.
ANTİSEMİTİZM KARTI
ABD’li öğrenciler ayrıca Siyonist rejimin Gazze Şeridi’nde sürdürdüğü savaşa karşı da ateşkes talep etmektedir. Daha birkaç gün önce ABD Senatosu, Ukrayna, Siyonist rejim ve Tayvan’a yönelik 95 milyar dolarlık mali yardım destek paketini onaylamıştır. Bunun yaklaşık 26 milyar doları ise bu rejime yapılan sahte askeri yardımları kapsamaktadır. Bu arada Amerikan polisi ve güvenlik güçleri, Siyonist rejimin Gazze Şeridi’ndeki suçlarını öğrencileri bastırarak sürdürmeye çalışmaktadır. Bir yandan Amerikan polisi ve güvenlik güçleri, Siyonist rejimin Gazze Şeridi’ndeki suçlarını öğrencileri bastırarak durdurmaya çalışırken, diğer yandan ABD Başkanı Joe Biden ile Siyonist Rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun eş zamanlı duruşu, kamuoyunu oyalamak ve hareketi bitirmek için özel bir teknik uyguladıklarını göstermektedir.
Başkan Biden’ın “Yahudi karşıtlığının iğrenç olduğunu ve Amerika’da yeri olmadığını” vurgulamasının ardından Netanyahu da aynı çizgide ilerlemiştir. İsrail ordusuna yaklaşık yedi ay boyunca Gazze’de 35 binden fazla insanı öldürme emrini veren Netanyahu, Amerikalı öğrencileri “Yahudi karşıtı çeteler” olarak adlandırmış ve onların “ülkenin en iyi üniversitelerini ele geçirip İsrail’i yok etmek istediklerini” iddia etmiştir. Netanyahu’nun sert açıklamalarının ardından Amerikalı Senatör Bernie Sanders, Gazze’deki şehit sayısını ve Siyonist rejimin bu bölgedeki suçlarının istatistiklerini sıralarken şunları söylemiştir:
“Sayın Netanyahu, dikkatimizi aşırı ve ırkçı hükümetinizin ahlaksız ve yasa dışı savaş politikalarından uzaklaştırmaya çalışarak, Amerikan halkının zekasına hakaret etmeyin. İsrail mahkemelerinde karşı karşıya olduğunuz suç duyurusundan dikkatimizi dağıtmak için antisemitizmi kullanmayın. Bu mahkemelerde suçlamalarla karşılaşmak antisemitizm değildir.”
ORANTISIZ GÜÇ KULLANIMI ARTACAK
Protestolar sırasında Atlanta, Georgia’daki Emory Üniversitesi’nde öğrenciler ile polisin karşı karşıya geldiği ve polisin kamp kuran öğrencilere müdahale ettiği görülmüştür. Emory Üniversitesi’nde olduğu gibi Boston’daki Emerson College, Los Angeles’taki Güney Kaliforniya Üniversitesi ve Austin’deki Teksas Üniversitesi’nde 200’den fazla öğrenci gözaltına alınmıştır. Geçen hafta tutuklanan göstericiler arasında kızı da bulunan Demokrat Kongre üyesi Ilhan Omar ise, Columbia Üniversitesi’ndeki protestoculara katılmıştır.
ABD Temsilciler Meclisi Columbia, Harvard ve Yale gibi ünlü üniversitelerin kampüslerindeki binlerce öğrenci ve çok sayıda öğretim üyesinin gösterilerini polisin orantısız güç kullanmasına rağmen önleyemedi. Filistin halkının desteklendiği gösterilerle mücadele için antisemitizm yasa tasarısını onayladı. ABD Temsilciler Meclisinin kabul ettiği antisemitizmle mücadele yasa tasarısı, kampüslerdeki Filistin gösterilerini “antisemit” olduğu gerekçesiyle bastırmayı mümkün kılarken, tasarıya karşı çıkanlar ifade özgürlüğünün kısıtlandığını savunuyor. ABD müesses nizamı tarafından alınan kararın, kampüslerde Filistin’e destek gösterilerini “antisemit” olarak nitelendirmesi ve bu tür gösterileri güç kullanmayı artırarak bastırmaya çalışması eleştiriliyor.
Bu tasarının ifade özgürlüğünü kısıtladığını savunanlar ise tepki göstermeye başladı. İfade özgürlüğünün kısıtlanması, demokratik bir toplumda temel bir hak olan düşünceyi ifade etme özgürlüğünü engelleyen bir durumdur. Bu tür kısıtlamalar, farklı görüşlerin ifade edilmesini, tartışılmasını ve eleştirilmesini engelleyerek toplumsal çeşitliliği ve demokratik katılımı zayıflatır. Özellikle kamusal alanda, kampüsler gibi özgür tartışmaların yapıldığı ve farklı görüşlerin serbestçe ifade edildiği yerlerde ifade özgürlüğünün kısıtlanması daha da endişe vericidir. Bu tür kısıtlamalar, öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve diğer topluluk üyelerinin çeşitli konularda fikirlerini paylaşmasını ve bilgi alışverişinde bulunmasını engelleyebilir. Bu şekilde anti-demokratik yaklaşımlarla ifade özgürlüğünün kısıtlanması, sansürü teşvik eden ve bireylerin özgür düşünme yeteneklerini sınırlayan yasakçı anlayışın ürünüdür. Demokratik bir toplumda, farklı fikirlerin açıkça tartışılması ve ifade edilmesi, ilerlemenin ve toplumsal değişimin anahtarıdır. Bu nedenle, demokrasinin sözcülüğünü yaptığını iddia eden ABD’de ifade özgürlüğünün kısıtlanması, demokratik değerlere ve toplumun ilerlemesine set vuran bir durumdur.
SEÇMENLER SİYONİST HEGEMONYAYI YIKABİLECEK Mİ?
ABD’de seçimler öncesinde öğrenciler, dünyadaki en önemli üniversitelerin kilitlenmesine neden olmuştur. Öyle ki birçok üniversitede gösteri ve protestoların da önüne geçebilmek adına online eğitime geçildiği görülmektedir. Bu öğrenci hareketlerinin halk nezdinde nasıl bir yankı bulacağı merak konusu olmakla birlikte, ABD halkının da protestolara destek amacıyla sokağa çıkması sürpriz olmayacaktır. Buradaki esas soru ise: Önümüzdeki seçimlerde, ABD’li seçmenin ABD’yi İsrail’in hegemonyasından kurtarıp kurtaramayacağıdır…
İsrail, ABD’deki siyasetçilere verdiği birkaç milyon ve medya desteğiyle iktidarda güç sahibi olurken, ABD’den milyarlarca doları cebren ve hileyle gasp etmektedir. Aslında İsrail, ABD için büyük bir yük olarak görülmektedir. İsrail’de ise durum daha karışık bir hale gelmiştir. Filistin’e destek veren öğrenci hareketinin Amerika’da genişlerken, Fransa ve Kanada gibi diğer ülkelere de yayıldığı bu dönemde, Biden ve Netanyahu, Siyonist soykırımından bahsetmeden Yahudilik bayrağını kaldırmaktadır. Onlar protesto hareketlerini yolundan saptırmak için “Siyonizm Karşıtlığı” yerine “Antisemitizm”i aşılamaya çalışmaktadır. Oysaki dünyadaki birçok Yahudi de Siyonistlerin son birkaç ayda Gazze’de işlediği suçları kınamaktadır. Yani İsrail, uluslararası arenada psikolojik anlamda üstünlüğünü kaybetmiş ve Netenyahu ise pek çok Yahudi’nin gözünde “insanlık suçu” işleyen bir lider konumuna gelmiştir.
Kısacası artık tüm insanlık Filistin ile saf tutmaya doğru ilerlemektedir. Bu durumun en büyük göstergesi şüphesiz ki ABD’de de İsrail karşıtı gösterilerin başlaması ve İsrail’e yönelik politikalarda kırılma yaşanmasıdır. Amerikan halkı artık İsrail’in suçlarına ortak olmayacağını yüksek sesle dile getirmeye başlamıştır. Yahudi lobisiyle anılan bir ülkede, uluslararası manada ses getiren olayların yaşanıyor olması bile Filistinlilerin haklı davası için önemli bir kazanım olarak değerlendirilebilir.
ÖZGÜR FİLİSTİN
ABD’de küresel düzeyde, en önemli üniversitelerde halen insanlığın ortak vicdanının kollektif şuurunu temsil eden, Siyonizm ve sömürgeci emperyalizm karşısında susmayan hakiki üniversiteler bulunmaktadır ve bu durum hem insanlık hem de ABD adına umut vericidir. Bu üniversitelerin değerli öğretim üyeleri ve öğrencilerinin haykırışları umarım ve dilerim ki uluslararası ölçekte tüm üniversitelere yayılacaktır. Ancak ABD’de polisin öğrenci ve öğretim üyelerine gösterdiği şiddet karşısında, her yerde ifade özgürlüğünü savunan Liberallerin anlaşılması zor bir şekilde susmaları ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Sonuç itibarıyla R. Tagor’un bir sözünü paylaşmak istiyorum: Her yeni doğan çocuk Tanrı’nın insanlardan ümidini kesmediğinin bir delilidir. ABD ve ardından İngiltere, Almanya, Fransa ve Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin tertemiz vicdanlarından kaynaklanan insani duyarlılıkları ve “Filistin’de Savaşa Son” nidaları barış yönünde atılan büyük adımdır. Bu merhamet, adalet ve cesaret timsali özgür iradeli gençlerin onurlu sesleri akis bulmaya devam edecek, yakın gelecekte müstakil ve hür Filistin devleti var olacak ve Filistin halkı dünya devletleri ve milletleri arasında hakkettiği yeri alacaktır. Filistin’in bir Musa’sı yine çıkacaktır, belki de ABD’de başlayıp dalga dalga yayılan bu öğrenci hareketleri içinden yeni bir Musa doğacak ve Filistin’i esaretten çıkaracak yeni bir birlik hareketi sergilenecektir…