ABD ve Avrupa’nın siyaseti teslim alan Alt-Right (Alternatif Sağ) sorunu

Kemal Öztürk, ABD’deki seçimleri değerlendirdiği yazısında, kazanan kim olursa olsun Amerika’da oluşan ve hızla İngiltere, Kanada, Fransa gibi ülkelerde de etkisini gösteren Alt-Right (Alternatif Sağ) hareketin önüne geçmenin kolay olmayacağını söylüyor.

Habertürk gazetesindeki köşesinde ABD’deki başkanlık seçimlerini değişik bir açıdan irdeleyen Kemal Öztürk, siyaset ve toplumu esir alan Aşırı Sağ sorununa dikkat çekiyor.

ABD’de kurulduktan kısa süre sonra Kanada, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde de etkili olmaya başlayan Alternatif Sağ oluşumunda ifadesini bulan ırkçı-faşizan dalganın Macron’u Le Pen’leştirmeyi başardığını, Trump gibi makyavelist bir tüccarı kendisine benzettiğini belirterek bu zihniyet ve örgütlenmenin Amerika’da silahlı bir boyut kazanarak güçlendiğini ve kolay kolay pes etmeyeceğini söylüyor.

Kazanma ihtimali yüksek olan Biden’ın da bu zihniyet ve örgütlenmeyi bastırıp pasifize etmeye gerçekten niyeti olup olmadığının, niyeti olsa bile buna gücünün yetip yetmeyeceğinin son derece tartışmalı olduğunu belirten Öztürk, şunları kaydediyor:

 “Fransa’da ırkçı ve yabancı düşmanı Le Pen’e karşı Macron seçimi kazandığında, Avrupalı aydınlar içine girdikleri krizi atlatacaklarını düşündü ama öyle olmadı. Tersine Macron, Le Pen’e benzemeye başladı. Halktan oy almak istiyorsa böyle yapmak zorunda. Zira Fransa halkı Le Pen gibi oldu… Şimdi Biden kazanırsa ABD derin bir nefes alacak diyenler de yanılıyor. Toplum belki de daha radikalleşerek, Biden’ı Trump’a benzemeye zorlayacak. Tıpkı Fransa’da olduğu gibi.”

Aşırı Sağ’ın diğer Batı ülkelerinden farklı olarak ABD’deki yasal boşluktan yararlanarak Proud Boys (Gururlu Çocuklar) adı altında örgütlenip aleni şekilde silahlandığına dikkat çeken Kemal Öztürk, “Yabancı düşmanı, İslamofobik, mülteci düşmanı, globalleşme karşıtı, ülkede siyahiler, Latinler dahil beyaz olmayan hiçbir yabancıyı istemeyen tipler. Fanatik dindar, içe kapanmacı, agresif ve şiddet eğilimliler… Amerika’yı kasıp kavuran bu aşırı sağcı ve öfkeli zihin yapısı, Avrupa’da da yükselişte.” diyor.

ABD deyince seçimlerden belki de daha fazla bu konunun tartışılmasının daha doğru olacağını belirten Kemal Öztürk’ün bahse konu yazısının tam metnini ilginize sunuyoruz:

Asıl tehlike ABD'de kimin başkan olacağı değil

Tartışmamız gereken şey Biden ya da Trump’ın göreve gelmesi değil.

Önce Amerikalıların, sonra da hepimizin üzerinde düşünmesi, belki de korkması gereken şey, şiddet eğilimli aşırı sağ zihniyetin artık ülkede hakim bir güç olması.

Trump başkanlığı kazanmasa bile, onun temsil ettiği kültür ve siyaset, Amerika’da tüm dengeleri değiştirecek bir güce ulaştı artık.

Trump’ın bizimle ilişkilerinin iyi olması kaygı duymamıza engel olmamalı. Bu tehlikeli yeni dalga, bugün dost olduğunu yarın düşman ilan edebilecek değişken, sorunlu bir zihin yapısına sahip zira.

ALTERNATİF SAĞ HAREKETİN YÜKSELİŞİ

Önceleri Alt-Right (Alternatif Sağ) ismiyle bir araya gelen insanların ortak bazı noktaları var. Yabancı düşmanı, İslamofobik, mülteci düşmanı, globalleşme karşıtı, ülkede siyahiler, Latinler dahil beyaz olmayan hiçbir yabancıyı istemeyen tipler. Fanatik dindar, içe kapanmacı, agresif ve şiddet eğilimliler.

Bu hareket doğal olarak demokratlardan nefret ediyor ama Cumhuriyetçileri de öyle pek beğenmiyordu. Alt-Right hareketinin önemli faksiyon adamı kabul edilen Stephen K. Bannon internet üzerinde yayınladığı Breitbart gazetesinde bu fikirleri ateşli şekilde savunduğu için büyük ilgi görüyordu.

Son derece radikal görüşleri olan, keskin bir dil kullanan ve Amerika’da beyazların haricinde kimseye yaşama izni vermeyecek kadar uçlara gidebilecek fikirleri olan bu adam, fikirlerini temsil eden kişi olarak Trump’ı buldu.

Trump Amerikan toplumunun en sert ve radikal kutuplaşmasının yaşandığı yıllarda bir figür olarak birden ilgi odağı oldu. Aşırı sağ cephenin istediğini iyi anlamasının sebebi, Bannon’un kampanyasına baş stratejist olarak almasıdır.

Trump bir yandan bu aşırı sağ odağa, bir yandan Evangelistlere, bir yandan sağcı Yahudilere elma şekerleri dağıtarak başkan seçilmeyi başardı.

Başkan olduktan sonra da yaptığı ilk işlerden biri Bannon’u Beyaz Saray’a başdanışman olarak almak oldu (bir süre sonra araları açıldı ve ayrıldı).

Trump’ın dindar bir Envangelist, aşırı sağcı ya da radikal Yahudi taraftarı olduğunu iddia etmek pek mümkün değil. Trump bir tüccar ve nereden ne kazanacağına bakıyor sadece. Alışverişte kâr gördüğü her şeyi, hiçbir kural tanımadan yapabilir.

İÇ SAVAŞA HAZIRLANAN GRUPLAR

Alternatif sağ hareketin siyasetin ötesinde örgütlenmesi ve silahlanması Amerika’da en büyük tartışma konusu. Silah alımı ve milis gruplar kurmanın serbest olduğu ülkede, milislerin elinde Amerikan ordusunu aratmayacak derecede silahlar var.

Proud Boys (Gururlu Çocuklar) adıyla en çok tartışmaya neden olan grup, beyaz adama ait batı kültürünün tehdit altında olduğuna inanıyor ve bunun engellemek için her şeyi yapabileceklerini söylüyor.

Son olarak Trump’ın kaybetmesi ya da seçime "hile" katılması halinde, iç savaş çıkacağını ve buna hazır olduklarını bile ilan ettiler. Daha önce de Trump iç savaş tehdidinde bulunmuştu. Türkiye’de insanlar nasıl ki “darbe” ile korkutuluyorsa, ABD’de de “iç savaş” ile korkutulur. Zihinlerin derinliklerinde meşhur ABD iç savaşı vardır (1861-65).

Bu "Gururlu Çocuklar"ın tehdidi Trump’a soruldu ve Trump bunları kınamak yerine, sadece “bekleyin” dedi. Bu grup da silahlarıyla birlikte Trump’tan işaret bekliyor şimdi.

İşin ilginci, FBI tarafından aşırı sağcı, şiddet yanlısı ve saldırgan eğilimli olarak tanımlanan bu grubun Kanada, İngiltere ve Avustralya’da da taraftarları oluştu. 2016 yılında kuruldu ama çok hızlı şekilde büyüyor.

TEHLİKE ABD’NİN GELECEĞİNDE

Her an her şeye kızıp, her tarafı ateşe verebilecek öfkedeki milis gurupların devletin yönetiminde yer aldığı da biliniyor. Ancak Trump’ı seçtirecek kadar güçlenmesi, ülkenin tam ortadan ikiye ayrılarak kutuplaşması ve nefret söylemine bürünmesi, asıl ABD’nin geleceği açısından tehlike çanları çalmasına neden olan şey.

Trump bu seçimde başkan olamasa da bu zihindeki insanlar, gelecekte daha genç, daha radikal ve daha aşırıya gidebilecek bir başkan adayı çıkaracaktır.

O zaman elinde nükleer silahları olan “gururlu çocuklar” dünyada neler yapacaktır düşünmek bile istemeyiz.

BATI TOPLUMSAL CİNNETİN EŞİĞİNDE

Amerika’yı kasıp kavuran bu aşırı sağcı ve öfkeli zihin yapısı, Avrupa’da da yükselişte. Durum çok farklı değil. Avrupa’dakilerin yasal silahları yok sadece. Bu yüzden Batı dünyası ya da medeniyeti ciddi bir krizin içinde boğuşuyor aslında. Orada yaşayan Müslümanlar da, siyahiler de, yabancılar da bundan derin korku duyuyorlar.

Fransa’da ırkçı ve yabancı düşmanı Le Pen’e karşı Macron seçimi kazandığında, Avrupalı aydınlar içine girdikleri krizi atlatacaklarını düşündü ama öyle olmadı. Tersine Macron, Le Pen’e benzemeye başladı. Halktan oy almak istiyorsa böyle yapmak zorunda. Zira Fransa halkı Le Pen gibi oldu.

Şimdi Biden kazanırsa ABD derin bir nefes alacak diyenler de yanılıyor. Toplum belki de daha radikalleşerek, Biden’ı Trump’a benzemeye zorlayacak. Tıpkı Fransa’da olduğu gibi.

Toplumsal bir cinnetin eşiğinde olduklarını kabul etmelerine az kaldı. Sonra nasıl tedavi edecekler bilemiyorum.

Seçimlerde asıl korkmamız gereken ve tartışmamız gereken konuyu bilmem anlatabildim mi?

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!