ABD ile Kuzey Kore Arasındaki Restleşme Savaşa Dönüşür mü?

Yazısında Kuzey Kore ile ABD arasında son zamanlarda sertleşen karşılıklı restleşmeyi değerlendiren Ufuk Ulutaş bunun nizami bir savaşa dönüp dönmeyeceğini analiz ediyor.

Ufuk Ulutaş’ın konuyla ilgili Akşam gazetesinin bugünkü nüshasında yayınlanan “ABD Kuzey Kore’yle Savaşacak mı?” başlıklı yazısını ilginize sunuyoruz:

Kuzey Kore ile ABD arasındaki gerginlik artıyor. Kuzey Kore’nin sürekli artan nükleer kapasitesi bir tarafa kimse etkileri dünyanın dört bir tarafında hissedilecek potansiyel bir felaket yani savaş istemiyor. ABD’de Vietnam ve Kore Savaşları’nın hafızası hâlâ taze ve dünyanın bu bölgesi ABD’liler için güzel hatıralar çağrıştırmıyor. Blöf veya gerçek, konvansiyonel savaş veya Trump’ın deyimiyle ‘dünyanın daha önce bilmediği’ bir savaş… Kuzey Kore ile ABD arasındaki çekişme, çatışma, karşılıklı restleşme kolay bitmeyecek gibi görünüyor.

Kuzey Kore şimdiye kadar Trump’ın içeride en fazla destek gördüğü dış politika dosyasıydı. Hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar arasında Trump’ın Kuzey Kore’ye dair açıklamalarının bir karşılığı vardı. Meşhur demokratlar arasında bile ‘Adam haklı beyler’ çizgisinde yorum yapanlar olmuştu. Fakat Trump özellikle son açıklamasıyla bu desteğin altını oymuş oldu. Kuzey Kore’den gelen nükleer tehdide ve Pyongyang’ın umursamaz tavırlarına karşı Trump, ‘Kuzey Kore’nin nükleer denemelerine devam etmesi durumunda ABD’nin buna ateş ve öfkeyle karşılık vereceğini’ söyleyerek şimdiye kadarki en militarist açıklamasını yaptı. Kuzey Kore’nin karşılığı ise ABD’nin yüzen savaş gemisi niteliğindeki Guam Adası’nı orta menzilli füzelerle vurma planları hazırladıkları şeklinde oldu. Hatta bu saldırının ağustosun ortalarında yapılabileceği haberleri geçti. Kuzey Kore daha önce de Guam’ı vurmakla tehdit etmişti.

Trump yaptığı bu açıklamayla kendisini bağlamış oldu. Diğer bir tabirle dünya kamuoyu önünde bir kırmızı çizgi çekmiş oldu. Gerçi dünya ABD başkanlarının kırmızı çizgilerinin geçilmesine en son Obama ile fazlasıyla alışmıştı. Fakat söz konusu dosya, Kuzey Kore’nin nükleer silah kapasitesi, birçok istihbarat raporuna göre oldukça gerçekçi ve dengeleri değiştirecek cinsten. Yani Trump’ın manevra alanı pek geniş değil. ABD’nin ağzının içerisine bakan Güney Kore ve Japonya var; buradaki muazzam miktardaki ABD askeri varlığı da aslında tam da bu tür bir tehdidin önlenmesi amacına matuf.

An itibarıyla ABD’de bir savaş çıkacağına kimse inanmıyor. Karşılıklı açıklamalar büyük oranda blöf olarak görülüyor. Tartışma tam da bu noktada başlıyor. Trump taraftarları, başkanın açıklamalarını Kim Jong-un’un anladığı dilden açıklamalar olduğunu dile getiriyor. Yani Trump’ın bir savaş çıkarma gayreti olmadığını fakat Pyongyang’ın sadece sert dilden anladığını söylüyorlar. Açıkçası bu sert dilin arkasında sürdürülebilir, iyi düşünülmüş ve risk analizi yapılmış bir Kuzey Kore ve nükleer silah planı yoksa ki var gibi görünmüyor, sert dil pek işe yaramaz. BM’de Çin ve Rusya’nın da ilginç desteğiyle bir yaptırım kararı çıktı; fakat Kuzey Kore nükleer çabalarını tartışma konusu bile yapmaya niyetli değil.

Trump karşıtları da mevcut yönetimin en başta da Trump’ın Kuzey Kore krizini yönetme kapasitesi olmadığını düşünüyor. Tillerson’un yatıştırıcı tavrının yetmeyeceğinin, Dışişleri Bakanlığı’nda Doğu Asya ve Pasifik işlerinden sorumlu bir bakan yardımcısı adayının bile olmadığının altını çiziyorlar. Diplomasi ve diyalog çağrısı yapsalar da Kuzey Kore ile bu işin nasıl yapılacağı konusunda Çin’i devreye sokmanın dışında çok da parlak bir fikirleri yok.

ABD, topraklarını vurabilecek bir nükleer silaha sahip Kuzey Kore’yi kabul edilemez buluyor. Sadece sert açıklamalara bakarsak ABD’nin savaşmayı göze aldığını düşünebiliriz. Fakat ABD büyük ihtimalle Çin’i daha fazla devreye sokup, siber saldırılarla ve Kuzey Kore üstündeki uluslararası ekonomik baskıyı artırarak Pyongyang’la mücadele edecek.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!