Derin devlet olgusu sadece Türkiye’ye has değildir. Nasıl yasal çerçeveye oturtulması veya ahlâkî kurallara dayandırılması mümkün olmayan harcamalar için maliyede “örtülü ödenek” adıyla gözden ve kontrolden uzak bir harcama kalemine ihtiyaç duyuluyorsa, halkın iradesiyle uyuşmayan, ahlâkî değerlerden uzak ve yasal çerçeveye oturtulamayan uygulamalar için de derin devlet yapılanmasına gidiliyor.
Böyle bir yapılanma ABD’de de mevcuttur ve tahmin edilebileceği üzere oradaki derin devlette Siyonist lobiler güçlüdür. Uluslararası Siyonizm'in kendini bu derece güçlü hissetmesinde, işgalci Siyonist devletin Amerika’dan sınırsız destek almasında ve aldığı bu destek sebebiyle saldırganlıkta sınır tanımaz hale gelmesinde, ABD derin devletinin büyük rolünün olduğu bir gerçektir.
ABD derin devletinde Siyonist lobilerle Evangelist akımın işbirliği içinde hareket ettiği, birbirlerinin çıkarlarını gözetledikleri biliniyor. Zaten bu iki akım temel fikirlerde ve ileriye dönük planlarda ittifak halindedir.
ABD derin devletinin kirli işleri sadece siyasi iradeye perde arkasından yön vermekten ibaret değil. Yasalara aykırı ve ahlâk dışı yollarla servet edinme amacıyla da derinlerdeki gücünü kullanıyor. Hatta savaşın getirisinden yararlanmak amacıyla birçok önemli savaşın tetikçisi olduğu ileri sürülüyor.
Derin devletin desteğiyle ve seçimlere hile karıştırılması yoluyla başkan seçilen George W. Bush söz konusu yapılanmada Evangelist akımı, onun yardımcısı Dick Cheney ise Yahudi lobileri yani Siyonist akımı temsil etmektedir. Şimdiye kadar izlediği tutumda bu vasfını çok açık bir şekilde ortaya koymuş ve ABD’nin resmî mekanizmalarında işgalci Siyonistlerin menfaatlerinin doğrudan temsilciliğini yapmaktan çekinmemiştir.
Cheney, 2002 Mart’ında da işgalci Siyonist devlete ve Irak konusunda Amerika’ya destek sağlama amacıyla bugünlerde gerçekleştirdiği gibi kapsamlı bir Ortadoğu gezisi gerçekleştirmişti. Ne kadar ilginçtir ki; söz konusu gezisi de işgalci Siyonistlerin Filistin’de büyük bir katliam gerçekleştirmelerinin sonrasına denk gelmişti ve Cheney söz konusu çıkartmasında işgal devletine uğradığı sırada yaptığı açıklamasında olanlardan Filistin tarafını sorumlu göstermişti. Siyonist devlet, “Sıcak Kış Operasyonu” adını verdiği Gazze’ye yönelik son saldırısında yaptığı gibi o zaman da kundaktaki bebekleri katletmiş, evleri insanların başlarına yıkmıştı. Ama Cheney hemen akabinde gerçekleştirdiği ziyaretinde, “Arafat’tan şiddeti durdurmasını bir kez daha isteyeceğim” diyerek işgalci saldırganları “masum”, Filistin tarafını ise “suçlu” gösterme yüzsüzlüğü yapmıştı. Zaten derin devletin adamları genellikle yüzsüzdürler. Cheney'inkine bir de Amerikan emperyalizminin ve Siyonist lobilerin adamı olmaktan kaynaklanan yüzsüzlük ekleniyor, dolayısıyla miktar üçe katlanıyor.
Dick Cheney’in bu seferki Ortadoğu çıkartmasının da, tam işgalci Siyonist devletin Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirmesinden hemen sonraya denk gelmesinin tesadüf olduğunu sanmıyoruz. Siyonist devlet bu saldırısında büyük bir katliam gerçekleştirmesine ve kundaktaki bebekleri katletmesine rağmen, Filistin direnişi tarafından yenilgiye uğratılmış ve bu yüzden ciddi moral sarsıntısı geçirmiştir. Fakat saldırganlıkta bütün insanî değerleri ayaklar altına alması sebebiyle özellikle bölgedeki ülkelere yönelik diplomatik atak yapmaktan da çekiniyor. Bundan dolayı Cheney’in son çıkartması hem işgalci Siyonistlere moral verme, hem de onların bölge ülkeleriyle bağlarını yeniden güçlendirmelerini sağlamak için önlerini açma amacına yönelik olabilir.
Öte yandan işgal devletinin Gazze’ye yönelik yeni bir geniş çaplı askerî operasyon düzenlemek amacıyla hazırlıkları sürdürdüğü tahmin ediliyor. Siyonist devlet “Sıcak Kış Operasyonu” adını verdiği saldırıdan önce de gerek ABD’li yetkililer, gerekse kendi adamları vasıtasıyla bir diplomatik atak gerçekleştirmişti. Bu yüzden Cheney’in bölgeye diplomatik çıkartma yapmasının ve bu arada Türkiye’ye uğramasının hiç de hayra alamet olduğunu sanmıyoruz. Çocuk katili Ehud Barak’ın ziyaretinden de iyi sonuçlar çıkmayacağı belliydi.
Aslında Amerika’daki derin devlet ve uluslararası çeteler de çöküşe geçmiştir. Bunu nazarı dikkate almak ve uluslararası çetelere de pabuç kaptırmamak gerekir. Evet, çetelerden kurtulmalıyız. Ama uluslararası çetelerden de. Yerel çetelerden hesap sormak gerçekten takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken bir tavırdır. Ama uluslararası çete başlarının köşklerde ağırlanması değil.
Vakit gazetesi