Abdullah Zerrar; makalesinde ABD ile Pakistan ilişkilerini irdeliyor. Özellikle Trump’un başkan seçilmesi ile gerilen ilişkilerin seyrini görmek açısından önemli bilgiler içeren bu yazıyı okuyucularımıza öneriyoruz:
Abdullah Zerrar / Anadolu Ajansı
21 Ağustos 2017’de yeni Afganistan stratejisini açıklayan ABD Başkanı Donald Trump "Zafer kazanamadan süren Afganistan savaşıyla ilgili ABD halkının hayal kırıklığını paylaştığını” dile getirmişti. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Trump’ın “ABD ve Pakistan arasında son yıllarda güven sorunu var”, “Pakistan terör örgütleri için güvenli liman haline geldi”, “Bu durum Afganistan'daki barışa mani oluyor” ve “Pakistan politikasını değiştirmezse her şeyi kaybedecek” açıklaması ve 60 yıllık müttefiki Pakistan’ı Afganistan’daki başarısızlığının ‘günah keçisi’ seçmesi, Pakistan’a daha büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.
Pakistan “Dünyanın hiçbir ülkesi terörizme karşı Pakistan'dan daha fazla mücadele etmemiş ve sınırları dışındaki terör yüzünden Pakistan'dan daha fazla zarar görmemiştir” diyerek Trump ve Tillerson’un “teröristlere güvenli liman” sağlama iddialarını reddetti; “Pakistan ve ulusunun terörle mücadelede gösterdiği muazzam çaba ve fedakârlıkların göz ardı edilmesinden dolayı” yaşadığı bu hayal kırıklığını da açıkça ifade etti.
Afganistan macerasında etekleri tutuşan süper gücün -Irak'ta olduğu gibi- bir ‘günah keçisi’ aradığını meydana çıkaran bu açıklama, -Trump ve yönetiminin diplomatik nezaketsizliği bir tarafa- “Pakistan'ın uygarlık ve barışa bağlılığını göstermesinin zamanı geldi” sözleri, Pakistan parlamentosu tarafından “Ülkenin egemenliğine ve bütünlüğüne doğrudan tehdit” olarak algılandı. Pakistan'ın ABD yönetimi tarafından suçlanması hafife alınamayacak kadar ciddi ve arkası kesilmeyecek bir durum gibi görünüyor. NATO’nun Afganistan’daki birliklerinin komutanı John Nicholson’ın “Afganistan Talibanı’nın Peşaver ve Ketta’da yuvalandığı” iddiası, tehdidin nerelere varacağını da gözler önüne seriyor.
Pakistan yekvücut
ABD’nin bu tutumu karşısında Pakistan hükümeti yetkilileri ve siyasi partileri, Pakistan’ın egemenliği ve savunmasında birleşerek hiçbir politik ayrım gözetmeyen birlik açıklaması yaptılar.
Pakistan Başbakanı Şahid Hakan Abbasi bu iddialar üzerine, Trump'ın da öncekiler gibi başarısızlık kaderini paylaşacağını, başından beri Afganistan'da askeri stratejinin işe yaramadığı, siyasi çözüm bulunması gerektiğini ve hükümetinin terörle mücadeleyi desteklerken savaşın Pakistan'a sıçramasına asla izin vermeyeceğini açıkladı.
Pakistan Genelkurmay Başkanı Kamer Cavid Bajva, Duşanbe Terörle Mücadelede Eşgüdüm Mekanizması toplantısında Trump’ın iddialarını reddederek terörün uluslararası bir tehdit olduğunu ve Pakistan’ın hiçbir ayrım gözetmeden bütün terör örgütleri için topraklarını güvenli liman olmaktan çıkardığını, Afganistan’da iş birliğini garanti ettiklerini ve Afgan savaşını Pakistan’a taşımamakta da kararlı olduklarını ifade etti. Bajva Pakistan genelkurmay başkanlığında ise ABD büyükelçisine “ABD’den finans ve teçhizat yardımı değil, bizi anlayıp güvenmesini ve terörle mücadeledeki katkımızı görmezden gelmemesini istiyoruz” dedi.
Trump’ın açıklamasından sonra ABD ziyaretini erteleyen Pakistan Dışişleri Bakanı Havace Muhammed Asıf ise “Pakistan ABD’nin 60 yıllık güvenilir müttefikidir. Bu ittifak, Pakistan’a dolaylı/dolaysız çok zarar vermiştir. Afganistan barışı Pakistan için de önemlidir. Afganistan’dan yönlendirilen ve hâlâ devam eden insansız hava aracı saldırılarını önlemek üzere, ABD’den sınırlarına demir çit çekmelerini talep ettik. Pakistan teröre ciddi sayıda kurban verdi. Bu yüzden ABD’ye yardımcı olduk” seklinde konuştu. Afgan askerlerinin ABD silahlarını Taliban’a sattığını ifade eden Bakan, “ABD Pakistan’a güvenmiyorsa 35 yıldır ağırladığımız Afgan mültecileri geri kabule hazır olmalı” diyerek mülteci kozunu ileri sürdü.
Pakistan İçişleri Bakanı Ahsen İkbal de “Taliban’ın Pakistan’da saklandığı” iddialarına, “Afganistan’ın yüzde 40’ını kontrol eden Taliban’ın saklanmak için Pakistan’a ihtiyacı olmadığını, Pakistan’ın yıllardır gerçekleştirdiği operasyonlarla Kuzey Veziristan dâhil birçok bölgeyi terörden temizlediğini” ifade ederek ABD en azından bu operasyonları görmelidir” dedi.
Pakistan Tahriki İnsaf (PTI) parti sözcüsü Şirin Mezari’nin “Pakistan hedef haline getirilirken ABD’nin Güney ve Orta Asya’dan sorumlu yetkilisi olan Alice Wells’i mi ağırlayacağız” açıklaması ve halk protestoları sonucunda, ABD İslamabad Büyükelçiliği Wells ziyaretini ertelemek zorunda kaldı.
Pakistan Halk Partisi (PPP) sözcüsü Senatör Ferhatullah Babar ise sınırdaki karşılıklı geçiş iddialarının teyit edilemediğini, Pakistan, Afganistan, Çin ve Tacikistan’ın etkili bir rol oynayarak bu tür yanlış anlamaların düzeltilebileceğini açıkladı.
Nicholson’un Taliban’ı saklamakla suçladığı Hayber Pahtunhva eyaleti ve PTI hükümet sözcüsü Şah Ferman, ABD’de yaşayan Pakistan eski Washington Büyükelçisi Hüseyin Hakkani’nin (2008-2011) bir makalesinde “Benazir hükümeti ABD’nin istasyon şefi gibi çalışıyor” itirafına atıfla “Pakistan’ı Hakkani hareketini desteklemekle suçlayan ABD, Taliban’ın yerini nerden biliyor? Yoksa buraya onları kendileri mi gönderiyor?” diyerek, ABD’nin Taliban’ın Peşaver’de olduğu konusunda bir istihbaratı varsa bunu Pakistan’la paylaşması gerektiğini savundu.
Belucistan İskân Bakanı Mir Ahmed Bugti de “Ne Ketta da ne de Belucistan eyaletinde Afgan Taliban’ı bulunuyor. Afganistan’ın yüzde 40’ını kontrol eden Taliban’a karşı Pakistan hükümetinin sınır kontrollerini sıklaştırdığını ve hiçbir yabancı etkenin ülkesinde operasyon yapmasına olanak kalmadığı” açıklayarak Nicholson’ın iddialarını reddetti.
Trump Pentagon çizgisine çekildi
Pakistan Talibanı lideri Molla Fazlullah’ın Afganistan’da saklandığı ve Pakistan saldırılarını oradan organize ettiği, Afganistan Ulusal Güvenlik Müdürlüğü (NDS), Hint İstihbarat Örgütü (RAW) ve işgal gücü casusluk ağı destekli teröristlerin Pakistan’da faaliyet gösterdiği iddaları, teröristlere “güvenli liman” olmakla suçlanan Pakistan’a ABD tarafından önyargıyla yaklaşıldığını gösteriyor. Trump yönetiminin ABD’de iş başına gelmesinin mevcut durumu Pakistan'ın aleyhine çevirdiği ve Afganistan savaşına karşı çıkan Trump’ın Pentagon çizgisine çekildiği tezini de destekliyor.
Afganistan Genel Kurmay Başkanı’nın 6 Eylül’de yaptığı "İran Taliban'a silah veriyor" açıklaması ve ABD’nin kısmı görüşmeye kapı araladığı Taliban üzerindeki Pakistan’ın siyasi gücünün yarın kendisine karşı dönebileceği ihtimali, bu noktada ciddi önem arz ediyor. Eski Pakistan Cumhurbaşkanı Perviz Müşerref’in Afganistan'daki savaşa en zor döneminde ABD yanında katılması, Taliban'ı İran, Rusya ve Çin'e doğru itmişti. Dolayısıyla General Eyüp Han’dan sabık Başbakan Navaz Şerif’e kadar ABD güdümünde yer alan Pakistan’ın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne güvenmek yerine, gerçekçi bir Afganistan politikası geliştirmesi gerekecek.
Keşmir sorununun çözümü bölgedeki bütün dengeleri değiştirir
ABD Güney Asya’da, Afganistan'dan Bangladeş'e egemen güçlerin temsilcisi olarak Hindistan'ı inşa ediyor. Bu amaçla ABD Afganistan'da Hindistan’a geniş bir istihbarat ağı kurdurarak Çin'in artan ekonomik ve askeri etkisini ve “aşırı” Müslümanlığın yükselişini sınırlamak için stratejik ortaklık, yüksek teknoloji ürünü silah ve teçhizat sağlamayarak ise stratejik savunma ortaklığına girdi.
ABD’nin Güney Asya’da vekâlet verdiği -Keşmir konusunda sabıkalı- Hindistan’la ortaya çıkacak strateji savaşını sürdürmek, yerel aktörlerden çok Çin, Rusya ve İran’a kalacak. Çinli ve Rus yetkililerin açıklamaları, terörle mücadelede İslamabad’ın ABD karşısında yalnız bırakılmadığının bir göstergesi. Güney Asya’daki Çin nüfuzuna karşı ‘küresel denge unsuru’ olarak Hindistan’ın sürece dâhil edilmesiyle ‘Pakistan'ın ABD’ye bağımlılığı’ geride kaldı. “Pakistan ABD ve Batı'dan emir alamaz” sloganları Pakistan’da yükseliyor olsa da, 70 yıllık Keşmir probleminin çözümü, iki nükleer güç olan Pakistan ve Hindistan arasındaki barış ve istikrarın sağlanması, başta Afganistan olmak üzere bölgedeki bütün dengeleri olumlu yönde değiştirecektir.
Muhtemel senaryolar
Sonuç itibariyle, 16 yıldır devam eden, 700 milyar dolar askeri harcamaya ve binlerce cana mal olan Afganistan savaşında, sorunu müzakereler ve barışçıl yollarla çözme gayretine ve yaptığı tavsiyelere rağmen askeri güç kullanmayı tercih eden Washington yönetimi, kendi başarısız stratejileri nedeniyle Pakistan’ı suçlaması pek makul görünmüyor.
ABD -Suriye’de yaptığı gibi- taraf/bölge ülkeleriyle istişare etmiş olsaydı, Afganistan’da 100 bin askerle başaramadığı eski stratejiyi yeniymiş gibi gösterip, 8 bin 400 askere ilave edeceği 3 bin 500 askerle aynı hatayı tekrarlayıp farklı bir sonuç beklemek durumunda kalmazdı.
Askeri uzmanlar Trump'ın, Afganistan'ı “Daeşistan”a çevirmenin şartlarını oluşturarak, ABD’yi Afganistan’da savaşa sokmadan, Orta Asya, Rusya, Çin, Pakistan ve İran’ın istikrarını bozacak karma savaş stratejisini uygulamaya koyduğu görüşünde. Bu karma savaş startejisi de ancak bölge ülkelerinin ortak strateji ve işbirliğiyle savuşturulabilir.
Hindistan’ı önüne alarak Gavadar limanına çıkmak isteyen Çin’nin ve Taliban’ı desteklediği iddia edilen Rusya'nın stratejik düzeyde desteklediği nükleer bir devlet olan Pakistan'ı ABD’in ezmesi mümkün gözükmese de, Pakistan stratejik hesaplarını doğru yapmazsa, ‘terörle savaş bebeği’ni kucağında bulma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Pakistan Dışişleri Bakanı Havace Muhammed Asıf’ın ABD’nin yeni Afganistan-Güney Asya stratejisini görüşmek üzere 11 Eylül’de Tahran’la başlayan, 12 Eylül’de Türkiye ile devam eden, daha sonra Rusya ve Çin'i kapsayacak ziyaretleri, ‘gelen tehlikenin farkındalığı’ ve bölge ülkelerinin ortak strateji ve iş birliği oluşturma çabaları olarak okunmalı.
ABD-Pakistan ilişkilerinin Afganistan üzerinden geleceği, Beyaz Saray’ın Pakistan gibi güçlü bir müttefikini incitmeden, serinkanlı, stratejik ortaklığı ön plana çıkaran ve akılcı bir siyasi çözüm üzerinde yoğunlaşarak yeniden inşa edilmeli.
Aksi bir durum, Afganistan ve Güney Asya’da, ABD’yi sadece Taliban ve DEAŞ’la değil, bölgesel güçlerle de her türlü mücadeleyi vermek zorunda bırakarak Trump’ın “Daha iyi ve daha güvenli bir dünya” söylemini de boşa çıkaracak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ile İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 10 17 Eylül Astana toplantısında yaptığı ikili görüşmede ISAF üyesi Türkiye’nin Kabil-İslamabad ilişkilerin geliştirilmesine yönelik çaba gösterme sözü vermesi, bozulan seyrin onarılmasında önemli bir süreci başlatabilir.