Filistin'de Mahmud Abbas'ın, ABD'nin gönderdiği Selam Feyyad'ın liderliğinde oluşturduğu ve Filistin halkının seçtiği Meclis'le ilgisi olmayan hükûmeti temelden gayrimeşrudur. Çünkü Filistin Anayasasına aykırı oluşturulmuş ve halkın ya da onun temsilcilerinin onayına sunulmamıştır. Dolayısıyla içinden birkaç bakanın değişmesiyle meşruiyet kazanmaz. Ancak Abbas'ın gayrimeşru hükûmetine meşruiyet kazandırmak için dünya kamuoyuna "Filistin'de hükûmet değişti" mesajları vererek zihinleri yönlendirmeye çalıştığını, uluslararası güçlerin hizmetindeki medya organlarından da bu amaçla yararlandığını görüyoruz.
Abbas'ın temelde meşru olmayan bu hükûmetinde şekli değişiklik yapmasının sebebi ise yolsuzluklar. Bu konu onun kontrolündeki bölgelerde uzun süreden beri tartışılıyordu. Gayrimeşru hükûmetin başındaki Feyyad da basın mensuplarının konuyla ilgili sorularına verdiği cevaplarda yolsuzluklardan yakınmış ve önüne geçemediklerini itiraf etmişti. Şimdi görünüşte birkaç taşı yerinden oynatmakla işlerin düzene gireceği ve yolsuzlukların önüne geçileceği sanılıyor.
Oysa birçoklarının ortak görüşüne göre yolsuzluk sorununun kaynağında bir kere Selam Feyyad var. Onu ise değiştirmiş değil. Yani yolsuzluğun başı yine hükûmetin başında. Onu değiştirmesi de mümkün görünmüyor. Çünkü ABD onu Abbas'ın eline bir anahtar olarak verdi. Şimdiye kadar başbakanlık makamını ona tapu etmesinin sebebi de zaten bu vasfı.
Üstelik sorun Feyyad'da bitmiyor. Balık baştan kokmuş. Arafat'ın danışmanlarından Muhammed Reşid, "Mahmud Abbas Filistin'e döndüğünde Yasir Arafat'ın emriyle kendi ellerimle 25 bin dolar teslim ettim" diyerek bugün onun yüz milyon dolara ulaşan serveti nereden bulduğunun sorgulanmasını istedi. Bilindiği üzere uluslararası güçlerin ve Arap ülkelerinin Filistin'e yönelik yardımlarının anahtarı Abbas'ta. Onun kontrol altında tuttuğu bölgelerde yoksulluk hâlâ diz boyu ve maaşların ödenmesinde zorluk çekilirken Abbas'ın servetinin yüz milyon dolara ulaştığı iddiası düşündürücü. Onun ya Muhammed Reşid'i yalanlaması ve rakamlarda mübalağa olduğunu ispat etmesi ya da "nereden buldun?" veya "verilenlere emanet değil buluntu muamelesi mi yaptın?" sorusuna cevap vermesi gerekir.
Anlaşıldığı kadarıyla sorunun temelinde üzerine gitmesi gerekenlerin bizzat kendileri var. Bu durum karşısında üç beş bakan değişikliğiyle "dürüst" bir hükûmetin iş başına getirildiği söylenemez.
Değişikliğin tam da, Nekbe yıl dönümüne denk getirilmesinin de tesadüf olduğunu sanmıyoruz. Siyonist terör örgütlerinin devletleşme deklarasyonu yayınlamalarının yıl dönümü olduğundan Nekbe yani "büyük felaket" olarak anılan olayın yıl dönümünde Filistinlilerin zihinlerinin başka konulara çekilmek istendiği gözleniyor.
Değişikliğin Filistinli tutsakların açlık grevleri sonucu işgal devletinin onların taleplerini kabul etmek zorunda kalmasının hemen ardından gerçekleştirilmesi de zamanlama açısından dikkat çekici. Çünkü işgal devleti tutsaklar meselesinin ve onların açlık grevlerinde kararlılığı karşısında kabul edilen anlaşmanın fazla ön plana çıkmasını istemiyordu.
Üzerinde durulması gereken bir husus da Hamas ile Doha ve Kahire'de yapılan görüşmeler sonucu imzalanan anlaşmalar gereği bir ortak hükûmet oluşturulması gerekirken, Abbas'ın bu planı askıya alarak kendi hükûmetinde küçük çaplı değişiklik yapmak suretiyle yoluna devam etmeyi tercih etmesidir. Çünkü böyle bir uygulama anlaşmaları dondurma, diyalog kapısını kapatma ve planlanan koalisyonu gündeminden çıkardığı mesajı verme anlamına gelir. Filistin halkı ittifak beklerken Abbas kendi davulunu çalıyor.
Haberlerde Abbas'ın yeni hükûmetinin "yemin ederek" göreve başladığı söyleniyor. Oysa önceki gibi yeni hükûmeti de halkı temsil eden Meclisi tamamen yok sayıp, onun güvenoyuna başvurma ihtiyacı duymadan sadece Abbas'ın güvenoyuyla işe başlıyor. Dolayısıyla halkı temsil eden meşru bir hükûmet değildir.
Uluslararası emperyalizmin Filistin halkının güvenoyuna başvurmadan, Filistin Anayasasına göre başkanlık vasfını üç yıldır kaybetmiş birinin güvenoyuyla iş başı yapan bir kabineyi Filistin'in resmî hükûmeti olarak kabul ve lanse etmesi demokrasi anlayışını ve bu konudaki ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor.
YENİ AKİT