Abbas Bir Devlet mi Kurdu?

Ahmet Varol

Bu sıralarda Filistin hakkında gündemi meşgul eden en önemli konu Mahmud Abbas'ın BM Genel Kurulu'na tam üyelik başvurusu. Son Genel Kurul toplantısında tartışması yapılan bu konunun Güvenlik Konseyi gündemine alındığı sırada bir yandan da biz yazılarımızla değerlendirmesini yapalım.

Daha önce de değişik vesilelerle ele aldığımız bu meseleye bugün açıklık getirmek için şu sorulara cevap vermeye ihtiyaç var: Filistin Özerk yönetimi başkanı olarak bilinen Mahmud Abbas gerçekten bir devlet mi kurdu da onun BM Genel Kuruluna üye olmasını istiyor? Böyle bir başvuru ne anlama geliyor ve BM'nin bir devlet kurma yahut kurulan devleti yasallaştırma yetkisi var mı? Eğer bu başvuru en azından devletleşme sürecinin bir başlangıç noktasını oluşturacaksa Filistin'de İslâmî direniş başta olmak üzere muhtelif direniş örgütleri neden karşı çıkıyorlar? Siyonist işgal devletinin ve ABD'nin rahatsız olmalarının sebebi nedir ve ABD'nin veto edeceğini bildirmesini ne şekilde değerlendirmek gerekir? Türkiye'nin girişime destek vermesine nasıl bakmalıyız? Başvurunun Filistin davası açısından müspet yanları nelerdir? Başvurudan gerçekten bir devlet çıkar mı veya Filistinliler bir devletleşme sürecine girebilirler mi?

Bütün bu soruların cevaplarını bir makaleye sığdırma imkânı olmadığından ve bizi takip eden okuyucularımızın bütün bu hususlarda bilgi sahibi olmayı arzuladıklarını düşündüğümden bu haftaki yazılarımda bu konular üzerinde duracağım. Gerçi Başbakan Tayyib Erdoğan'ın da ifade ettiği üzere dünya beş ülkenin kararına mahkûm edildiğinden BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin red oyu kullanmasıyla meseleye nokta konmuş olacak. Ama yine de zikrettiğimiz hususlara kısa notlarla da olsa açıklık getirmekte yarar var. Konuyu Allah izin verirse Cuma akşamı Özel FM'de Dünya Döndükçe programımızda ayrıntılarıyla ele almaya çalışacağız. Programlarımızın ses dosyalarını artık internette www.vahdet.info.tr adresinden dinlemeniz veya çekmeniz gerektiğini tekrar hatırlatarak soruların cevaplarına geçelim.

Filistin Anayasasına göre başkanlık süresi Ocak 2009'da sona eren dolayısıyla bu anayasaya göre Filistin halkını temsil yetkisine sahip olmayan ama görevin meclis başkanına devrine dair Anayasa hükmünün uygulanmaması seçimin de yapılmaması sebebiyle koltuğu yasa dışı bir şekilde işgal eden Abbas'ın kuruluşunu ilan ettiği bir devlet yok. Var olan yine Filistin Özerk Yönetimidir. Buna Araplar arasında Filistin Sultası, Batı'da da Filistin Otoritesi deniyor. BM Genel Kurulu'na tam üye kabul edilmesi istenen Filistin yönetimi de işte budur. Tam üyelik başvurusu ile talep edilen de onun BM Genel Kurulu'na üye devletlerle eşit statüye getirilmesi ve aynı haklardan yararlanmasının sağlanmasıdır. Bunun da Filistin Yönetiminin, Oslo sürecinde kendisine verileceği vaadedilen ve Filistin topraklarının sadece % 22'sine tekabül eden kısmı üzerinde siyasi yollarla bir devlet ilanı merhalesine girmesini sağlayacağı düşünülüyor.

BM'nin bir devlet kurma, ilan etme veya devletlerin meşrulaştırılması için ruhsat verme yetkisi yok. Sadece var olan devletleri yahut tam veya kısıtlı bağımsızlığa sahip siyasi otoriteleri üyeliğe kabul ediyor. Bunun da belli bir prosedürü var ve prosedürün dar geçidini Güvenlik Konseyi oluşturuyor. Çünkü üyelik başvurusunun onaylanması için 15 üyeli konseyde en az 9 üyenin kabul oyu vermesi, red oyu kullananların da hiçbirinin veto hakkına sahip olmaması gerekiyor. Yani terazide, veto hakkına sahip daimi üyelerden birinin oyu geçici üyelerden dokuzunun oylarından ağır geliyor.

Ama BM'nin devlet kurma veya kurulan devlete ruhsat verme yetkisi olmadığı gibi fiili olarak kuruluşu ilan edilen devletlere müdahale yetkisi de yok. Böyle bir devletiniz varsa başkalarıyla diplomatik ilişkilerin kapısını açma imkânınız da olabilir. Ama Filistin'de henüz bir devlet kurulamadığı gibi siyonist işgal de sürüyor. İşgal sürerken ilan edilecek devletin Cezayir'de Yasir Arafat'ın ilan ettiği devletten farkı olmayacaktır. O zaman da bayağı gürültü koparılmıştı ama dağ fare bile doğuramamıştı. Benim o devlet ilanı üzerine Vezneciler'de bir salonda verdiğim ve konuyu merak eden önemli bir kalabalığın izlediği konferansta dile getirdiğim hususlar aynen ortaya çıkmıştı.

YENİ AKİT