HAKSÖZ-HABER
Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği Kocaeli Temsilcisi Haşim Ay, geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde okulda öğretmen ve öğrencilerin ırkçı tavırlarına ve dışlamaya maruz kaldığı için intihar ettiği iddia edilen 9 yaşındaki Suriyeli Vail Es-Suud hakkında öne sürülen iddiaları değerlendirdi.
Haksöz-Haber’in sorularını yanıtlayan Ay meselenin başta okul-idare düzleminde ele alınmasının doğal olduğunu fakat gelinen nokta itibarıyla konunun ulusal ve sosyal medya mecralarında bir bilgi karmaşası haline geldiğini ifade etti.
Öte yandan ailenin yanında yer alan bazı kurum ve şahısların aşırı savunmacı bir refleks sergilediklerini ifade eden Ay, idare ve öğretmenlerin Es-Suud’u azarladığına dönük iddiaların doğru olmadığının altını çizdi.
Ay, ailesinin ve yakınlarının belirttiği üzere Vail’in duygusal bir yapıda olduğunu ve yaşadığı olayları farklı yorumlayarak etkisi altında kalabileceğini söyledi.
Vakıanın yaşandığı gün bazı bilgi kirliliklerinin anlaşıldığını fakat gelinen noktada bu tarz iddiaların haksız olduğunun ortaya çıktığını belirten Ay, somut kanıt bulunmadığı ve aksine ailenin bile tam tersi beyanlarına rağmen Vail'in öğretmeninin haber ve analizlerde suçlanmaya devam edilmesinin hem haksızlık oluşturduğunu hem de hukuken niteliği taşıdığını söyledi.
***
Mesele hakkında ortaya atılan iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Öncelikle bu vahim hadisenin (velev ki abartılı da olsa) kamuoyunun gündemine gelmesi, ulusal ve sosyal medyada yankı bulması farkındalığı göstermesi açıdan olumludur. Korkulması, endişe duyulması gereken toplumsal hissizlik ve tepkisizlik durumudur. Öte yandan gerek bilgi akışındaki karmaşa gerekse de olayı değerlendirme noktasında bilerek ya da bilmeyerek düşülen hatalar konuyu girift hale getirmektedir.
Olayın yaşandığı ilk anda medya mecralarında türlü eksik ya da yanlış iddiaların bulunması anlaşılabilirdir. Gerek denklemin kalabalık olması, gerek ailenin Arapça ifadelerinin yanlış tercüme edilmesi, gerek Milli Eğitim Bakanlığının soğuk bir bildiri yayınlaması ve gerekse de toplumun Suriyeliler konusundaki negatif algısı bu karmaşaya sebep verdi. Tüm bunlar insanların yanlış iddialara itibar etmesine sebep oldu. Diğer yandan meselenin 9 yaşındaki bir çocuğun hayatı olması gösterilmesi gereken hassasiyeti artırıyor. Gelinen aşamada birçok iddia ortadan kalkmasına ve gerçekler ortaya çıkmasına rağmen hala bazı şahıs ve medya kurumları ilk günkü algı ile hareket ediyor.
“Gerçekler ortaya çıkmasına rağmen…” dediniz. Nedir o gerçekler?
- Olay sosyal ve ulusal medyada karşılık bulduğu ilk gün Vail’in sınıf arkadaşları tarafından Suriyeli olmasından ötürü dışlandığı ve öğretmeni tarafından da azarlandığı iddia edilmişti. Hâlbuki bunu müteakip günlerde işin aslının böyle olmadığı; okul idaresi ve öğretmenin bu acı hadisede somut bir tesirinin bulunmadığı başta ailenin beyanlarıyla olmak üzere anlaşıldı.
Vail’in okulda, sosyal medyada ve bulunduğu diğer ortamlarda ayrımcı tutum ve davranışlara maruz kalması muhtemel. Ama öğretmeninin hiç de böyle bir eğilimi olmadığına, aksine son derece duyarlı davrandığına bizzat şahit olduk.
Bir misal vererek açıklayacak olursak; taziye evinde rastladığımız ve vakıadan gayet müteessir olmuş genç öğretmen kardeşimizin gün boyu gözyaşlarını tutamadığını gördük. Öyle ki baba Es Suud ve Vail’in abisi Enes öğretmeni teselli etme çabasında idi. Öğretmen arkadaş bakanlık ya da aileden böyle bir talep olmamasına rağmen tayinini dahi istemiş.
Öğretmenin ve başka kaynakların ifadelerine göre dile getirilen vakıa rutin bir itişmeden ibaret. Öğrenciler arasında her zaman yaşanması muhtemel basit itiş-kakışmalardan biri. Öğretmeni müdahale ettiğini itiraf ediyor ve sınıfın diğer birçok örnekte olacağı üzere yatıştığını söylüyor. Bu arada bu itişme olayının ise tek unsuru Vail de değil. Ancak bunun Vail’in duygu dünyasında bir sarsıntı oluşturma ihtimalinin bulunduğu kanaatinde olanlar var. Aynı kanaatin babasında da olduğunu gözlemledik.
Aile meseleyi nasıl ele alıyor?
- Böylesi acı hadiseyi yaşayan ailenin son derece mütevekkil ve sabırlı duruşuna imrendik doğrusu. Vail’in ağabeyi, babası ve dedesiyle görüşme imkanımız oldu. Üçü de İslami bilinç sahibi insanlar. Son derece metanetli duruyorlar. Olayı en temelde kendileri için ağır bir imtihan olarak yorumlamakta ve inançlarından aldıkları güçle sabretmeye gayret etmekteler.
Başta abisi olmak üzere görüştüğümüz birçok yakını Vail’in duygusal planda son derece hassas bir çocuk olduğunu beyan ediyorlar. Vail’in ağabeyi Enes kendisinin sosyal, kardeşinin ise çok çok hassas ve duygusal olduğunu söylüyor. Bu arada kendisinin 2 yaş büyüğü olan ağabeyi Enes’in de aynı okulda öğrenci olduğunu belirtmek isterim. Enes, ne kendisinin ne de okuldaki diğer Suriyeli talebelerin Suriyeli olmaktan kaynaklı herhangi bir sorun yaşamadıklarını ısrarla vurguluyor. Vail’in hassas duygusal yapısından da kaynaklı olarak öğrenciler arası yaşanan olağan itişme-didişmeleri abartmış olabileceğini ifade ediyor.
Baba Mustafa Bey’in son derece olgun, bilinçli, mütevazı ve mütevekkil bir şahsiyet olduğunu gözlemledik. Bu hadiseyle ilgili belli bir şahıs veya kurumu suçlamıyor ama genel olarak Suriyeli karşıtlığı üzerinden tezahür eden ırkçılık ve dışlayıcılığın psikolojik baskı oluşturmuş olabileceğine dikkati çekiyor. Öğrenciler arası kavga ve çekişmelerin doğal olduğunu ancak Vail’in her olumsuzluğu “Suriyeli olduğumuz, yabancı olduğumuz için istenmiyoruz” şeklinde anlayacak kadar hassas ve kırılgan bir çocuk olduğunu ifade ediyor. Okulda idareden kaynaklı bir dışlama olmamakla birlikte Enes’in ve diğer Suriyeli öğrencilerin rahatlıkla üstesinden gelebileceği öğrenci çekişmelerini Vail’in aşma konusunda zorluklar çektiğini belirtiyor. Cuma günü okulda yaşanan ve öğretmenin müdahalesiyle çözülen öğrenciler arası sorunun da bunda rol almış olabileceğine işaret ediyor.
Babasının beyanına göre Vail çok zeki, çalışkan, sevecen ve haramı-helali bilen dindar bir çocuk ama bir o kadar da hassas. “Vail de dahil tüm Suriyeli çocuklar sevgi yoksunluğu çekiyorlar. Yabancı hissettikleri için belli bir hassasiyetleri var” diyor Mustafa bey. Eğitim kurumlarında gerek idarenin gerekse de öğrencilerin bu hususu yeterince göz önüne almadığını ve bu noktada daha dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.
Mustafa Bey bunları ifade ederken öğretmeninin çok duygulandığını müşahede ettik. Öğretmeni her öğrenciyle tek tek ilişki kuramadığını, çocukların duygu durum yapılarını bilemediğini belirterek Vail’in karşılaştığı olayları farklı anlamlandırabilecek ve bunları içinde büyütebilecek özellikte bir çocuk olabileceğini öngörememekten yakındı. Öğrenci-öğretmen ilişkisinin bu boyutuna dair muhabbet esnasında Vail’in öğretmeninin çok duygulanarak gözyaşlarına boğulduğunu ve ailenin teselli çabasıyla sakinleştiğini müşahede ettik.
Olay hakkında savcılık soruşturması da başlatıldı. Bu bağlamda sürecin bu boyutuna ilişkin son olarak neler söylemek isterseniz?
-Meselenin okul-idare düzleminde ele alınması ilk etapta doğaldı ancak bunun giderek bir kısır döngüye dönüşmesi üzücü. Ulusal ve sosyal medyanın kahir ekseriyeti ortaya çıkan bunca gerçeğe rağmen halen de bilgi değil ezberlenmiş algıların şartlanmışlığı içerisinde hareket ediyor. Buna karşın olaya müdahil olan ve başından beri aile ile dayanışma halinde olan kurum ve kuruluşların önemli bir kısmının tutumu ise haddinden fazla savunmacı.
Sosyal medyada ve ulusal basında öne çıkarılan okul idaresinden öğretmenin çocuğu azarladığı iddiasının doğru olmadığı açık. Olayın ilk günkü sıcaklığı içerisinde veya yanlış ve eksik bilgi akışıyla ya da belirli mahfillerce çarpıtılmış bilgiler sonucunda öğretmenin suçlanmasının gelinen noktada haksızlık içerdiği ve ayrıca hukuki olarak da suç oluşturduğu kanaatindeyiz. Ne var ki bu algısal şartlanmışlık halinin halen birçok haber ve analizde varlığını koruduğu görülüyor.
Irkçı-dışlayıcı zihniyetin genel anlamda eleştirisi tabi ki yapılmaya devam edilmeli ancak bu tekil olay özelinde ortada kanıt yokken meseleyi buraya yormanın da haksızlık olduğu fark edilmeli.
Ama tüm bunlar arasında olayın sıradanlaşma, aslından sapma ve buharlaşma riski de mevcut. Sonuçta karşımızda intihar olduğu öne sürülen vakıanın merkezinde 9 yaşında körpecik bir çocuk var (Bu arada birçok kaynakta 4. sınıfa gittiği göz önüne alınarak Vail'in 12 yaşında olduğu ifade edilmekte lakin kimliğinde ve otopsi raporundaki bilgileri baz alarak Vail'in 9 yaşında olduğunu zikrettik.) Bu yaştaki bir çocuğun intihara meyletmesi binde bir belki de milyonda bir ihtimaldir. Çocuğun Suriyeli veya mülteci olması ise durumu daha da hassaslaştırmaktadır. Hele ülkede bilhassa yerel seçim sürecinden sonra dozu giderek artan ve Suriyeli nefreti üzerinden tezahür eden ırkçı, milliyetçi, ayrımcı, dışlayıcı atmosferle birlikte düşünüldüğünde bu durum haliyle akla sorular getirmekte.
Özellikle de Vail evladımızın ölüm şekli zihinde oluşan soruları arttırmakta. Bu arada hatırlatmak gerekiyor ki vakıa tam bir kendini asma durumu değil. Edinilen bilgilere göre Vail’in vefat nedeni nefessiz kalmak değil. Vail’in boynunun, kafasının korkuluklara girmesi akabinde kırıldığı bildiriliyor. Zaten omuz hizasına gelen bir yerde bu şekilde intihar etmesi de makul bulunmuyor.
Öte yandan evden aldığı kemerle intihar ettiği iddiası da yanlış. Ailesine göre söz konusu kemeri Vail yolda buluyor. Geriye somut kanıt olarak sadece 10-15 dakikalık alanda elinde kemer ile yürüyen bir Vail karesi var. Sonrası belirsiz. Her günkü şekilde mutat olduğu üzere evden camiye gitmek maksadıyla yola düşen çocuk önceden tasarlanmış şekilde kendisini az ileride mezarlık kapısındaki korkuluğa asarak birilerine bir mesaj mı iletmek istedi; ezan vakti gelinceye kadar biraz oyun mu oynamak istedi; önceden karıştığı bir kavgada hesabı henüz kapatmamış birilerinin kumpasına mı kurban oldu; taciz edildi de izah etmekte zorlandığı bu durumun oluşturduğu psikolojik gerilim içerisinde canına mı kıydı..? Bunlar ve daha fazlası Vail’in vakıasını takip eden birçok insanın zihninde döneduran sorular.
Bu bağlamda olayın aydınlatılmasında emniyet ve savcılığa büyük sorumluluk düştüğü açıktır. Öbür türlüsü mevcut haliyle Vail evladımızın (şayet intihar olduğu kanıtlanırsa) tam olarak neden canına kıydığı, buna doğrudan neyin sebep olduğu ve hangi psikolojik durum içerisinde buna sürüklendiği sanırız net olarak açıklığa kavuşamayacak.
Olay bu yönüyle muhtemelen belirsiz kalacak. Bunun olmaması için ise Vail’in babasının da belirttiği gibi olay akla gelebilecek tüm ihtimaller göz önünde bulundurularak yetkili makamlarca kapsamlı şekilde soruşturulmalı ve ümmet perspektifini önceleyen sivil toplum kuruluşları da Vail ve ailesinin velisi bilinciyle hareket edip bu soruşturma sürecinin titizle takipçisi olmalı.
Ayriyeten Milli Eğitim Bakanlığı’nın il-ilçe ve okullardaki rehberlik servislerinde muhacir çocuklara yönelik ayrımcı tutum ve davranışlardan koruyacak, kardeşlik ve dayanışma duygularını pekiştirecek bir programı hayata geçirmek üzere çalışmalar başlatmasının da hayırlı olacağı açıktır.