"89 yaşındaki teyzem, Refah'ta direnmeye devam ediyor..."

Ghada Ageel, teyzesi Rayya'nın tanıklığı üzerinden Refah'ın tarihine kısa bir göz atarken yaklaşmakta olan soykırıma karşı dünyayı harekete geçmeye davet ediyor. Ageel'in yazısı Haksöz Haber okurları için tercüme edildi.

Dr. Ghada Ageel / Al Jazeera

Refah'ta soykırımın son ve en ölümcül aşaması yaklaşıyor...

Uzun yıllar boyunca ailemi ziyaret etmek için Gazze'ye her gittiğimde, kuşatma altındaki Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki sınır olan Refah sınır kapısından geçtim. Ve sınır kenti Refah'ta her nefes alışımda, kız kardeşim Taghreed'in sözlerini hatırladım:  "Topraklarımın tarihinin kokusunu içime çekiyorum." Refah'tan her bahsettiğinde gözleri gururla parlardı ve ben de bu duyguyu paylaşıyorum.

Bu koridorun binlerce yıllık tarihi, Filistin'in ve halkının zengin tarihinin bir kanıtıdır. Binlerce yıldır Refah, Filistin'in dört bir yanından Sina Yarımadası'na ve oradan da Mısır ve Afrika'ya giden kervanlar için bir dinlenme yeri ve ticaret merkezi olmuştur.

Bugün bu kadim ve değerli şehirde bir soykırım yaşanıyor. Bu soykırıma uzaktan tanıklık etmek çok yıkıcı. İsrail'in işgalinin Refah'a sığınmak zorunda kalan yüz binlerce yerinden edilmiş Filistinli için ne anlama geleceğinden korkarken, kendimi uyarmaya çalışan ancak dünya, yaklaşan katliamı görmezden gelmeye karar verdiği için trajediyi önlemek için hiçbir şey yapamayan güçsüz ruhlardan biri gibi hissediyorum...

Gazze'ye yönelik bu son savaşın başlangıcından bu yana, İsrail saldırısının her yeni aşaması sivil halka daha fazla acı, ıstırap ve ölüm getirdi. Birçok kez yerlerinden edilen ve şu anda Refah'ta bulunanların gidecek başka yerleri yok. Dolayısıyla Refah'ın işgali bu soykırımın son ve en ölümcül aşaması olacaktır hatta insanlık tarihinde dünyaya canlı olarak yayınlanan ilk soykırım.

Ne yazık ki bu, güzel Refah'ın insanlığa karşı işlenen suçların arka planına dönüştüğü ilk olay değil. Sınır kentinin yakın tarihi, sürekli şiddetle açık tutulan bir yaradır. Gazze'deki çoğu şehir gibi Refah'ın sakinlerinin çoğunluğu 1948 Nekbe'sinde yerinden edilenlerin torunları, diğerleri ise 1956 katliamından ve sonrasında yaşanan diğer İsrail saldırılarından kurtulanlardan oluşuyor.

1948'de İsrail tarafından yerle bir edilen Barqa köyünden bir mülteci olan 89 yaşındaki Rayya teyzem, bu şehirde onlarca yıldır yaşanan katliamlara, şiddete ve baskıya tanıklık etti.

1956 yılında, Süveyş Krizi olarak da bilinen İngiltere, Fransa ve İsrail'in üçlü saldırısı sırasında, İsrail Gazze Şeridi'ni yaklaşık dört ay boyunca işgal etti ve hem Han Yunus'ta hem de Refah'ta korkunç katliamlar gerçekleştirdi. 2 Kasım'da İsrail ordusu Han Yunus'u işgal edip 16 yaş ve üstü erkeklere dışarı çıkmalarını ve şehrin çeşitli noktalarında kendilerini tanıtmalarını emrettiğinde, teyzem orada aile ziyaretindeydi. O zamanlar 22 yaşında yeni evli bir kadın olan teyzem, İsrail ordusunun bu erkek ve çocukları duvarlara dizerek iki gün boyunca katlettiğine tanık oldu.

Yazarın kızı Ghaida, yazıda söz konusu edilen teyzesi Rayya ile birlikte, 2023 yazı, Gazze

Teyzem sonunda kız kardeşinin ailesiyle birlikte güvenli bir yer bulmak için aile evinden ayrılmaya karar vermiş. Han Yunus'taki sahile yürüdüler ve ağaçların altına sığındılar. Bulabildikleri her şeyi yemişler ve uyumak, temiz su bulmak ve tuvalet olarak kullanmak için toprağa çukurlar kazmışlar. Kocasının güvenliğinden endişe eden Rayya çevredeki tehlikeye ve sürekli gelen bombardıman seslerine rağmen Refah'a doğru yolculuğuna devam etmek gibi zor bir karar verdi.

Rayya oraya vardığında Refah'ta yeni infazlar olduğunu fark etti. Kocasını hiçbir yerde bulamadı. Günlerce onun akıbetinin üzücü belirsizliği ile boğuştu. Neyse ki kocası o şiddet dalgasından sağ kurtulmuştu. Daha sonra 1967'de Gazze'nin işgali sırasında, Han Yunus'tan Refah'a sahil boyunca seyahat ederken İsrail ordusu tarafından öldürüldü.

Kocasının öldürülmesinden sonra Rayya, Refah mülteci kampının zorlukları ve yoklukları içinde beş çocuğunu yetiştirmekle görevli tek başına bir anne olarak kendini buldu.

1970'lerde İsrail'in tarım sektöründe iş aramak zorunda kaldı ve ailesinin geçimini sağlamak için tarlalarda domates toplayarak çalıştı.

1987'deki ilk İntifada sırasında Rayya, en küçük oğlunu İsrail askerlerinin elinden kurtarmaya çalışırken bir gözünü kaybetti. Askerlerin çocuğunu almasını engellemeye çalışırken bir tüfeğin dipçiğiyle gözünden vuruldu.

İkinci İntifada'nın başladığı 2000 yılında, torunlarından biri olan 13 yaşındaki Kerem, askerlere taş attıktan sonra bir İsrail askeri karakolundan kaçarken başının arkasından vuruldu. Bilinci yerinde olmayan çocuk Gazze'deki El Şifa Hastanesi'ne kaldırıldı, ancak doktorlar birkaç saatten fazla yaşama şansı olmadığını söyledi.

Rayya ve gelini, Kerem'in annesi, acı verici bir seçimle karşı karşıya kaldılar:

Hastanede kalıp Kerem'e hayatının son saatlerinde eşlik etmek ya da kontrol noktaları kapatılmadan önce Refah'a dönüp ölümünün yasını evde sevdikleriyle birlikte tutmak. Sonuçta iki acı karardan birisini verip önümüzdeki günlerde şehirler arasında dolaşmalarına izin verilip verilmeyeceğinden emin olamadıkları için sonunda Kerem'in cenazesini almadan eve dönmeye karar verdiler.

2004 yılında Refah, İsrail'in Gökkuşağı Operasyonu adını verdiği ve o dönemde kentin tanık olduğu en kötü şiddet olayı olarak kabul edilen, acımasızca ironik bir operasyona maruz kaldı. Operasyon Refah genelinde yüzlerce evin yıkılmasıyla sonuçlandı. Rayya'nın evi de bu şiddet olayları sırasında kısmen yıkıldı. Ardından, 2014'te Gazze'ye yönelik savaş sırasında Rayya bir torununu daha kaybetti. Bu genç parlak bir mühendislik öğrencisiydi ve yeni nişanlanmıştı.

Bugün, 10 yıl sonra, Rayya bir kez daha Refah'ta askeri saldırılara karşı hayatta kalmaya çalışıyor. Son zamanlarda kendisiyle irtibat kuramadım ama korkarım ki yine yerinden edilmiş, aç, üşümüş ve korkmuş durumda, 89 yaşında su bulmak ya da tuvalete gitmek için toprağa çukur kazıyor...

Bir acı ve azim hikayesi olarak teyzem Rayya'nın yaşadıkları Refah'ın hikayesidir. Onun hikayesi, sınır kentinde güvenlik aramak zorunda kalan bir milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinlinin trajik hikayelerini yansıtıyor. Ancak Refah'ın hikayesi aynı zamanda uluslararası dayanışmanın da hikayesidir. Rachel Corrie, Tom Hurndall ve James Miller, İsrail'in acımasız işgaline karşı cesurca tavır alırken Refah'ta İsrail ordusunun elinde hayatlarını kaybettiler.

Refah, halen devam etmekte olan soykırımın ortasında Gazze'deki Filistinlilerin son sığınağıdır ve uluslararası toplumun yeni bir Varşova ya da Srebrenitsa'yı önlemek için harekete geçebileceği ve geçmesi gereken yerdir.

Küresel sivil toplumun her üyesinin, insan haklarına, adalete ve özgürlüğe inanan herkesin, siyasi liderlerinin sağır edici sessizliğine karşı sesini yükseltmesinin ve uzun süredir acı çeken Filistin halkı için bir duruş sergilemesinin tam zamanıdır.

Refah'ta ufukta feci bir İsrail işgali tehdidi belirirken, defalarca yerinden edilmiş, hasta, aç ve kırılgan bedenlerinden başka hiçbir şeyleri olmadan bariz bir etnik temizlik kampanyasına direnmek zorunda kalan Filistinli mültecilerin durumunu görmezden gelmeye devam edemeyiz.

Bugün Refah'ta, Gazze'de, Filistin'in dört bir yanında yaşananlar konusunda hiç kimse bilgisiz olduğunu iddia edemez. Gerçek, soykırımı yaşayan çocukların tanıklıklarında, sahada kendi katliamlarını belgeleyen cesur gazetecilerin çalışmalarında, uzmanların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve uluslararası kurumların dikkatle araştırılmış ve kaynaklandırılmış raporlarında açıkça görülmektedir.

Refah, uluslararası toplumun Filistin'de barış ve haysiyet için bir araya gelmesi için son fırsattır. Refah'ın nihayet gerçekten güvenli ve "refah" içinde olmasının zamanı gelmiştir. Rayya teyzem gibi ömür boyu mülteci olanların kalıcı emniyet ve güvenliğe kavuşma zamanıdır. Şimdi ateşkes ve özgür bir Filistin zamanı.


Dr. Ghada Ageel üçüncü nesil bir Filistinli mültecidir ve şu anda Kanada'daki Alberta Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Çeviri Haberleri

Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!
Suriye devrimi en çok Siyonistleri ve Sisi'yi korkuttu!
Batılı ülkeler Suriye'de esas gücün kim olduğunu sonunda kabul etti!