8 Mart 1857'de New York'ta tekstil sektöründe çok ağır şartlar altında çalışan kadınların ayaklanmasıyla başlayan ve bir asırdan fazla bir süreçte dünyada resmi törenli kutlamalara dönüşen Dünya Kadınlar Günü her yıl çok farklı kulvarlarda, çeşitli oluşumların etkinlikleri ve temalarıyla gündemleşiyor.
Daha iyi şartlarda çalışmayı ve onurlu yaşamayı talep eden ABD’li işçi kadınları anma ritüeli popüler kültürün etkisiyle özel bir kutlamaya dönüşerek bir yandan tüketim ve haz nesnesine dönüşürken diğer yandan siyasi aktörlerin etkisiyle dünyayı ve insanlığı yeniden dizayn etme aracına dönüşüyor.
Yaşadığımız ülkede de 8 Mart, 1990'lı yıllardan beri gündemdeki yerini alıyor.
Medya organları, resmi ve sivil kuruluşlar "kadın sorunları"ndan söz ediyorlar. Yürüyüşler düzenleyenler, kadınlara hediye dağıtanlar, konserler verenler, bol siyasi propagandalı sloganlar atanlar, kadını yücelten dini mesajlar yayınlayanlar, ne ararsan var.
Kimin diliyle konuştuklarını, hangi amaca hizmet ettiklerini ve amaçlarına geçmiş yıllara oranla ne ölçüde yaklaşabildiklerini yeterince sorgulamayanların uydum kalabalığa kabilinden 8 Mart etkinliklerine bu yıl da şahit olacağız şüphesiz.
Sonuçta geçen senelerde bu konuda ne denmişse bu yıl da aynen tekrar edilmiş olacak ve birileri tarafından yön verilmiş küresel görev bu yıl da tüm dünyada icra edilecek. Üretim merkezince yeni bir çerçeve çizilinceye kadar da aynı şekilde tekrarlanacak.
Batı Dünyasınca üretilmiş özel günler işgal kültürüyle bütün dünyaya servis edildi. Ve değer üretemeyen, kendi değerleriyle kendini yenileyemeyen ezik toplumlarca kabul gördü. Doğum, Sevgililer-Anneler-Babalar Günü gibi günler tüketim çılgınlığını janjanlı paketlerle ambalajlarken Kadınlar Günü de belirlenmiş bir tarih olarak takvimlerdeki yerini alıyor.
Bu günde her yıl öne çıkarılan ortak düşünce şöyle.
'Kadınlar, din kaynaklı gelenekler ve töreler nedeniyle ikinci sınıf insan konumuna düşürüldüğünden yeterince eğitim alamıyor, toplumsal hayata katılamıyor, erkek egemen bir sosyal yapı içinde temel hak ve hürriyetleri gasp ediliyor, kısıtlanıyor ve sistematik olarak engelleniyor.' Bu hakim düşüncenin haklılığını kanıtlamak için bütün örnekler İslam Coğrafyası’ndan seçiliyor.
Mesela İran'da, Suudi Arabistan’da kadınlara zorla başları örttürülüyor. Kadınlar, erkeklerle aynı plajlarda bulunamıyorlar. El ele caddelerde dolaşamıyorlar. Batılı kadınlar gibi kendi bedenleri üzerinde tasarrufta bulunamıyorlar… vs.
BBC NEWS’e göre 2024’ün Kadınlar Günü görsel teması yine Afganistan’daki burkalı kadınlar.
Bu nedenledir ki "İslam Havzasında gerekirse güç kullanarak bu toplumların erkeklerini dize getirip, kurban Müslüman kadınları esaretten kurtarmak Batı Dünyası için kutsal bir ödevdir. Savaş ve çatışma bölgelerindeki felaketlerin, yoksullukların, yoksunlukların birinci faktörü, üretilmiş bu kutsal görevdir.
Vekalet savaşlarıyla coğrafyalarımızı tarumar edenler, emperyal hedefleriyle kaynaklarımızı sömürenler, ekinlerimizi ve nesillerimizi ifsad edenler, kendi belirledikleri özel anlarda, kısa süreliğine zorba rolünden çıkarak kurtarıcılarımıza dönüşüyorlar. Ertesi gün kaldıkları yerden zulümlerine devam ediyorlar. Kendi silahlarıyla dul bırakılmış kadınlara seneden bir gün bahşedilerek Dullar Günü’nü satmak nasıl yaman bir çelişkidir?
Bu yıl BM'nin Kadınlar Günü teması toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapıyor.
Dünya Kadınlar Günü web sitesinde 'Kapsayıcılığa ilham ver' başlığı dikkat çekiyor. Bu kapsamda düzenlenen etkinliklerle "engellerin yıkılması, klişelere meydan okunması ve tüm kadınların değer ve saygı gördüğü ortamlar yaratılması" amaçlanmış.
Bu başlıklardan Batılı aktörlerin öteki dünya kadınlarına ihraç etmek istedikleri şeyin hegemonik feminizm ve cinsiyetsiz bir dünya olduğu aşikardır. Batı’da, Kadın Hakları söyleminden rol çalan aktörler dünyayı ve insanlığı yeniden kurgulamak için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü bir hoparlör olarak kullanmakta, mazlum halkları en zayıf noktalarından etkilemeye çalışmaktadırlar.
Küresel zulüm sistemi, kadın konusunu, tıpkı demokrasi, insan hak ve özgürlükleri konularını sömürdüğü gibi sömürmekte ve kendi bağlamı dışına taşıyarak çıkarlarınca kullanmak için demagoji yapmaktadır. Bu nedenle kadını hem emeğiyle, hem dişiliğiyle, hem duygularıyla, hem de temel insani meseleleriyle tekrar tekrar sömürmektedir.
Her yıl, coğrafyamızdan cımbızla seçilmiş münferid örnekler art niyetle Kadınlar Günü’nde gündem yapılarak yeni fay hatları tetiklenmeye çalışılmakta, bazı olay ve durumlar manipüle edilmektedir. Eğer Dünya Kadınlar Günü’nün temel amacı tüm dünyada kadınların eğitime, siyasete, üretime, toplumsal hayata aktif olarak katılımı ve kadınların yaşama şartlarının iyileştirilmesi ise zulüm, baskı, savaş ve çatışma bölgelerindeki kadınların ve çocukların durumunun iyileştirilmesi birinci öncelik olmalıdır. Ateşlerin kesilmesi, silahların susması, bombaların durması, okulların, fabrikaların, çiftliklerin açılması, mazlumların sükunetle evlerine kavuşması bütün iyi niyetli kadınların ortak isteğidir.
Eğer bugün Dünya Kadınlar Günü ise 7 Ekim’den bu yana başlarına bombalar yağan her şeyini kaybetmiş Filistinli kadınlar bu dünyalı değil midir? Onların güvenli bir evde ailesiyle, sevdikleriyle onurla yaşama hakları yok mudur? Hangi suçlarından dolayı yerlerinden edilmişlerdir? Bugün Dünya Kadınlar Günü ise Doğu Türkistan’da şiddet ve tacizin her türlüsüne maruz kalan, emeği sömürülen kadınların sesi dünyalılara neden ulaşmamaktadır? Bugün Dünya Kadınlar Günüyse Batılı Devletlerin silahlarıyla her şeyi elinden alınmış çatışma bölgelerindeki kadınların kayıpları neden görülmemektedir. Bugün Kadınlar Günü ise bize şirin demeçler veren, bildiriler yayınlayan kadın hakları savunucuları, aktivistler, politikacılar, Filistin’de şiddete, tacize, tecavüze uğrayan savaş mağduru kimsesiz kadın ve çocukların haklarını öncelikli gündem yapmalı değil midir?
Görülüyor ki, 'su uyuyor birileri uyumuyor. Ancak uyanıklıkları sadece kendi lehlerine işliyor'. Müslüman kadınların yaşamını iyileştirmek gibi bir amaçları yok.
ABD'de her 4 kadından biri erkek şiddetine maruz kalıp her 5 kadından biri hayatı boyunca en az bir kez tecavüze uğrarken, Fransa'da her üç günde bir, eşi ya da eski arkadaşınca öldürülen bir kadın raporlanırken, İngiltere’de her üç kadından biri aile içi şiddete maruz kalırken neden her 8 Mart’ta kadına dair şiddet, adaletsizlik, özgürlük ve sömürülme örneklemeleri dine dair suçlamalarla İslam Dünyası’ndan seçilmektedir.
İnsana, kadına, erkeğe, çocuğa, aileye, güce ve güçsüzlüğe dair bizim de zaaflarımız, yanılgılarımız ve çözüm bekleyen kemikleşmiş çok fazla sorunumuz var şüphesiz. Fakat bizim sorunlarımız Kadınlar Günü üreticilerinin umurunda değildir. Bu sebeple bu meselelerimizin değerlendirileceği ve çözümler aranacağı platformlar bize belli merkezlerce dayatılan günler değil bize imtihan süresi olarak verilmiş hayatımızın her günüdür. İnsanımızın ve toplumumuzun hakk, hakikat, adalet ve merhamet temelli kadim değerlerle ıslahı için el ele vererek durmaksızın gayretimiz elzemdir. Alınteri sömürülen mustazafların, her türlü şiddet mağduru mazlumların gür sesi olmak için her daim dayanışmalı, zalimlerin şeytani planlarını ifşa etmeliyiz.