“70 bin avukat” tanımlaması da, “70 milyon” tanımlaması da, bir bütünü kasdetmiyor.
“70 bin avukat”ın içinde de, çoğunluğun fikrinden olmayanlar var, 70 milyonun içinde de.
Ankara Baro Başkanı Metin Feyzioğlu, “70 bin avukat”ı bir bütün gibi göstermeye çalıştığı için, ben de onun karşısına, “70 milyon”u bir bütün gibi çıkarttım.
Yoksa kastımız “70 bin avukat”ın tümü değil..
Bu girişten sonra, gelelim, “70 bin avukat” muhabbetinin nereden kaynaklandığına!
Feyzioğlu’nun dilinden aktaralım: “Baro’lar ve TBB neredeydi referandum öncesinde? Bundan üzüntü duyuyorum. Çünkü ben, vatan söz konusu ise, gerisinin teferruat olduğuna inanıyorum. Koltuk; ucuz bir sandalye, makam, ucuz bir odadır. Biz 70 bin avukatız. 70 bin avukatın bu ülkede olmaz dediğine kim olur der şaşarım!”
Metin Beyefendi, dedesinden veraseten, ülke yönetimi üzerine çöreklenmeyi sürdürememenin acısını, bu sözler ile çıkarıyor!
O istiyordu ki; dedesi Turhan Feyzioğlu, yönetsin hep bu ülkeyi.. O vefat edince, kendisi otursun koltuklara..
Hep onlar yönetsinler ülkeyi..
Bakan çocuğu, bakan torunu olarak, ülkenin tepesinden hiç inmesinler..
Saltanat kaldırılsın ama.. Osmanlı’nın saltanatı kaldırılsın.. CHP saltanatı sürekli daim olsun bu ülkede..
Anadolu’nun insanları, hep hizmetçilik yapsın.Hep odacı olsun. Okumuş olanı bile, yükselemesin, kızak hizmetlerde ömür tüketsin.
Böyle istiyordu Metin Efendi.
Ama halk uyandı.
Bugünlerde Tunus’takilerin devirdiği gibi.. Mısır’dakilerin devirmek üzere olduğu gibi. Türkiye’de de sandıkta devirdiler, ülkenin tepesinde boza pişirenleri..
Halk, Anadolu insanını iş başına getirdi.
CHP kafasını, CHP’nin bir başka versiyonu AP kafasını, ülke yönetiminden uzaklaştırdı.
Sıra; o kafaların, Yargıtay’daki, Danıştay’daki temsilcilerinin uzaklaştırılmasında.
Bunu görünce Metin Efendi... “Ah-vah” edebiyatına soyundu hemen...
Arkasından da tehdit savurmaya başladı: “Biz 70 bin avukatız. 70 bin avukatın bu ülkede ‘olmaz’ dediğine kim ‘olur’ der şaşarım!”
Şaş da kal Metin Efendi, şaş da kal..
Yıllardır Yargıtay üyelerini sizin kafadakiler seçerken, hiç şaşmıyordunuz.
Şimdi 12 bin hakim-savcının temsilcileri seçmeye başlayınca, korkudan ödünüz patlıyor.. Anadolu’nun çocuklarından, hakkeden hakim-savcı kimse, Yargıtay’a o seçilecek diye şaşıp kalıyorsunuz....
Değil mi Metin Efendi?
Korkunuz bundan, değil mi?
Yoksa, Yargıtay’da 250 üye olsa ne olur?
387 üye olsa ne olur?
Neyi değiştirir, Yargıtay’daki üye sayısı..
Hele hele, orada bu kadar iş yükü varsa..
Ama sizin hesabınız, “Yargıtay bizim olsun. Bizim eski yıllarda seçtiğimiz CHP kafalılar, orada azınlığa düşmesin. Halka ‘angut’ diyenler, halka ‘sığır’ diyenler, orada hep çoğunluk olsun” üzerine idi..
Taşlar yerinden oynamaya başlayınca..
“Biz 70 bin avukatız. 70 bin avukatın bu ülkede ‘olmaz’ dediğine kim ‘olur’ der şaşarım!” muhabbeti başladı değil mi?
Ben de sana, şöyle diyeyim Metin Efendi: “Biz 70 milyonuz.. 70 milyonun bu ülkede ‘olur’ dediğine kim ‘olmaz’ der, şaşarız!”
Öyle ya.. 70 bin avukatla efelenirsen.. 70 milyonla efelenen çıkar karşına..
“Yargıtay üye sayısını artırmayız” dersen, “Sen de kim oluyorsun? Yargıtay üye sayısını, sandıktan iktidar olarak kim çıkar ise, onlar değiştirir.. Sandıktan sen çık.. Sen değiştir.. Sandıktan çıkamıyorsan, git 17 yaşındaki kızı vahşice öldürmekten sanık Nida Garipoğlu’nun avukatlığına devam et!” derim ben de..
Sizce de, işin doğrusu bu değil mi?
Ama bunlar, “işin doğrusu”nun ne olduğunu hiç düşünmezler..
Aynen Tunus’ta devrilenler gibi, “Bizim bürokratlarımız var. Bizim askerimiz var.Bizim polisimiz var.. Bizim kaymak tabaka adamlarımız var. Yapamazsınız, değiştiremezsiniz.. İstemezük” derler..
Hiç düşünmezler, “Ülke, bürokratlardan ibaret değil.Ülke, avukatlardan ibaret değil. Ülke, askerden ibaret değil. Ülke, polisten ibaret değil.. Halk ne diyor, biz ona bakalım..” diye..
YENİ AKİT