Haksöz Haber
Son Dakika: (3 haziran Perşembe 23:00) -
Gazze'ye yardım götüren filoya Siyonist İsrail askerlerinin saldırısı sonucu yaralanan ve tedavisi nedeniyle dün kafile ile birlikte Türkiye'ye gelemeyen Avustralya vatandaşı Ahmet Lokman Talip ile eşi Jeli Kamber kardeşlerimizi İstanbul'a geldi. Türk Hava Yolları'na ait bir uçakla saat 22.20 sıralarında Atatürk Havalimanı'na gelen Ahmet Lokman Talip'in bacağından yaralı olduğu belirtildi. Avustralya Konsolosluğu'ndan gelen yetkililer tarafından karşılanan Ahmet Lokman Talip, ambulansla Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gönderildi.
Gazze'ye yardım filosunun yolcularının Türkiye dönmesi ardında şehit, yaralılar bulunamayan ve kayıp kişiler var. Bizim aldığımız bilgilere göre şu anda Siyonist İsrail'in hastanelerinde tutsak olan 7 kardeşimiz var. Bunlar: Uğur Süleyman Söylemez, Çelebi Bozan, Mehmet Ali Zeybek, Osman Kurç, Aydın Ataç, Ahmet Aydan Bekar ve Türk uyruklu Avustralya vatandaşı Ahmet Lokman Talip...
Uğur Süleyman Söylemez kardeşimizin durumunun ciddi olduğu öğrenildi. Ankara'da İLKAV yönetiminde bulunan kardeşimizin Tel Aviv'deki bir hastaneden çekilmiş fotoğrafı aşağıdadır:
Uğur Süleyman Abi, Namaz Vakti, Haydi! / ALİ DEĞİRMENCİ
Bu nasıl bir şey ki göğsümüz hem senin güzelliğinle genişliyor hem de hiç durmadan yanıyor Uğur Süleyman Abi.
Nasıl bir şey ki hem bizi hiç durmadan ağlatıyor hem de ulvi bir tebessümle aydınlatıyorsun yüzümüzü.
Abim, kardeşim, can dostum!
Kucaklayıp sarılırken insana inanılmaz bir yakınlık, güven ve dostluk sunan insan. Heybetli, mütebessim, vakur duruşun hâlâ gözlerimin önünde. Zarif insan. Onurlu dost. Çelebi Müslüman.
Bu nasıl bir şey ki ağlayan senin eşin değil, benim eşim. Nasıl bir güzellik, nasıl bir bilinç bıraktın ki ardında senin ailen bizi teselli ediyor, bize metanet aşılıyor. Tanıklığınla örnek oluyorsun bize; eşinle, çocuklarınla, tevhid duvarında ördüklerinle.
Tanıklığına tanığız. Açtığın dostluk kucağına tanığız. Cömertliğine ve çalışkanlığına tanığız. Hiçbir dersi kaçırmazdın, hiçbir sohbeti. Kimseyi incittiğini görmedik. Şimdi, onlarca iyilik ve güzellik demeti, erdem ve dostluk yumağı kaldı senden geriye.
Sakince konuşur, dikkatle dinlerdin. Güzelce söz alır, kısa ve öz konuşurdun. Gücün yettiğince bütün eylemlere, etkinliklere katılırdın. Şimdi sen sabikundan oldun. Öncülerden oldun, öncülük ettin.
Şehir dışındaki evini, bahçeni Müslüman kardeşlerine açtığın günleri hatırlıyorum Uğur Süleyman Abi. Oradaki tadına doyulmaz sohbetleri. Kucaklaşmaları. Koşturmamızı. Voleybol oynayışımızı. Senin dostluğunu ve cömertliğini. Sabah beş kişiydik. Akşam olurken elli kişiyi geçmiştik belki de. Ne kadar bereketli, ne kadar sıcak ve temizdi her şey. Gece yarısına kadar konuşmuş, dertleşmiş, tartışmış, dostluklarımızı pekiştirmiştik. Doyamamış olmalıyız ki konuşa konuşa dalmıştık uykuya. Gelip sabah namazına kaldırışını hatırlıyorum güzel abim. "Ali Hocam, hadi önce biz uyanalım. Biz kalkalım. Bak sen bahçedeki ekşi erikleri çok sevmiştin. Sana onlardan toplayıp getirdim. Zorlanacaksan hemen birkaç tane atıştır, cin gibi olursun evelallah! Bugün çok voleybol oynadık galiba, yorulmuşuz. Yarın da Mehmet Abiye söyleyip, takımları kurup yine oynayalım, hamlığımız geçer! Haydi şimdi, tevhid eylemine!"
Sen öne geçenlerden oldun Uğur Süleyman Abi. Sen cesaretle ve onurla yürüdün. Sen zulüm ve zorbalıkla kuşatılmış kardeşlerine yardım etmek için yürüdün. Sen, insan türünün şimdiye kadar görmediği en büyük zorbalıkları, pislikleri, kıyımları gerçekleştiren köpeklerin, alçakların üzerine yürüdün.
Ve ben şimdi bu destansı yürüyüşü yazmakta zorlanıyorum. Sana burdan gözyaşları eşliğinde dualarımı, dualarımızı gönderiyorum güzel insan. Nuh'un gemisindeki yiğit tanık. Rabbim seni iki güzellikten biriyle karşılasın. Güzellikle kuşatsın. Rabbim, bizlere yolunu sürdürmeyi nasip etsin. Gazan mübarek olsun. Öncülüğün yolumuzu ışıtsın, saflarımızı sıklaştırsın.
Uzanıp yüreğinden öpüyorum güzel insan.