6284’teki yeni “ŞİDDET” tanımıyla milletimiz aldatılıyor

​​​​​​​Toplum bireyselleştirilerek/atomize edilerek aile ortadan kaldırılmakta, bilahare toplumu bir arada tutan tüm değer, inanç ve kültürlerin yok edilmesi amaçlanmaktadır.

Sefa Saygılı, Yeni Akit gazetesindeki yazısında İstanbul sözleşmesini ve sözleşmenin uygulama yasası 6284’ü yorumluyor:

“Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz ondan sonraki bütün düğmeler yanlış iliklenir.”

İstanbul Sözleşmesi ve uygulama yasası olan 6284 sayılı yasada “ŞİDDET” tanımı/kavramı, bilinçli olarak ceza hukukunun genel hükümlerinin şiddet tanımından ayrılarak, suçta/cezada kanunilik ilkesi çiğnenerek belirsiz hale getirilmiştir. “Kişinin/bireyin hoşuna gitmeyen her türlü tutum ve davranış” şiddet olarak tarif edilmiştir.

  6284 sayılı yasa ÖZEL CEZA YASASIDIR. 6284 sayılı yasa, 6 aya kadar zorlama hapis cezası, konuttan ve bulunduğu yerden 6 ay ve tekrarında uzatılan sürelerde uzaklaştırma (SÜRGÜN) içermektedir. Bu yasa, kişinin hürriyetini kısıtlayan hükümler barındırdığı için suç tanımları açık ve belirli olmalıdır. Psikolojik/duygusal suç, sözlü veya ekonomik suç, muhtemel suç tabir/ifadeleri hukukun temel ilkeleri ve ceza hukukunun genel hükümleri ile bağdaşmamaktadır. 6284 sayılı yasanın bu şekilde uygulanması, başta aileyi olmak üzere; akrabalık ilişkilerini, komşulukları, dostlukları ve arkadaşlıkları tahrip etmektedir.

  İstanbul Sözleşmesi, üst metindir. Sözleşmeye şerh koymak veya sözleşmeden çekilmek toplumumuzu ve ailemizi tahrip eden uygulamaları engellemeyecektir. Yürürlükte bulunan ve uygulanan 6284 sayılı yasanın iptali şarttır. Ayrıca aileyi, evlilikleri tahrip eden 5237 sayılı Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinin de yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Yeni devrim yasaları olan Medeni Kanun ve Ceza Kanunu toplumda tartışılmadan, tercüme edilerek yasalaştırılmıştır. Feminist aktivistler bu devrim yasalarını “biz yaptırdık” ve “noktasına, virgülüne kadar biz yazdık ve yazdırttık” iddialarında bulunmaktadırlar. Görünürde yasaları yapan akademisyenlerden ise ses seda çıkmamaktadır. Hatta bu akademisyenlerden birisi “Allah, bu yasaları yapmayı bize nasip etti!” diyecek kadar ve alay edercesine ileri gitmektedir. 

  Özellikle son 20 yılda 3. dalga feminist ideoloji, hedeflerine ve amaçlarına ulaşmıştır. Yürürlüğe soktukları yasalar ile karşı oldukları aile kurumunu yok etmektedirler. Başta kadın ve LGBTİQ+ bireylerinin cinsel özgürlüklerini sağlamaktadırlar. Kadına karşı asıl şiddete yol açan fuhuş rezaletiyle mücadele edilmemektedir. Kaldı ki 5237 sayılı Ceza Yasasında (m. 227) fuhuş yapmak suç olarak düzenlenmediği halde, evlilik birliğinde eşler arasında cinsel suç tanımı yapılmıştır. Evli kadın “eşim, rızam dışında birlikte oldu” şikâyeti üzerine 12 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezaları verilmektedir. Feministler ve bu furyaya kapılanlar şiddetin sonuçları ile uğraşmaktadırlar. Şiddeti doğuran sebeplerle (fuhuş, alkol, kumar ve uyuşturucu) mücadele etmediklerini görmekteyiz.

  İstanbul Sözleşmesi ve uzantısı olan 6284 sayılı yasanın uygulama sonuçları; 

*Cinayetleri ve şiddeti artırmıştır 

*Evlilikler azalmış ve boşanmalar artmıştır. 

*Doğum oranları düşmüştür. 

*Evlilik yaşı 30 yaşın üzerine çıkmıştır. 

*LGBTİQ+ bireyleri yasal zemine ve her türlü propaganda, örgütlenme haklarına kavuşmuşlardır. Artık cinsel sapkınlıklar film ve dizilerde, eğlence dünyasında her gün karşımıza olağan bir şeymiş gibi çıkmaktadır. 

*Yasal olmasa bile sosyal medya üzerinden eşcinseller evliliklerini kendileri ilan etmeye başlamışlardır. 

Başta Şişli, Bakırköy, Kadıköy ve Beşiktaş Belediyeleri İstanbul Sözleşmesine, 6284 sayılı yasaya ve eşcinsellere sınırsız destek vermektedirler. Eşcinsellerin sembol, flama ve bayraklarını binalarına gururla astıklarını görmekteyiz.

  Maksadı aşan, yoruma açık bir ifade karşısında galeyana gelen gruplar aynı hassasiyeti feminist ve LGBTİQ+ bireylerinin temel inançlarımıza ve değerlerimize yönelik saldırılarına göstermeyerek sessiz kalmaktadırlar. Özellikle ailenin çöküşüne, çocukların annesiz/babasız kalmasına duyarsız olanlar cinsel özgürlük söz konusu olunca koro halinde bağırıyorlar. Şiddetin sebeplerini, çözüm ve çarelerini duymak, dinlemek istemiyorlar. Şiddet arttıkça feministlerle birlikte slogan atıyorlar. Batı kaynaklı yasa sevicilerini anlamakta zorluk çekiyoruz. 

  Ancak şu da var: Batıdan tercüme edilen sözleşme ve yasalara itiraz ve mücadelede bir ilk yaşanıyor. Bu uyanış ve silkiniştir. Mahmut Esad Bozkurt’un açtığı yoldan ilerleyenler panik ve şaşkınlık içerisindeler. 

Dünyada eşi ve benzeri olmayan 6284 sayılı yasanın uygulama sonuçları hakkında batılı akademisyenler tarafından alan çalışmaları yapılmaktadır. Müslüman toplumda ailenin dağıtılmasını raporluyor ve gözlemliyorlar. Hâlbuki aile, şiddetin önünde doğal engeldir. Toplum bireyselleştirilerek/atomize edilerek aile ortadan kaldırılmakta, bilahare toplumu bir arada tutan tüm değer, inanç ve kültürlerin yok edilmesi amaçlanmaktadır.

  Milli ve yerli yasalara ihtiyaç vardır. Tercüme yasalar, kaos ve şiddete sebebiyet vermektedir. Ahmet Cevdet Paşa misali hukuk mimarlarının yapacağı yasalarla vatanımız ve halkımız huzur ve sükûna kavuşur. Muktedir olmak, tabii hukukla ve evrensel değerlere uygun adil ve doğru yasalarla mümkündür. 

Unutmayalım ki aile beka sorunumuzdur. Aile çökerse, toplum ve insan da çöker. 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!