Ömer Sevim’in sunuculuğunu yaptığı eyleme AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Yusuf Demir Cihannuma Sakarya Temsilcisi Ali Çiydem’de destek verdiler.
Özgür-Der Üniversite Gençliğinden Osman Sevim’in okuduğu selamlama açıklaması ile başlayan eylemde ardından Yılmaz Karakış hazırlamış olduğu basın açıklamasını okudu.
“Beş yıldır tüm zorluklara tüm baskılara yokluklara imkânsızlıklara rağmen kararlı bir şekilde süren bir intifadadan adeta destanlaşan bir direnişten bahsetmek için bugün buradayız. Tüm bu imkânsızlıklara rağmen müslümanlar tarafından yeterince sahiplenilmeyen destek görmeyen bir direnişin yıldönümü münasebetiyle buradayız.” Diyerek açıklamasına başlayan Karakış açıklamasında son dönemde Ankara’da patlatılan bombalamalara da değindi.”
“Adalet ve barış isteyenler ilk başta Suriye’de neden rejimin yanında yer aldıklarını neden Rusya’ya seferler düzenlediklerini izah edebiliyorlar mı?Hiçbir günahları olmayan işinde gücündeki insanları kadın ve çocukları patlattıkları bombalarla katlederek halka korku kaos ve panik havasını hakim kılmayı hedefleyenler hangi barıştan söz ediyorlar?Kendileri korunaklı konutlarda ikamet ederken halkın evlerinin önüne hendekler kazmak patlayıcılar yerleştirmek barışçıl bir eylem biçimi midir? diyerek açıklamasını sürdüren Karakış: “Açıklamamızı bitirirken tekrar söylüyoruz ki Suriye intifadası bir turnusol kâğıdı olmuştur. Suriye’nin onurlu direnişi direnenleri ve onuruna sahip çıkanları ortaya çıkardığı gibi tam tersine zilleti seçenleri de ortaya çıkartmıştır. Her ne kadar zillet bizden uzaktır sözlerini açıp açıp dursalar da!” diyerek açıklamasını bitirdi.
Halil İbrahim Şen’in yaptırdığı duanın ardından Özgür-Der Üniversite Gençliğinin seslendirdiği ezgilerden sonra eylem sona erdi.
Açıklamanın Tam Metni:
Suriye’den Dünyaya Yayılan Mesaj: Zulme Boyun Eğmek Haramdır!
Beş yıldır tüm zorluklara tüm baskılara yokluklara imkânsızlıklara rağmen kararlı bir şekilde süren bir intifadadan adeta destanlaşan bir direnişten bahsetmek için bugün buradayız. Tüm bu imkânsızlıklara rağmen müslümanlar tarafından yeterince sahiplenilmeyen destek görmeyen bir direnişin yıldönümü münasebetiyle buradayız. Tüm dünya ile birlikte müslümanların ekserisi Suriye intifadası noktasında taşıdığı zaaflardan kurtulabilmiş değil.
Kırk yılı aşkın bir süredir baskıcı yok edici işkenceci ve zorba Baas rejimi tarafından yönetilen bir ülkeydi Suriye. İnsanların sosyal siyasal hakları bir tarafa sadece insan olmalarından kaynaklanan hakları dahi yok sayıldı on yıllarca. Toplumsal hayatın dinamikleri ile birlikte insanların özel hayatları dahi tahakküm altındaydı.
Ve 2011 yılı Mart ayına geldiğinden özgürlük ateşi bu aziz halkın içine düştü. Duvarlara Hürriya yazdılar, özgürlük istediler korku ile yaşamanın zulüm altında yaşamanın bir zillet olduğunu söylediler. İktidarı elinde bulunduran Baas rejiminden reform talep ettiler insanca yaşam hakkı istediler dinlerini diyanetlerini özgürce yaşamak istediklerini dile getirdiler. Rejim ise bu taleplere halkın üzerine ateş açarak karşılık verdi. Halkı katletti. O tarihte başlayan bu katliam halen de devam ediyor.
Fakat müslümanlar buna da boyun eğmediler. Özgürlük yolunda onurlu bir direnişi tahkim etmeye çalıştılar. Ellerinde kısıtlı imkânlarla silahlı mücadeleyi yürütmeye çalıştılar. Dörtyüzbinden fazla kurban verdiler. Bunların yirmi binden fazlası çocuk. Evet çocuk. Baas rejimi yirmi bin çocuğun katilidir.
Peki, nasıl yaptı bunu Baas rejimi ve Esed? Nasıl yaptı biliyor musunuz?
İslami devrimin üst değerlerinden saparak kendini İran yayılmacılığı Fars milliyetçiliği çukurunda bulan ve mezhepçi fitnenin başını çeken İran ve onun uydusu konumundaki Hizbullah terör örgütünün destek ve yardımlarıyla.
İlk başlarda kendileri için kutsal saydıkları türbeleri korumak için milislerimiz Suriye’de diye bahaneler uyduran sonradan direniş ekseni kırılacak masalları ile halkları uyutmaya çalışan İran sonradan açıkça Esed’in kendileri için vazgeçilmez olduğunu açıkça dile getirdi. Ama o kadar ağır veballere girdiler ki İslam dünyasındaki tüm saygınlıklarını yitirdikleri gibi artık İran ve Hizbullah ismi müslümanlar arasında bir kin ve nefret objesine dönüşmüş durumda.
İran’ın desteği yeterli başarıyı elde edemeyince daha doğrusu Suriye halkının intifadasını önleyemeyince devreye Rusya girdi. Yaklaşık beş ay boyunca sürekli bombardıman altında tuttukları şehirlerde iki binden fazla sivili katlettiler.
Tüm bunlara rağmen Suriye intifadası istikrarla sürüyor. Şimdilik yükselişini gösteremese de varlığını perçinlemiş durumda. Onlarca müslüman şehit oldu.
Abdülkadir Salihler, Hasan Abbudlar, Zehran Alluşlar ve diğer kanlarıyla intifadayı direnişi muhkemleştirdiler. Yardımı ve zaferi sadece Allah’tan bekleyen onurlu insanların şehitlik ve şahitliklerini Rabbimiz kabul etsin.
Evet, Aziz Sakarya halkı ve Değerli basın mensupları;
Suriye direnişi bugün öyle bir hal almıştır ki diğer çevre ülkelerle birlikte Türkiye’nin de dış politikasını ve hatta iç siyasal gelişmelerini derinden etkilemektedir.
Suriye’deki bu çatışma ortamını fırsat bilerek kendisine alan açmak isteyen PKK uzantısı örgütler Kuzey Suriye’de Marksist Kürt kantonları oluşturmak için ABD, Rusya, Esed ve İran yani tüm zalimlerle işbirliği içerisine girmekten çekinmiyorlar. Hormonlu bir şekilde büyütülen DAEŞ eliyle de kendilerine uygun zeminler üretebilmenin fırsatlarını kolluyorlar.
İçeride ise özyönetimler ilan ederek şehirleri hendek ve barikatlarla yaşanmaz hale getirerek Kürt halkına da bedel ödetiyorlar. Onbinlerce insan Sur’dan Cizre’den Silopi’den göç etmek zorunda kalıyor. Demokrasi özgürlük ve barış diyenler kendileri gibi düşünmeyenleri “makul kürt” gibi isimlerle tanımlıyorlar.
Mızrağı çuvala sığdıramayan ve Hükümetin kararlı tutumuyla sert kayaya çarptığını anlayan PKK şimdi şehirlerde sivilleri duraklarda bekleyen öğrencileri masumları katlediyor. Şark kurnazı Demirtaş: Biz ne terörden ne de Erdoğan’dan yanayız diyerek kendisinin terörle bir alakasının olmadığına kamuoyunu inandırmaya çalışıyor.Partisinin milletvekilleri taziyelerde boy gösterirken ağzını açamayanlar İslam’a ve müslümanlara olan kinlerini kusuyorlar.
Adalet ve barış isteyenler ilk başta Suriye’de neden rejimin yanında yer aldıklarını neden Rusya’ya seferler düzenlediklerini izah edebiliyorlar mı?
Hiçbir günahları olmayan işinde gücündeki insanları kadın ve çocukları patlattıkları bombalarla katlederek halka korku kaos ve panik havasını hakim kılmayı hedefleyenler hangi barıştan söz ediyorlar?
Kendileri korunaklı konutlarda ikamet ederken halkın evlerinin önüne hendekler kazmak patlayıcılar yerleştirmek barışçıl bir eylem biçimi midir?
Peki bu Marksist kalıntılarının Stalinist iftira ve ajitasyona dayalı politikalarının kuyruğuna takılmış anti müslüman kapitalistlerle (!) Velayeti Fakih’i itikat edinmiş olanlara ne demeli?
İran ile beraber İslami kimlikten kavmiyetçi ve mezhebi bir pozisyona evrilenlere ne demeli?
Erdoğan düşmanlığından gözleri karararak Kur’an’ı mahcur bırakmış olanlar için isminde mazlum geçen insan hakları geçen bir stk üyeliği yeterli bir referans mıdır?
Bunlar ellerine bulaşan bu kan ve kirin artık temizlenemeyecek bir noktaya geldiğini görmüyorlar mı?
Açıklamamızı bitirirken tekrar söylüyoruz ki Suriye intifadası bir turnusol kâğıdı olmuştur. Suriye’nin onurlu direnişi direnenleri ve onuruna sahip çıkanları ortaya çıkardığı gibi tam tersine zilleti seçenleri de ortaya çıkartmıştır. Her ne kadar zillet bizden uzaktır sözlerini açıp açıp dursalar da!
Bizler Suriye’ye özgürlük gelenek kadar direnen müslümanların yanında olmaya devam edeceğiz. Gücümüz yettiğince dilimiz döndüğünce zulmü ve işbirlikçilerini tanımayı tanımayanlara da tanıtmayı sürdüreceğiz.
Özgür-Der Sakarya Şubesi