6. Yılına Giren Suriye Direnişi Kocaeli'de Selamlandı!

Özgür-Der Kocaeli Temsilciliği 6. yılına giren Suriye dramını gündemleştirmek, Esed-İran-Rusya katliam koalisyonunu protesto etmek ve İslami direnişle dayanışmak için bir basın açıklaması yaptı.

İzmit Sabri Yalım Parkında saat 13.00’da bir araya gelen bir grup Özgür-Der üye ve gönüldaşı burada 6. yılına giren Suriye direnişiyle dayanışmalarını ortaya koydu.

Canan Osman Aran’ın sunuculuğunu yaptığı eylemde Suriye’deki insanlık dramına ve sistematik katliamlar karşısında sürdürülen destansı direniş çabalarına dikkat çekildi. Suriye’nin sadece büyük bir dram değil aynı zamanda sabırlı ve istikrarlı bir cihadın da adı olduğunun altı çizildi.

“Esed Diktası Yıkılacak, Suriye Halkı Kazanacak!” yazılı bir pankartın açıldığı eylemde “Ne Mutlu Haktan Yana Tavır Alana; Ne Mutlu Kardeşine Sahip Çıkana!”, “Suriye Halkı Haykırıyor: Vazgeçmeyiz, Boyun Eğmeyiz!”, “Esed Gitmeden Asla!”, “Hamaney ve Putin; Esed’inizi de Alın, Suriye’den Defolun!”, “İşkencelere Bombalara Katliamlara Rağmen 5 Yıldır Devrim Sürüyor!” dövizlerini taşıyan topluluk sık sık “Suriye Halkı Yalnız Değildir!”, “Suriye’ye Özgürlük Direnişle Gelecek!”, “Katil Rusya Suriye’den Defol!”, “Katil İran Suriye’den Defol!”, “Suriye Cihadı Onurumuzdur!”, “İzmit’ten Halep’e Direnişe Bin Selam!” sloganlarını haykırdı.

Eylemde ayrıca Kızılay ve Taksim’deki vahşi saldırılar da hem taşınan “Esed’in Yerli Şebbihaları Taksim’de, Kızılay’da İşbaşında!” dövizi hem de basın açıklaması metninde karşılık buldu.

Altıncı yılında Suriye’deki gidişata dair bilgi aktarımları ve değerlendirmelerde bulunan Canan Osman Aran, daha sonra basın açıklamasını yapmak üzere Özgür-Der Kocaeli Temsilcisi Haşim Ay’a çağrıda bulundu. Eylem, Ali Turan’ın yaptırdığı duayla sona erdi.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Ya Şam’ın Mücadelesini Mücadelemiz Bilerek Özgürleşeceğiz Ya da Bu Yangın Hepimizi Öldürecek!

20.03.2016

Yarım asra yakındır Baas zulmü ve kuşatması altında olan Suriye halkı, 2011 Mart’ından bu yana da topyekûn bir katliam politikası ile yüz yüze. Zulme karşı ayağa kalkan insanlara tam beş yıldır akıl almaz zulümler icra eden Esed diktatörlüğü işlediği insanlık suçlarına her gün bir yenisini ekliyor.

Ölümlerin, zulümlerin, işkencelerin, yıkımın tam bilançosunu çıkarmak mümkün değil. Beş yıllık kesintisiz ve sistematik bir yıkımın soğukkanlı muhasebesini yapmak kolay değil. Tam olarak bir yangın yeri Suriye. Yangını körükleyenler, onu topyekûn söndürmeye çalışanlar ve de yangın yerinden mal kaçırmaya soyunan hırsız misali IŞİD, PYD tipi örgütler var. Bir de elinde imkân olduğu halde bir şeyler yapıyor “muş” gibi yapanlar da cabası tabi. Binlerce mevtası, yüzbinlerce yaralısı ve milyonlarca muhaciriyle büyük bir insanlık dramı Suriye. Baştan sona bir yürek yangını, tepeden tırnağa ölümü çağrıştıran bir kabristan adeta.

Ama tablo bundan ibaret değil. Bununla beraber bir başka yönüyle de onurun, izzetin, direnişin, kararlılığın, fedakârlığın, adanmışlığın, şehadetin ve destansı bir kıyamın adıdır aynı zamanda.

Suriye’de İslami direniş 5 yıldır büyük zorluklara, imkânsızlıklara karşın kararlı ve istikrarlı bir tarzda sürüyor. Buna rağmen ne yazık ki hala Müslüman halklar tarafından yeterince sahiplenilmiş değil. Bir vücudun azaları gibi olmaları gereken Müslümanların birçoğu maalesef Suriyeli kardeşlerimizin feryatlarını duyma, acılarını paylaşma hususunda zaaf içinde.

Elbette bugüne kadar çeşitli faaliyetlerle Suriye İslami direnişine destek olma sorumluluğunu üstlenen Müslümanların çabaları ümmet kimliğinin bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Rabbimiz ümmet bilinciyle kardeşlik sorumluluğunu yerine getirmek için sarf edilen küçük büyük her ameli aziz kılsın, bereketlendirsin, katında kabul buyursun!

Hiç şüphesiz hepimiz Allah rızası için ortaya koyduğumuz çabaları daha fazla güçlendirmek, yaygınlaştırmak sorumluluğunu taşıyoruz. Kardeşlerimizin kanlarıyla yücelttikleri direniş bayrağını daha yukarılara taşımak için çabalarımızı yoğunlaştırmak gerektiğinin de farkındayız. On binlerce şehit ve yüz binlerce tutsağa, milyonlarca muhacire rağmen direniş azminden taviz vermeyen Suriye halkıyla dayanışmamızı daha güçlü bir tarzda haykırmak durumundayız.

Dün “birinci dünya savaşı”nı kışkırtıp ümmet coğrafyasını Sykes-Pisot marifetiyle aralarında parselleyenler bugün büyük Suriye yangını ve kan denizinde Keryy-Lavrov marifetiyle bir yüzyıl daha sürecek bir post-modern kölelik zincirini halklarımıza kader olarak dayatmaya çalışıyorlar. Ve bu yüzden Doğulu-Batılı emperyalistler tetikçi olarak kullandıkları sözde anti-emperyalist yerli işbirlikçileri üzerinden kaos ve krizi yaygınlaştırma ve derinleştirmek suretiyle Suriye Müslümanlarının direniş iradesini ve bu iradeye destek verenlerin çabasını kırmaya uğraşıyorlar.

Korku Toplumu Olmayacağız, Paniğe Kapılmayacağız!

Türkiye’de yurdun belirli bölgelerinde başlayan ve son zamanlarda art arda gerçekleştirilen kanlı saldırıların yükseldiği zemin de tam olarak burasıdır. Adeta en son Kandil’de bir dokuzlu çete şeklinde karşımıza çıkan ve Türkiye’nin özgürlükler ortamına kastederek burayı Esed’in hatırına Kobanileştirmeye azmedenlerin kim olduğu çok açık. Biz anti-emperyalist maskesi takmayı pek de seven bu çeteleri Suriye’de bölgesel despotlar ve Doğulu-Batılı emperyalistlere karşı sergiledikleri kusursuz hizmetlerinden tanıyoruz! Son olarak Doğulu-Batılı emperyalistlerin ve bölgemizdeki despotların tetikçiliğine soyunmuş PKK/PYD çatısı altında saf tutup ülkeyi Kobanileştirmeye ant içenlerin maskesi Kızılay’da, Taksim’de düştü.

Bunların birbirinden kayda değer hiçbir farkları yok.  Küresel kapitalist sistemin sağı da solu da aynı paradigmaya sahip. Aşkın değerlerle arasına mesafe koymuş olan Aydınlanma dininin Kapitalist ve Komünist meşrepleri veya batı emperyalizmi ile Şahlık hülyaları kuran İran’ın Acem iştahı ve sırtını dayadığı Neo-Sovyetik doğu Rus emperyalizmi öyle zannedildiği gibi yekdiğerinin düşmanı değildir. Aksine söz konusu İslam ve Müslümanlar olunca aradaki görece farklar hemencecik kayboluyor, kirli ittifak öne çıkıyor. “Küfür tek millettir” sözü boşuna söylenmiş değildir. Bugün İslam düşmanlığı temelinde Esed’le, Rusya’yla, batı emperyalizmiyle kol kola giren; yetmedi PKK’nın ağabeyliğinde ittifak oluşturup Türkiye toplumunu “gericilik”ten kurtarma yemini eden çeteler küfrün tek millet olduğunun somut tezahürüdür. Esed despotuyla ve küresel haramilerle işbirliği yaparak hendek ve barikat siyaseti yapanlar, Kızılay ve Taksim’de masum insanları canlı bomba vahşetiyle katledenler taşıdıkları “Söz konusu olan gericiler ise yaşasın ilerici güçlerin ittifakı” itikadının gereğini yapıyorlar.

Ama Diyarbakır’dan İstanbul’a, Erbil’den Ankara’ya, Tunus’tan Mısır’a birbirine uzanan barış, kardeşlik ve dayanışma elimizi kesmediler, kesemeyecekler! Dün Gazze’ye uzanan barış, kardeşlik ve dayanışma elimizi kesmeye yeltendiler ama o el şehitlerimizin kanıyla bereketlenerek daha bir güçlendi. Şimdi de Şam’ın mazlum ve mağrur çocuklarına, Halep’in savaşçı yiğit evlatlarına uzanan barış, kardeşlik ve dayanışma elimizi kesmeye, bizi birbirimizden ayırmaya çalışıyorlar.

Şimdi zaman, Esed ve küresel haramilerden aldıkları destekle barış ve kardeşlik iklimine en alçakça pusuları kuran çetelere inat kardeşliğimizi, dayanışmamızı pekiştirme zamanıdır. Çözüm sürecinin ülkede oluşturduğu kardeşlik ve barış iklimine çukur kazma marifetiyle “özyönetim” mayınları döşemeye kalkışanlar ve tahakküm siyasetiyle toplumu arkasına alamayanlar başarısızlığın da verdiği moral bozukluğuyla daha bir canavarlaşmaktalar. Her fırsatta muhataplarını IŞİD’le yaftalayanlar “Özyönetim” adı altında ortaya koydukları yıkım siyasetiyle, Kızılay ve son olarak da dün doğrudan veya dolaylı fail olarak Taksim’de gerçekleştirdikleri alçakça saldırılarla vahşet ve canavarlıkta IŞİD’den beter olduklarını bir kez daha belgelemiş oldular.

Kızılay’da, Taksim’de ortaya çıkan canavarlık ruhu korku ve dehşet saçarak toplumu panikletmeyi ve iradesizleştirmeyi amaçlıyor. Kızılay’da Taksim’de en alçakça yöntemlerle masum insanlara kıyanlarla Suriye’de sırf adalet ve özgürlük talebinde bulundukları için milyonlarca insanı gözünü kırpmadan katledenler aynı odaklardır. Özyönetim yalanı, hendek ve barikat marifeti, İstanbul ve Ankara’daki alçak saldırılarıyla Türkiye halkı ve hükümetinin Suriye’ye uzanan kardeşlik elini kesmeye çalışıyorlar!

Küresel haramiler ve yerli işbirlikçilerinin Türkiye’de sahneye koydukları kanlı oyunun sadece Türkiye’yle sınırlı olduğunu sanmak aptallıktır. Kızılay ve Taksim’de en vahşi haliyle karşımıza çıkan bu kanlı oyunu bozmanın yolu içine çekilmeye çalışıldığımız korku anaforunu aşarak inadına inadına Suriye halkına daha fazla sahip çıkmakla, özgürlük ve adalet mücadelesi uğruna tam 5 yıldır en ağır bedelleri ödeyen İslami direnişle dayanışma ve kardeşliğimizi pekiştirmekten geçiyor.

Ya 21. yüzyılın en muazzam özgürlük kalkışı olan Ortadoğu İntifadası ekseninde saf tutacak ve bu bağlamda Şam’ı özgürleştirmek için daha fazla kenetleneceğiz ya da büyüyen bu insanlık yangını hepimizi öldürecek!

ÖZGÜR-DER KOCAELİ TEMSİLCİLİĞİ

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi