HAKSÖZ HABER
Türkiye tarihinin en büyük deprem facialarından birisi olan 6 Şubat depremlerinin üstünden bir sene geçti. Depremin yaraları hala sarılmaya çalışılıyor. 50 binin üstünde insan hayatını kaybetti. 100 binin üzerinde yaralı tedavi altına alındı.
Türkiye toplumu deprem döneminde büyük bir dayanışma örneği sergiledi. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar depremzedelere yardımcı olabilmek için seferberlik başlattı. İslami kuruluşlar ise bu seferberliğin organizasyonunda başrolü oynadı. Ümmet coğrafyasının çok farklı ülkelerinden Türkiye’ye destek kampanyaları düzenlendi.
Sol-Kemalist çevreler ise Türkiye yaralarını sarmaya çalışırken Müslümanları ve mültecileri hedef alarak depremden aylar sonra gerçekleştirilecek olan genel seçimlerde siyasi rant elde etmeye çalıştılar. Haksöz Dergisi o dönemde İslami kuruluşların sahadaki aktif çalışmalarına dikkat çekmek için bir soruşturma gerçekleştirdi.
Depremin birinci yıldönümünde “Deprem ve İslami Kuruluşların Şahitliği” başlıklı soruşturmanın ilk kısmını Haksöz Haber okurları için aktarıyoruz. İlk röportajlarda AID, Umut Kervanı ve Ecir Kapısı’ndan yetkili isimler sorulara cevap veriyor.
HAKSÖZ DERGİSİ / Mart 2023
Deprem ve İslami Kuruluşların Şahitliği
Tabiî afetlerde yardıma muhtaç insanlara ulaşmak konusunda hassaten İslami duyarlıklı STK’ların oldukça aktif olduğu izahtan varestedir. Büyük bir yıkımın yaşandığı Kahramanmaraş merkezli depremlerde de bu durumu bütün bir ülke olarak müşahede ettik. AFAD, Kızılay, belediyeler, itfaiye, sendika ve madenci ekiplerinin yanında bölgede en aktif çalışan gruplar İslami STK’lardı. Dinin mazlum ve muhtaç insanlara ulaşmayı emreden mesajlarının İslami kuruluşlarda bir yardım seferberliği olarak karşılık bulduğunu ve bu seferberliğin organize edilerek sahaya samimi ve özverili bir şekilde yansıtıldığını söyleyebiliriz. Kahramanmaraş depremlerinde yaşanan büyük felaketin yansımalarını bizzat sahada olan, arama-kurtarma ve yardım organizasyonları içinde bulunan kuruluşların temsilcilerinde görmek istedik. Böylece bu çalışmalar belleğimizde yer etsin ve -Allah muhafaza- başka felaketler söz konusu olduğunda teşvik edici ve uyarıcı yönleriyle yeni seferberliklere rehber olsun.
Deprem bölgelerinde aktif olarak çalışan çok sayıda kuruluş var. Dergimizde hepsine yer vermek ve o kıymetli çalışmalarını okuyucularımıza da iletmek isterdik. Ancak yer sorunu nedeniyle ilk etapta ulaşabildiğimiz kardeş kuruluşlarımıza soruları ilettik. Kimisi bölgede devam eden çalışmalarından ötürü cevap yazmaya vakit dahi bulamadı. Bunca yoğunluğun içinde sorularımıza cevap veren, hiç vakit bulamayıp bize dönüş yapamayan ve bizim ulaşamadığımız bütün kuruluşlara, bünyelerinde gece gündüz bilmeden koşuşturan mensuplarına teşekkür ediyor; Rabbimizden iyiliklerinin bereketlenmesini niyaz ediyoruz. “Rabbimiz bir daha böyle bir afet göstermesin!” duamızla birlikte sizleri İslami kuruluşların deprem bölgesindeki şahitlikleriyle baş başa bırakıyoruz.
• Kısaca yardım biriminizin kuruluş amacını; sizi arama-kurtarma veya yardım seferberliğine sevk eden dinamikleri anlatır mısınız?
• Deprem bölgesine ne zaman vardınız? Orada bulunduğunuz sürece yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
• Kahramanmaraş depremleri özelinde genel izlenimlerinizi, gördüğünüz sorunları/sıkıntıları, örneklikleri paylaşabilir misiniz?
• Yardım konusu hassasiyet içeren bir konu. Bu konuda nelere dikkat edilmesi; ahlaki boyutları açısından nasıl bir usul izlenmesi gerekir?
Murat Kadir Topcu / AID Uluslararası Doktorlar Derneği
1) İnsani ve İslami değerlerden yola çıkarak sağlık hizmetlerinin yetersiz kaldığı coğrafyalarda ve afet bölgelerinde yaşayan insanların yanında olmayı görev edinen Uluslararası Doktorlar Derneği, 2011 yılında İstanbul'da kurulmuş “tıbbi yardım” derneğidir. Kendisini bu misyonla tanımlayan derneğimiz halen dünyanın birçok bölgesinde gönüllü sağlık çalışanları ile sağlık eğitimi, sağlık yardımı, koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini yürütmektedir. 2021’in ortalarından bu yana Dünya Sağlık Örgütü ile beraber afet ve acil durumlarda sahada çalışacak ekiplerin eğitimi ve ekipman temini ile de yoğun mesai harcamaktadır. EMT (Emergency Medical Teams) ekipleri olarak adlandırılan bu ekiplerdeki gönüllülerimizle ülkemizi derinden etkileyen deprem sonrası sahada olmamız en doğal iştir.
2) Deprem günü sabah 09.00’da yönetim kurulu toplantısı yaptık. Toplantı öncesi telefonla Ankara ve Diyarbakır’da bulunan gönüllülerimiz ile konuşup sahaya çıkmalarını istedik ki zaten Diyarbakır ekibi sahadaydı, Ankara ekibi yol hazırlığındaydı. Ankara ekibi Kahramanmaraş’ta arama kurtarma ekipleri ile organize çalıştı. Diyarbakır ekibi hem arama kurtarma çalışması yaptı hem de acil servislerde gönüllü olarak çalıştı. İki kişi yönetim kurulundan olmak üzere üç kişi aynı gün Adıyaman’a gidip iki gün boyunca sahayı değerlendirdi. Sahra hastanesi kurulması gerektiği konusunda ortak karara varıldı. Malzemeler temin edilip ekipler organize edilerek cumartesi Kahramanmaraş’ta pazar günü ise Hatay Kırıkhan’da sahra hastaneleri kurulup çalışmaya başlandı. Hatay Reyhanlı’da arama kurtarma ekiplerinin bulunduğu yerleşkede ihtiyaç olduğu söylenince sadece arama kurtarma personellerine sağlık hizmet sunumu yapmak amacıyla üçüncü bir merkez olarak Reyhanlı’da sağlık ekibi konuşlandırdık. Hatay’da arama kurtarma faaliyetinin devam ettiği 16 gün boyunca burada çalışmalar yapıldı.
3) Adıyaman başta olmak üzere ilk birkaç gün ciddi organizasyon bozukluğu vardı. İlk gün koordinatör valiler atanmış olmakla birlikte bölgedeki resmî kurumların hepsine koordinatör idareciler atanması doğru olurdu kanaatindeyim. Orada yaşayan herkesin -idareciler dâhil- depremzede olması ve olayın sıcaklığı ile yaşanan ağır travma nedeniyle doğru ve hızlı karar alma sürecinde eksiklikler oldu. Özellikle valilik, belediyeler, sağlık müdürlükleri, jandarma, emniyet ve AFAD teşkilatı yönetimi, diğer illerden gelen yeni ekiple değişebilirdi. Afet büyük olsa bile nerede ne olduğu, nerede ne ihtiyaç olduğu konusunda daha doğru bilgilendirme yapılabilirdi. Gelen tıbbi malzeme ve insani yardım malzemelerinin dağıtımı ve muhafazası ile ilgili sıkıntılar yaşandı.
4) Gerek arama kurtarma gerekse sağlık konusunda gerekli eğitimi almayan kişilerin bölgede çalışması doğru değil. Gerekli gereksiz pek çok yerde fotoğraf ve video çektirme işi yardım çalışmasının önüne geçti. Bazıları getirdikleri malzemeyi bir an önce birilerine teslim edip/dağıtıp geri dönme derdindeydi, getirilen malzemenin gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması öncelenmedi. Yardım çalışması yapanların aslında kendilerine yardım ettikleri, muhataplarına karşı kardeşlik vazifelerini yerine getirdiklerinin farkında olmaları gerekir. Teknik anlamda malzeme dağıtılabilir ama insanların gönlüne dokunacak şekilde hareket etmek daha güzel olur. Bazı gruplar bu işi teknik bir işmiş gibi yapıyordu gördüğüm kadarıyla.
Cengiz Kurtaran / Umut Kervanı İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı
1) Bizler Müslümanız, bizi harekete geçiren en temel dinamik imanımızdır. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s) bir hadis-i şeriflerinde, “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücudun azaları gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” buyuruyor.
Kuruluş amacımız da Allah’a hakkıyla kul olabilmek ve Hakk’ın rızası için, halka hizmet düsturu ve kardeşlik bilinciyle, dünyanın her yerinde hak ve hakikatin, adalet ve iyiliğin, insanca yaşamanın önündeki engelleri kaldırmak için, her nerede olursa olsun zulme uğramış ya da başka sebeple muhtaç ve mağdur duruma düşmüş insanlara ihtiyaç duydukları iyilik ve insani yardımı ulaştırmaktır.
Bizler, kendimiz ve sevdiklerimiz için mutlu ve ferah bir hayat sağlamaya çalışıyorken, ne yazık ki yanı başımızda, ya da uzaklarda bizim gibi olan başka insanlar hayatta kalma mücadelesi vermektedirler. İnsanların eliyle ya da doğal afetler sebebiyle dünyanın herhangi bir yerinde oluşan mağduriyetleri gidermeye, ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlara ulaşmaya çalışıyoruz.
2) Depremi duyar duymaz hızlı bir şekilde istişaremizi yapıp insani yardım ulaştırmak üzere bölgeye intikal ettik. İstanbul'dan hareket eden bizler yol ve hava koşullarından dolayı 18 saatte Adıyaman'a varabildik. Fakat yakın illerimizin acil bir şekilde deprem bölgelerine intikalini sağladık. Depremden az etkilenen veya etkilenmeyen illerimizdeki bütün ekiplerimiz depremden 6 saat sonra Adıyaman'a vardılar. Öncelikle bütün imkânlarını seferber ederek arama kurtarma çalışmalarına katıldılar. Aynı günün ilerleyen saatlerinde depremzede kardeşlerimiz için sıcak aş hazırlayıp ikram ettiler.
İlk günden itibaren acil ihtiyaçlara en hızlı şekilde cevap verebilmek adına mobil araçlarla ve motorize ekiplerle kurduğumuz çadırlarda, su ve yemek ikramında bulunup kışın ayazında dışarda kalan depremzede kardeşlerimize battaniye ulaştırdık. Süratle koordine olan üye ve gönüllülerimiz, yurt dışından ve ülkenin dört bir yanından, yüreği yangın yerine dönmüş kardeşlerimiz tarafından bizlere teslim edilen her türlü ayni ve nakdi yardımları yerine ulaştırmak için olağanüstü bir çaba sarf ettiler. Şimdiye kadar afet bölgelerine sevk ettiğimiz yüzlerce araçla; on binlerce battaniye, binlerce odun ve elektrik sobası, tonlarca odun ve kömür, yüzlerce çadır ve binlerce koli gıda ve giyim yardımını depremzedelere ulaştırdık. Yanı sıra her gün düzenli olarak Adana, İskenderun, Malatya, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da günlük 80 bine yakın kişiye üç öğün yemek ve sıcak çorba ikramında bulunmaya devam ediyoruz. Ayrıca farklı illere gitmek zorunda kalan depremzede kardeşlerimizi de gittikleri illerdeki paydaş yardım kuruluşlarımız ziyaret etmekte ve barınma sorunu başta olmak üzere her türlü maddi ve manevi ihtiyaçlarına çare olmaya gayret etmektedirler.
3) Deprem 11 il ve 13.5 milyon insanı etkiledi. Bu alan birçok ülkenin topraklarının tamamından da fazla bir alana tekabül ediyor. Bu felaket sadece insanları etkilemedi. Şehirlerin bütün altyapı, üstyapı ve kamu kurumlarını da işlevsiz hale getirdi. Sadece karayolları değil, uçakların ve helikopterlerin ineceği pistler de zarar gördü. Hal böyle iken müdahalede doğal bir gecikme yaşandı.
Bunu belirtmekte fayda var: İslam ümmetini bize nasip eden, bizi de bu ümmete hizmetkâr kılan Allah’a hamdolsun. Ümmetimiz necip bir ümmet, büyük bir ümmet ve halden anlayan bir ümmet. İlk andan itibaren gerek ayni gerek nakdi, adeta seferberlik edercesine yardımlarını gönderdi. Kimisi üzerindeki ceketini, montunu çıkardı, kimisi yastık altında sakladıklarını getirdi. Düzenli olarak yardım ettiğimiz fakir ülkeler ‘Bugün sıra bizde!’ diyerek bize yardım elini uzattı, hiç gücü olmayanlar dua edip görüntüleri bizimle paylaştı. Afganistan’dan, Mısır’dan, Yemen’den, Kuveyt’ten, Afrika’dan, Pakistan’dan bütün ümmet adeta tek yürek oldu. Zengin olanlar büyük meblağlar gönderirken, Afganistan gibi fakir ülkeler de ellerinde ne var ne yok verdiler. Bizce bu depremin en büyük göstergesi ümmetçe yardımlaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneği sergilendi.
4) Yardım konusu hassastır. Bu işte en önemli şey güvendir. Hayırsever yardımını yapar. O yardım yerine ulaşsa da ulaşmasa da sevabını almıştır. Çünkü o niyetle vermiştir. O görevini yapmıştır. Şimdi sıra bağışını yaptığı kişi ve kuruma gelmiştir. Gelen yardım şartlıysa o şart doğrultusunda kullanmak gerekir. İşte yardımın, amacı doğrultusunda kullanılmasına güven denir. Yani kısacası güven, yardım faaliyetinin ta kendisidir. Deprem bölgesi üzerinde konuşursak AFAD, Kızılay veya herhangi bir STK ile irtibatlı olmayan yardımlarda sıkıntı olabiliyordu. Çünkü gelen TIR’daki malzemelerin bir plan doğrultusunda ihtiyaç olan yere gitmesi ve malzemelerin boşaltılması bir organizasyon gerektirir. Böyle birkaç problem yaşandı. Ama genel olarak koordineli yardımlar yerlerine ulaştı.
Prensiplerimizi şöyle sıralayabiliriz: Her işi Allah rızası için yapmaya gayret etmek; “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” düsturuna göre hareket etmek; iyilikte örnek olmak, öncü olmak, tüm işlerimizde şeffaf olmak; veren el ile alan el arasında köprü olmak, veren eli mahcup etmemek, alan eli rencide etmemek; emaneti en faydalı halde, amacına uygun olarak değerlendirmek; din, dil, ırk, mezhep ve bölge ayrımı yapmadan yardım etmek; mazlum ve muhtacın elinden tutmak, mazlum ve muhtaçların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak; koca dünyada kimsesiz kalanlara kucak açmak; insanı insan yapan değerlerin kaybolmaması için insanlığı diri tutmak.
Yardım kuruluşları olarak “Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da onun (bu iyiliği) sayesinde kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir…” hadis-i şerifinin müjdesiyle tüm halkımızı, Yüce Rabbimiz katından bir genişlik ihsan edinceye kadar yardımlarını aynı hassasiyetle sürdürmeye davet ediyoruz.
Bu vesileyle, özelde Umut Kervanı Vakfı, Yetimler Vakfı, Avrupa Yetim Eli ve İHO Ebrar aracılığıyla genelde ise tüm kurumlarca yapılan yardımları, Rabbin rızasına eriştirmesi dileğiyle halkımızla Umut Kervanı adına paylaşmayı borç biliyoruz. Rabbimizden bizi layık gördüğü bu kutlu vazifede tüm kardeşlerimize ihlas, azim ve gayret ihsan etmesini niyaz ediyoruz. Yaraların en hızlı bir şekilde sarılması temennisiyle hepimizin başı sağ olsun.
Mehmet Umut Çeviral / Ecir Kapısı Başkanı
1) Ecir Kapısı Derneği olarak 2019 yılının Nisan ayında faaliyetlere başladık ve kısa sürede İstanbul merkezli olmak üzere Ankara, Konya, Bursa, Diyarbakır ve Van illerinde kurulan temsilciliklerimiz üzerinden ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya çalıştık.
Yardım derneğini kurmaya bizi sevk eden temel iki dinamik İslami ve insani gerekliliklerdir. Her bir canlının daha iyi koşullarda yaşama hakkının olduğuna inanıyor; din, dil, ırk ayrımı olmaksızın insanların yaşamlarını kolaylaştırmak için çaba sarf ediyoruz. Maalesef insanlık tarihi boyunca bir taraf sömüren diğer taraf da bu sömürü düzeninin çarklarının arasında ezilen olmuştur. Biz zayıf bırakılan toplumun bu kesiminin yarasına az da olsa merhem olmanın insani bir vazife olduğuna inanıyoruz.
Tabiî ki aynı zamanda bu bir İslami sorumluluktur.
“Ve sakın isteyeni azarlayıp tersleme!” (Duhâ, 93/10)
“Doğrusu ebrar olanlar (çokça iyilik yapanlar), karışımı kâfur olan (hoş kokulu ve serinletici) bir kadehten içerler. Allah’ın kullarının kendisinden içtikleri ve (diledikleri yerde) gürül gürül akıttıkları bir kaynaktır.
Adaklarını yerine getirir ve kötülüğü/şerri yaygın olan bir günden korkarlar. Ona olan sevgilerine/iştahlarına rağmen yemeği, miskine/ihtiyaç sahibi yoksula, yetime ve esire yedirirler.
‘Biz, size ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir mükâfat ne de teşekkür isteriz. Çünkü biz asık suratlı, uzun ve zor bir gün (nedeniyle) Rabbimizden korkuyoruz.’
(Dünyadaki bu itaatleri sayesinde) Allah, onları bugünün şerrinden korumuş ve onlara yüz aydınlığı ve sevinç vermiştir.” (İnsân, 76/5-11)
Son olarak yaşadığımız coğrafya birinci derece deprem kuşağındadır ve birçok doğal afetle her an karşı karşıya gelme ihtimalimiz vardır. Bu sebeple gıda, sağlık, barınma, giysi, eğitim yardımlarının yanında arama-kurtarma faaliyetleri ayrıca önem arz etmektedir. Kurum olarak bizi bu ekibi oluşturmaya sevk eden temel etken budur.
2) Ecir Kapısı olarak depremin hemen ardından sürecin yönetilmesi amacıyla İstanbul’da bir kriz masası kurduk. İlk olarak bölgeye yakın konumda bulunan Diyarbakır temsilciliğimizin sahada yapmış olduğu analizleri koordinasyon merkezimizde değerlendirdik. Analizler sonucunda yapacağımız çalışmaları arama-kurtarma faaliyetleri, lojistik ve insan kaynağı başlıklarıyla maddelendirdik.
- Arama-kurtarma ekibimiz ivedilikle afet bölgesine hareket ederek depremin ikinci gününde faaliyetlerine başladı.
- Gerekli ihtiyaç malzemelerinin sevk edilmesi amacıyla İstanbul, Ankara, Konya, Bursa ve Van’dan yola çıkan ve içinde gıda, hijyen malzemesi, ısıtıcı, battaniye, bebek bezi, kıyafet, çadır bulunan yardım 8 adet TIR ve kamyonun güvenli bir şekilde bölgeye ulaşmasını sağladık.
- Kahramanmaraş, Adıyaman ve Diyarbakır’da oluşturduğumuz sevk ve idare büroları aracılığıyla gelen yardımları tasnifleyerek öncelikle bu illere daha sonra da Antep, Urfa, Malatya gibi deprem bölgelerindeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık.
- Özellikle ulaşımın zor olduğu köylere yardım götürmeye gayret ettik. Ulaşılamayan birçok köye çadır, battaniye, ısıtıcı, gıda, bebek maması, bebek bezi ve hijyen ürünlerini götürdük.
- Bölge halkının sıcak yemeğe ulaşması amacıyla bir mobil aşevi ve bir çadır aşevi kurarak günlük 4000 kişiye depremin ikinci gününden itibaren on gün boyunca sıcak çorba, ekmek ve su ikramında bulunduk.
- Adıyaman ve Kahramanmaraş illerinde kurduğumuz 1000’er kişilik yaşam alanlarıyla bölge halkının barınma sorununun çözülmesine katkı sağladık. Ayrıca enkazların başından ayrılamayan depremzedeler için 100’e yakın çadır dağıttık.
- Bu süreçte 258 kişilik acil destek ekibimiz dağıtım, çadır kurulumu ve sevkiyatlar esnasında deprem bölgesinde aktif olarak görev aldı.
3) Oldukça şiddetli ve büyük bir alanı etkileyen böyle bir afette elbette birçok sorun olması gayet tabiî. Ancak muhasebe yapmak -Allah muhafaza- bir sonraki afete hazırlanmak için gerekli. Birkaç madde halinde bunları sıralayacak olursak:
- Öncelikle şu net bir şekilde açığa çıktı ki bu ülkede yaşanan doğal bir afette memleketin bir tarafı diğer tarafına el uzatma konusunda üstün bir gayret gösterebiliyor. Bu gayet güzel iken aynı zamanda bir eksiklik ile beraber yapılan yardımlar handikap haline de gelebiliyor: yardımların koordine edilememesi. Maalesef farklı illerden insani duygular ile doldurulan TIR’lar deprem bölgesinde sahipsiz bir şekilde kaldı. Deprem bölgesinde yardımları dağıtacak kurum ve kişiler belirlenmediği için o yardımlar TIR sahibinin inisiyatifine kaldı. Bazı bölgelerde TIR’lar bu yardım malzemelerini boşaltıp geri döndüğü için yardım malzemeleri belli bölgelerde yığılmış oldu.
- İnsanlar bir an önce yardım etme gayesi ile ellerinde ne varsa deprem bölgesine ulaştırmaya çalıştılar. Ancak gerçekten gönderilen bölgelerde buna ihtiyaç olup olmadığı pek düşünülmedi. Bu sefer de örneğin ikinci el kıyafetlerle dolu TIR’lar yolları doldururken depremzedelerin en az aldıkları eşyalar bunlar oldu. Ayrıca hem bu yardımları yükleyenler hem deprem bölgesinde tasnif edenler emek harcarken gerçek ihtiyaç duyulan malzemeleri ulaştırmak için nakliye bulmak nerede ise imkânsız hale geldi.
- Sosyal medyanın hem zararı hem de faydası olduğu muhakkaktır. Bu dönemde asılsız yardım çağrıları, teyit edilmemiş bilgilerin yayılması, korku ve umutsuzluğun pompalanması zarar olan kısımlardı.
- Bu tarz afetlerde ilk anda duygusallığın da getirdiği bir teşvik ile oldukça fazla yardım afet bölgelerine ulaşmakta. Ancak zamanla yardımlar azalıp insanlar kendi hallerine terk edilmektedir. Depremin üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen bu hali şu anda bile hissedebiliyor isek o zaman ciddi ve uzun soluklu bir çalışma yapılması zorunludur.
4) İslam’da üzerinde durulan en önemli kavramlardan bir tanesi emanettir. Yardım kuruluşları olarak bizler hayırseverlerin infaklarını ihtiyaç sahiplerine ulaştıran bir emanetçiyiz. Bu bilinç çalışmada bulunan her bir ferde verilmeli ve sürekli hatırlatılmalıdır.
Bununla birlikte ihtiyaç sahipleri arasında herhangi bir ayrım yapmamak da ahlaki olarak dikkat edilmesi gereken kriterlerdendir.
Soruşturma yarın farklı kuruluşlarla devam edecek...