6-7 Ekim’den PEGIDA’ya

Merve Şebnem Oruç

Cellesche Zeitung’un 7 Ekim 2014 tarihli haberine göre, bir önceki gece Aşağı Saksonya’daki  Celle’de 60 Yezidi Kürt ve 30 Müslümandan oluşan iki grup arasında çatışma yaşandı. 100 kişinin dâhil olduğu kavgada altı kişi yaralandı. Aynı gece Berlin, Hamburg, Münster, Dortmund ve Essen’de de protestolarda bulunan Kürtler, Düsseldorf’ta Westdeutche Rundfunk ve Bonn’da Deutche Welle’nin stüdyolarına girdi. Polis, internet sitesine göre, protestocuları durdurmak için bazı yerlerde biber gazı kullandı. Olaylar ertesi gece de yatışmadı. Kürt ve İslamcı iki grup arasında Hamburg’da çıkan çatışmada 14 kişi yaralandı. 400 Kürt IŞİD’e karşı düzenlenen protestonun ardından Steindamm’daki Nur Camii’nin önünde toplandı. Thelocal.de sitesinin haberine göre İslamcılarla Kürtler arasında çıkan çatışmada grupların ellerinde büyük bıçaklar, metal çubuklar, keskin objeler vardı. Polis, internet sitesine göre, göstericilere tazyikli suyla müdahale etti, 22 kişi tutuklandı. Aynı gece Celle’de de olaylar devam etti. 

Türkiye’nin ‘Kobane için sokağa’ eylemleriyle kana bulandığı 6-7 Ekim sürecinde Almanya’da yaşanan bu olaylar, Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelerin Almanya’daki ilk yansıması değildi kuşkusuz. Ama en dikkat çekici olanıydı. Söz konusu olaylarda çatışmaların taraflarından kesin olarak emin olmak mümkün değil. Zira gazeteler ve internet siteleri bir tarafı Kürt veya Yezidi Kürt olarak tarif edilirken, diğer tarafı ‘İslamcı’, ‘radikal İslamcı’, ‘çoğunlukla Selefi’, ‘aralarında Çeçenlerin de olduğu’ şeklinde tarif ediyor. 6-7 Ekim’de Türkiye’de yaşanan olayları ‘İslamcılar ve Kürtler arasında yaşanan çatışmalar’ olarak lanse ettiklerini, sokaklarda infaz edilerek öldürülen Müslüman Kürtleri Kürt’ten saymadıklarını gördüğümüzden beri, Batı medyasının ‘İslamcı’ diyerek tam olarak kimden bahsettiğinden emin olamıyoruz. Reuters’dan Independent’a pek çok medya kuruluşu Almanya’daki olayları benzer dille anlatırken 50 cana mal olan Türkiye’deki olayları haberden saymamış, Almanya’daki ‘benzer çatışmalara’ ek bilgi notu olarak yer vermişti. Nitekim Müslüman olan Kürtleri Kürt olarak görmemek artık sıradanlaştı ve Reuters’dan Yedioth Ahronot’a Cizre’de son yaşananlar dahi ‘Kürtler ve İslamcılar arasında yaşanan çatışmalar’ olarak aktarıldı dünyaya.

Suriye ve Irak’ta IŞİD tarafından akıtılan kanı sistematik biçimde diğer tüm katliamlardan ayırarak seçip işleyen bu dilin elbette bir karşılığı var. Örneğin, Beşar Esad, IŞİD’den, lafın gelişi değil tamı tamına yüzlerce kat daha fazla civil, bin kat daha fazla çocuk öldürmüşken, IŞİD’i İslamcılığın neredeyse tek ifadesi olarak sunmanın bir sonucu var: PEGIDA (Avrupa’nın İslamlaştırılmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar hareketi). PEGIDA ve 6-7 Ekim arasında doğrudan bir bağlantı yok elbette ama süreci yakından takip edenler PEGIDA’nın 6-7 Ekim’in bir sonucu, 6-7 Ekim’in PEGIDA’nın tetikleyici olduğu görüşünde.

4,3 milyon Müslümana ev sahipliği yapan Almanya’da, 6-7 Ekim’in ardından Bero Bass lakaplı Kürt rapçi Bemas Avşar, Kürtlere, Selefilerin adreslerini, otomobil plaka numaralarını kaydetmeleri çağrısında bulunmuştu. Der Spiegel’in bir haberine göre, Alman güvenlik yetkilileri, Kürtleri selefi Müslümanlara karşı kışkırtma amacı taşıyan bu çağrının ardından Müslümanlara karşı şiddet uygulama potansiyelinin giderek arttığını belirtmişti. 6-7 Ekim olayları sonrasında Der Spiegel’in bir başka dosya için mikrofon uzattığı Nur Camii imamı şöyle diyordu: “Hamburgistan’da yaşıyormuşuz hissine kapılıyorum. Atmosfer feci şekilde patlamaya müsait.” Türkiye’de 6-7 Ekim’de yaşananlara şahit olanlar, sanırım bu cümlenin nasıl bir ortama işaret ettiğini az çok anlıyordur. Türkiye’ye olan garip ilgisiyle tanıdığımız Almanya Parlamentosu Başkan Yardımcısı Claudia Roth ise Der Spiegel’e aynı günlerde şunları söylüyor: “Almanya’da doğan ve yaşayan birinin IŞİD gibi vahşi, insanlık dışı, radikal bir grubu nasıl destekleyebildiğini kendimize sormak zorundayız. Almanya, IŞİD’in, bölgeye ulaşamamış genç insanlar için bir sığınağı haline gelme tehdidiyle karşı karşıyadır.” 6-7 Ekim olaylarının gerçek yüzünü görenler, olayların Almanya’daki versiyonuyla ilgili bir tahminde bulunabiliyorsa, Roth gibi politikacıların bu tarz yorumlarının, ‘İslamcılar ve Kürtler çatıştı’ türünde haberler dışında bilgi alamayan sıradan bir Avrupalı’nın kafasında oluşması beklenen cevabın bütün ipuçlarını verdiğini söyleyebiliriz.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel PEGIDA hareketini ırkçı ve zenofobik olarak niteliyor. Ama sadece Dresden’de, kurulmasının hemen ardından düzenlediği yürüyüşlerde binlerce kişinin desteğini gören PEGIDA, sadece Almanya’da değil tüm Avrupa’da, şiddet dozunun kademe kademe arttığı İslam karşıtı eylemlerin odağında yer alıyor. Deutche Welle’nın 1 Ocak’ta sunduğu araştırma her üç Alman’dan birinin PEGIDA’yı desteklediğini söylüyor. Desteklemeyenlerin arasındaki yaygın kanaat ise, Almanya’daki İslam tehdidinin PEGIDA tarafından abartılıyor olduğu. Yani, siz sıradan bir Alman’ın bu hareketi ırkçı, ayrımcı, İslamofobik bulmasını bekleyedurun, mevcut yorumlar giderek azalan çoğunluğun henüz sistematik haberlerle tam olarak zehirlenmediğini gösteriyor. Eh, bu da, yukarıda bahsettiğimiz türde sözde haberlerin sunumunda vites yükseltileceğini öngörmemizi sağlıyor.

YENİ ŞAFAK