François Burgat / AA Analiz
Fransız siyaset bilimci Dr. François Burgat, Avrupa'da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarını değerlendirdi
Avrupa'da nefret suçlarına neden izin veriliyor?
Avrupa'da veya Batı'da genel olarak hegemonya durumunda olduğumuz bir dönemden uzaklaşıyoruz. Yeryüzünde başka kavimlerin de olduğu ve en azından evrensellik söylemine katkı sağlama hakları olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Biz bunu reddediyoruz. Bu bağlamda ben Avrupa'ya "yaralı dev" diyorum. Bu dev artık bir dev olmadığını hissediyor.
Nefret suçları "ifade özgürlüğü"yle nasıl bağdaştırılıyor?
Sosyal medyada "Şiddetimiz sembolik." diyorlar. Bu sözde "Şiddetimiz sembolik." bahanesinin sınırı nedir? Gerçek sınır çifte standarttır. İfade özgürlüğü kendisini tek bir tarafla sınırlamaz. Bahsi geçen ifade özgürlüğüyse hep aynı yönde. Her zaman Müslümanlara karşı.
Batı'nın seçilmiş duyarlılıkları mı var?
Kur'an'a saldırarak Müslümanları incitmek istiyorlar. Böyle bir yaklaşımın ya da bahanenin sınırı ise uygulanan çifte standarttadır. Eşcinselliği, LGBT’yi veya Yahudileri kınayan bir gösteriyi asla yapamazlardı. İsviçre’de ve Fransa’da kamusal alanda Tevrat yakılmayacağını ifade ettiler. Bu durumun asıl yumuşak karnını ve bu yaklaşımın karanlık tarafını ifşa eden de budur. Bu seküler bir yaklaşım değil. Bu dinden kurtulmak isteyen birinin yaklaşımı değil. Korkarım ki bu durum, dünya üzerinde özellikle belirli bir toplumsal gruba karşı bir saldırı niteliğinde. Eğer bu "ifade özgürlüğü"nün onda biri hatta yüzde biri Tevrat’a karşı veya bir Yahudi'ye karşı yapılsaydı, anında suçlu ilan edilirlerdi. Anında ana akım medyada yasaklanırdınız.
Avrupa ideallerinin sonuna mı geliyoruz?
"Maalesef evet" yanıtını vermek durumunda hissediyorum. Batı evrenselciliği, Batı kültürel hegemonyasıyla özdeşleştirildiği surette işlevsel olmuştur. Herkes İngilizce konuştuğunda ve herkes aynı kültürde birleştiğinde evrensel değerlerden bahsetmek kolaydır. Fakat asıl kültürel anlamda güç dengeleri bozulduğunda Avrupa’da durum ne olacak? Farklı sesleri kabul etmekte zorlanıyorlar. Bu sesler her ne kadar evrenselliğin gereklerine saygılı sesler de olsa katılımlarına izin verilmiyor. Bu nedenle oldukça kötümserim. Fransa dışından olaylara müdahil olduğumda çoğunlukla "Belki durumunuzun zor olduğunu düşünüyorsunuz ama inanın ki, bir Fransız vatandaşı veya Amerikan vatandaşı olarak benim durumum sizinkinden daha karanlık. Eğer Suriyeli, İranlı veya Yemenliyseniz hala bazı zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Fakat sizin toplumunuz doğru yöne doğru ilerliyor." diyorum. Fakat korkarım ki biz Batılılar son dönemde neredeyse geriye doğru gidiyoruz. Toplumlarımızın çeşitliliğini temsil etme becerimiz geriye doğru gidiyor. Beni karamsarlığa iten de bu.
Yönetici seçkinlerin ve medyanın bu saldırılara tepkisi ne oldu?
Aşırı sağ kanadın oranı gittikçe artıyor ve yönetici seçkinler giderek daha fazla taviz veriyor. Fransa’da durum gayet açık. Cumhurbaşkanı (Emmanuel) Macron Fransa’yı aşırı sağdan koruyacağını vurgulayarak seçilmişti. Fakat Parlamento seçimlerini kaybettikten sonra artık aşırı sağla gittikçe daha fazla işbirliği yapmaya başladı. İsveç’te yaşananlar neredeyse aynı şekilde Fransa’da Chalie Hebdo hikayesinde yaşandı.
Avrupalılar sekülerleştikleri için Müslüman hassasiyetleri anlamıyor mu?
Bir dereceye kadar evet diyebilirim. Aslında biz Hristiyan değiliz, Hristiyanlıktan çıkartılmışız diyebilirim. Fransa’da durum bu şekilde. Bundan 50-60 yıl önce dini sembollere saldırmak tamamen imkansız olurdu. Şu anda bu yapılabilen bir şeye dönüştü. Tüm Avrupa’da kamusal alanda gittikçe daha fazla Müslüman görmeye başladık. Korumak istedikleri bizimkinden farklı bir dinleri ve kültürleri var. Özellikle zorlu ekonomik koşullarda bir düşman bulmanın kolay olduğunu düşünüyorum. Avrupa’nın ortak paydası budur.
İsveç Başbakanı’nın bütün olanlardan sonra saldırıyı kınamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok şüpheci bir şekilde, bunun bir güçler dengesi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü NATO çatışmasında Türkiye’nin tavrına göre bir bedel ödeyecekler. Bazen insanlar ödeyecekleri bedeli ölçmek için tepkileri duymaya ihtiyaç duyar. Şu anda bu bedeli ölçüyorlar ve bu hususta ölçüp tartacaklar. Aynı husus Fransa için de geçerli. Onlar da toplumun şu anda az veya çok egemenlik kurduğumuz bu kesiminin sembolik sistemini aşağılamaya iznimiz var mı konusunu tartışacaklar. Yahudiler veya İsraillilere karşıysa asla böyle "ifade özgürlüğü" gösterileri yapamazsınız. Batı'da devam eden bir tartışma var fakat sonuçları ne olur bilemem. Aşırı sağ son 25 yıldır yayılmaya devam ediyor. O nedenle en kötü ihtimalleri de göz ardı etmiyorum.