Çin hükümeti, Tayvan’ı "yeniden kendi topraklarının parçası olacak ayrılıkçı bir bölge" olarak görüyor.
Tayvan halkı ise kendi para birimi, pasaportu, silahlı kuvvetleri, anayasası ve seçilmiş cumhurbaşkanı olan bölgenin bağımsız bir ulus olarak görülmesi gerektiğini düşünüyor.
Çin-Tayvan ilişkilerinin tarihçesi nedir?
Tayvan’daki ilk yerleşimciler bugün Çin’in güneyinde kalan bölgeden geldikleri sanılan Avustronezyan kabilesi halklarıydı.
Çin kayıtlarına göre, Tayvan adalarından ilk kez Çin imparatorunun bölgenin keşfi için bir ekip göndermesinin ardından MS 239 yılında bahsediliyor.
Pekin, bu bilgiyi Tayvan’ın kendi topraklarının bir parçası olduğu iddiasını desteklemek için kullanıyor.
1624-1661 yıllarında Hollanda sömürgesi olan Tayvan, 1683’den 1895’e kadar Çin’in Qing hanedanı tarafından yönetildi.
17’inci yüzyıldan itibaren Çin’den çok sayıda göçmen Tayvan’a akın etmeye başladı.
Bunların çoğu Fujian’dan gelen Hoklo Çinleri ya da Guangdong’dan gelen Hakka Çinleri idi.
Bugün 166 adadan oluşan Tayvan'da yaşayanların büyük bölümünü bu iki grubun sonraki nesilleri oluşturuyor.
1895 yılında tarihteki ilk Japonya-Çin savaşını Japonya’nın kazanmasının ardından, Qing hanedanı Tayvan’ı Japonya’ya bırakmak zorunda kaldı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya yenilgiye uğrayınca bölgenin kontrolünden feragat etti.
Savaşın galip taraflarından Çin Cumhuriyeti, ABD ve İngiltere’nin de onayıyla Tayvan’ın yönetimini devraldı.
Ancak sonraki yıllarda Çin’de iç savaş çıktı ve Çan Kay Şek’in birlikleri Mao Zedong’un komünist askerlerine yenik düştü.
Çan Kay Şek ve lideri olduğu Komintang hükümetinin yaklaşık 1,5 milyon destekçisi, 1949 yılında Tayvan’a iltica etti.
Bu grup, nüfusun yalnızca yüzde 14’ünü oluşturmalarına karşın Tayvan siyasetinin yıllarca belirleyicisi oldu.
Çan Kay Şek, Tayvan’da sürgünde bir hükümet kurdu ve 25 yıl boyunca başında kaldı.
Çan Kay Şek’in oğlu Çan Çing Kuo iktidara gelince, otoriter yönetime karşı çıkan yerel halkın direnişiyle karşılaştı ve ülkede daha fazla demokratikleşmenin yolunu açtı.
Tayvan’da “demokrasinin babası” olarak bilinen Cumhurbaşkanı Lee Teng Hui anayasada değişikler yapılmasını sağladı ve 2000 yılında Çen Şui Bian ada ülkesinin Komintang üyesi olmayan ilk cumhurbaşkanı oldu.
Tayvan’ı hangi ülkeler tanıyor?
Tayvan’ın statüsü hakkında bir kafa karışıklığı söz konusu.
Bölgenin kendi anayasası, demokratik yollarla seçilen vekilleri ve yaklaşık 300 bin askeri bulunan bir ordusu var.
Çan Kay Şek’in sürgündeki Çin Cumhuriyeti hükümeti, ilk etapta Çin’in tamamını temsil ettikleri iddiasıyla ortaya çıkmış, Çin topraklarını işgal edeceğini öngörmüştü.
Birçok Batılı devletin o dönem Çin’in resmi ve tek hükümeti olarak tanıdığı Çan Kay Şek iktidarı, Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ndeki koltuğunun da sahibiydi.
Ancak 1970’lere gelindiğinde bazı ülkeler Taipei hükümetinin Çin anakarasında yaşayan yüz milyonlarca kişiyi temsil ettiğini düşünmenin artık mümkün olmayacağını dile getirmeye başladı.
1971’de BM Pekin’i diplomatik olarak tanıdı ve Çin Cumhuriyeti, yani Taipei hükümeti ekarte edildi.
1978’de Çin Halk Cumhuriyeti ekonomisini de dışarıya açmaya başladı. İkili ticaret fırsatlarını gören ABD, Çin’le ilişkilerini geliştirmek istedi ve 1979’da Pekin’le resmi diplomatik ilişkilerini başlattı.
O günden bugüne Çin Cumhuriyeti, yani Tayvan’ı resmen tanıyan ülke sayısı 15’e düştü. Türkiye, Tayvan'ı tanıyan ülkeler arasında değil.
Bugün bağımsız bir ülkenin tüm karakteristik özelliklerine sahip olsa ve Çin’den çok farklı bir siyasi sistemle yönetilse de Tayvan’ın resmi statüsünün ne olduğu net değil.
Tayvan-Çin ilişkileri bugün nasıl?
Tayvan’ın 1980’lerde anakara Çin’e yapılan ziyaretler ve yatırım önündeki engelleri hafifletmesiyle Pekin-Taipei ilişkileri de düzelmeye başladı.
1991’de Çin Halk Cumhuriyeti’yle savaş halinin son bulduğu ilan edildi.
Çin “Tek ülke, iki sistem” olarak adlandırılan seçeneği masaya sundu ve Tayvan’ın Çin yönetimine bağlanması halinde büyük oranda özerk olmasına izin vereceğini belirtti.
Bu sistem 1997 yılında Hong Kong’un da Çin yönetimine bağlanmasının önünü açtı.
Ancak Tayvan bu öneriyi reddetti ve bunun üzerine Pekin Tayvan’ın Çin Cumhuriyeti’nin gayr-i meşru olduğunu öne sürdü. Buna karşın Çin ve Tayvanlı yetkililer arasında sınırlı da olsa resmi olmayan temaslar devam etti.
2000 yılında açıkça “bağımsızlık” yanlısı olan Demokratik İlerici Parti’nin lideri Çen Şui Bian’ın cumhurbaşkanı seçilmesi Pekin’i alarm durumuna geçirdi.
Çen’in yeniden iktidara seçildiği 2004 yılından bir yıl sonra, Çin hükümeti yeni bir yasa geçirdi. Buna göre, Tayvan’ın Çin’den ayrılmaya kalkması durumunda Çin’in Tayvan’a karşı “barışçıl olmayan yöntemler” kullanma hakkı olacaktı.
2008 seçimlerinde iktidarı devralan Komintang’dan Ma Ying Jeou, ekonomik anlaşmalar üzerinden iki ülke ilişkilerini düzeltmeye çalıştı.
2016 yılındaki seçimlerde ise Tayvan’ın bağımsızlığını isteyen Demokratik İlerici Parti’nin mevcut lideri Tsai Ing Wen ülkenin cumhurbaşkanı olarak seçildi.
2018’de Pekin yönetimi, internet sitelerinde Tayvan’ı Çin’in bir parçası olarak tanımlamayan Tayvanlı şirketlerin Çin’de iş yapmalarını engelleyeceği tehdidinde bulundu.
Tsai 2020 yılında 8,2 milyonluk rekor bir oyla ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçildi. Tsai’ya verilen bu destek Tayvan halkının Pekin’e bir meydan okuması olarak görüldü.
Bu arada Hong Kong’da aylardır isyan olayları devam ediyor, Pekin yönetiminin artan etkisine karşı protestolar düzenleniyordu. Tayvanlılar Hong Kong’daki olayları yakından takip ediyordu.
Aynı yıl Çin, Hong Kong’da ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe soktu. Bu da Çin’in geri adım atmaya niyeti olmadığı şeklinde yorumlandı.
Tayvan’ın bağımsızlığı ne kadar önemli bir konu?
Pekin ve Taipei hükümetleri arasındaki siyasi ilişkiler sorunlu olsa da ekonomik ilişkiler yıllar içerisinde ilerleme kaydetti.
1991 ile Mayıs 2021’e dek geçen sürede, Tayvan’ın Çin’deki yatırımları 193,5 milyar dolara ulaştı.
Bu nedenle bazı Tayvanlılar ekonomilerinin artık Çin’e bağımlı olduğunu düşünmeye başladı.
Diğerleri ise Çin’le ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesinin Çin’den gelecek olası bir askeri harekatı önleyeceğini savundu.
Pekin ile tartışmalı bir ticaret anlaşmasının imzalanması üzerine 2014 yılında “Ayçiçeği Hareketi” olarak bilinen protestolar başladı. Öğrenciler ve aktivistler, Çin’in Tayvan üzerindeki etkisinin arttığını söyleyerek Tayvan Parlamentosu"nu işgal etti.
Halen iktidarda olan Demokratik İlerici Parti resmen Tayvan’ın bağımsızlığını destekliyor. Komintang ise bir vadede Çin’le birleşilmesinden yana.
Yapılan son kamuoyu yoklamaları, birçok Tayvanlının hükümetin “ulusal bağımsızlığı koruma” yönündeki yaklaşımını desteklediğini gösteriyor.
Ancak Tayvanlıların çoğu daha orta yolcu bir tutumdan yana.
Haziran 2022’de yapılan bir ankete göre, bir an önce bağımsızlık ilan edilmesini destekleyen Tayvanlıların oranı yalnızca yüzde 5,2. Çin’le mümkün olan en kısa zamanda birleşilmesini isteyenlerin oranı ise yüzde 1,3. Kalanlar ise statükonun bir şekilde devamını istiyor.
ABD niçin Çin-Tayvan gerilimini yakından izliyor?
Washington’un politikası uzun süredir “stratejik muğlaklık” üzerine kurulu.
ABD, Çin’in Tayvan’ı işgal etmesi halinde duruma askeri olarak müdahale edeceğini söylüyor.
Bir yandan Pekin’in sadece tek bir Çin hükümeti olduğunu öne süren “tek devlet” politikasını destekliyor ve Taipei ile değil Pekin’le resmi diplomatik ilişkileri var.
Ancak diğer yandan da Tayvan’a savunma silahları tedarik edeceğini söylüyor ve Çin’in olası bir saldırısının büyük endişe yaratacağını söylüyor.
ABD Başkanı Joe Biden, Mayıs 2022’de ülkesinin Tayvan’ı askeri açıdan savunup savunmayacağı yönündeki bir soruya duruma müdahale edecekleri yönünde yanıt vermişti.
Kısa süre sonra Beyaz Saray konuya açıklık getirmeye çalışmış, ABD’nin Tayvan politikasının değişmediğini belirtmiş, Çin’in “tek devlet” politikasına taahhütlerini yinelemişti.
Tayvan konusu, ABD-Çin ilişkilerinde yıllarca gerilime neden oldu.
Çin, Washington’un Taipei’ye desteğini kınayan açıklamalar yaptı ve Biden’ın ABD Başkanı seçilmesinden bu yana Tayvan hava sahasında ihlallerini arttırdı.