"4+4+4" ile "8+4"ün toplamının aynı olmadığını öğrenmek için, düz mantıktan vazgeçip insan dünyasının ve toplumun derinlerine bakmak lâzım. İkisinden elde edilen sonuçlar çok farklı.
Birincisi hayatın beklentilerine, ekonominin ihtiyaçlarına, bireyi işe yarar becerilere kavuşturma amacına çok yakın duruyor. İkincisi ise taptaze fidanları hızardan geçirip birbirinin aynısı olan küçük kalas parçalarına dönüştürmek gibi bir sonuç veriyor. 15 yıldır, ikincisinin sonuçlarının sağlamasını yapmıyor muyuz?
Tam 15 yıl önce temel eğitim 8 yıla çıkartılmıştı. Bunun için tanklar sokağa çıkmış, silahlar çekilmiş ve resmen bir darbe yapılmıştı. 28 Şubat günü Millî Güvenlik Kurulu saatlerce toplantıda kalmış ve koca koca generaller ellerindeki gazete kupürlerini bir slayt gösterisi eşliğinde sallayarak Hükümet üyeleri üzerinde tehditlerle baskı kurmuştu. Hükümet boyun eğmiş, temel eğitim sekiz yıla çıkartılmış ve darbe böylelikle başarıya ulaşmıştı. Sonra mühür darbecilerin eline geçmiş, bankalar boşaltılmış ve Türkiye, tarihinin en derin finans krizini yaşamıştı.
Temel eğitimin "kesintisiz" sekiz yıla çıkartılmasının tek amacı, İmam-Hatip liselerini açığa düşürmekti. İmam-Hatip ortaokulları böylece buharlaşıyor, Kur'an Kurslarına başlama yaşı da otomatik olarak sekiz yıllık eğitimin sonuna kadar geciktirilmiş oluyordu. O sıralarda, birkaç albayın yargıçları, üniversite hocalarını koca salonlarda toplayıp, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde verdiği ve "Siyasal İslâm'ın Yayılması" başlığını taşıyan brifingler, bulunan çözümün arkasındaki düz mantığı çocuksu bir saflıkla anlatıyordu. İmam-Hatip liselerinden mezun olanların sayısı kümülatif olarak bir tabloda gösteriliyor, bu rakama Kur'an Kursları öğrencileri de dahil ediliyor. Sonra 2020 yılında Milli Görüş'ün ne kadar oy alacağı hesaplanıyor. Dinî eğitim ve arkasından mezun sayısı arttıkça şeriatçi bir partinin adım adım iktidara yaklaşması. Mekanik ve dümdüz bir mantık. Bu mantığın hemen yanı başında üzerlerine çevrili silahlar durunca herkes teslim oldu ve temel eğitimi sekiz yıla çıkartma darbesi hedefine ulaşmış oldu. Bu büyük başarıya, İmam-Hatip mezunlarının üniversiteye girişini engelleyen katsayı uygulaması eklenince din eğitimi gerçekten ağır bir darbe yedi. Peki "Siyasal İslâm'ın yayılması" durdu mu?
Askerler kendi meslekî alışkanlıklarına uygun biçimde bir hedefi ağır ateşe tabi tutup imha etmişti. Mahiyetini, kapsamını bilmedikleri bir hedefti bu. Toplumun ve hayatın hangi etkiye hangi tepkiyi verdiğini bilmiyorlardı. Öğrenmeye niyetleri de yoktu. Darbeyi yaptılar ve 2020'li yıllar için öngörülen iktidar ihtimalini gerçekten ortadan kaldırdılar. Tarihi çok daha yakına, tam 2002 yılına kadar getirip hızlandırarak.
Temel eğitimi kesintisiz 8 yıl yapmak üzere 28 Şubat darbesi gerçekleşmemiş olsaydı, 2002 yılında AK Parti tek başına iktidara gelir miydi? Demek ki "8+4" ile "4+4+4"ün toplamı aynı değil.
Kesintisiz 8 yıllık eğitim, meslekî eğitimi yok etti. Eğitim sistemimizin en temel sorunu, ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren meslekî eğitimin hem nitelik hem de nicelik olarak yeterli olmaması. 28 Şubat darbecilerinin din eğitimini yok etmek için buldukları çözüm, İmam-Hatiplerin de aralarında yer aldığı meslekî eğitimin tamamını battal etti. "4+4+4" formülü, meslekî eğitimin süründüğü yerden ayağa kalkması için büyük bir fırsat. Çocuklar kabiliyetlerine ve eğilimlerine göre birinci "4"ün sonunda meslekî eğitime yönelme imkânına kavuşacaklar. Böylece son dördü bitirdiklerinde bir meslek sahibi olabilecekler. Katsayının üniversiteye girişte etkisinin azalması da meslekî eğitimin cazibesini zaten artırmıştı.
Din eğitimi sorunu Türkiye'de maalesef hâlâ siyasî bir sorun. Çünkü din eğitimi devlet tekelinde. Devlet tekeline aldığı din eğitimini istediği gibi azaltıp çoğaltma yetkisine sahip olduğu için, siyasî tartışmaların ve kutuplaşmaların ana eksenlerinden birini ister istemez bu sorun oluşturuyor. Din eğitimine karşı çıkanlar ise bir türlü, yasaklamanın siyaseti dindarlaştırdığını kavrayamıyor. Bu siyasî sorunun çözülmesi ya din eğitiminde devlet tekelinin kalkmasına ya da devletin verdiği din eğitiminin siyasî tasarruflar dışında objektif esaslara dayandırılmasına bağlı. Bu mesele tartışıldıkça muhafazakârlık baskın siyasî kimlik olmaya devam edecek.
CHP "4+4+4"e itiraz ederken cepheyi işte bu yanlış yerde, din eğitiminde kuruyor. Doğrusu meslekî eğitimin ihtiyaçları olmalı.
ZAMAN