Dört köşe olmak, her şeyi kuşatmak, ihata etmek, dört ayak üzerine düşmek değil kasdettiğim.
Bundan sonra Müslüman Müslümanla imtihan edilecek. İçeride ve dışarıya karşı teolojik ve siyasi temelde bir mücadele dönemi başlayacak..
Hatta başladı bile..
Bir yanda Şia, öbür yanda Selefilik, radikal İslam ve tekfirci gruplar, hemen öbür tarafta tasavvuf geleneği ve kimine göre ılımlı İslam, kimine göre demokratik İslam, liberal İslam, diyaloğu savunanlar vesair. Entekrist İslam dedikleri de bu grupta. Bulundukları ülkenin rejimi ve uluslar arası aktörlerle uyumu gözeten gruplar..
Aslında bu dörtten ikisi bir yerde bulunduğunda rekabet başlıyor. Dörtte üçü bir araya geldiğinde çatışıyorlar..
Putin, Çeçenistan sorununu böyle çözdü! Kadirov’un gücü bu çatışmadan geliyor..
Neyse ki, bu kargaşa içinde “Biz Müslümanlardanız” diyenlerin sayısı giderek artıyor. Kendi lider, örgüt, mezheplerini, kanaatlerini, din büyüklerini, İlah, Rab ve din edinenlerin sayısı giderek azalıyor.. “Bize hayır gibi gelende şer, şer gibi gelende hayır olabilir, biz bilmeyiz Allah bilir” diyenler “bu dünyada tartışıp durdukları şeyin hakikatini görecekleri din gününe havale ediyorlar dinleri üzerine tartışanları.”
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman bey, kardeşleri kendi aralarında iktidar ve toprak savaşı verirken kılıcını kardeşine kaldırmadı. Ehli salibin saldırılarına karşı koymak için kaldırdı. Ve kazandı..
Çeçen direnişini Ruslar bitirmedi, bizim tefrikamız bitirdi.
Bizim ilme ve vahdete ihtiyacımız var.
Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez..
Suudiler Vehhabi, Selefi. İran Şii.. Tasavvufi gelenek Türkiye’de güçlü.. Liberal, ılımlı hareketlerin adresi de Türkiye.
Bu dengede en önemli aktör İhvan. Bakalım İhvan nerede duracak?
Bu konuda başka sorunlarımız da var. Mesela irkçılık ve kabilecilik belası.
Diğer ideolojik, politik, kültürel sorunlarımız, insani zaaflarımız da sözkonusu. Bana göre cahillik ve tefrika, istişare ve şûradan uzak durmamız en büyük baş belamız..
Bu kitap bizi kardeş yapmışken, biri dillerinin ucuna bu kitaptan ayetleri geçirerek kardeşinin katline ferman verebiliyor.. 1400 yıllık acımız olan Kerbela meselesi, Hz. Ali’nin, Hasan-Hüseyin’in şehadeti aynı fitnenin sonucu değil miydi?
Servet ve iktidar dönüştürücü bir güce sahip.. Herkes bunu başkalarını dönüştürmek için ister genellikle ama, bu güç, ilk önce kendine sahip olanları dönüştürür. Bakalım bu iktidarın dönüştürücü gücü kimi nasıl dönüştürecek?. Burada İhvan ve Selefilerin nasıl bir rol üstlenecekleri, yol gösterici olacak. İhvan ve selefi hareket farklı ülkelerde ortak bir uygulama sergileyebilecekler mi, muhalefet yerine iktidar dili kullanabilecekler mi? Allah (cc)’ın Hz. Musa’ya emri olan “güzel bir dille hakkı tebliğ etme” emri, kavli leyin emrini bu kadrolar birbirine karşı da kullanabilecekler mi?
İhvan Türkiye ile, İran’la, Suudilerle nasıl geçinecek? Farklı ülkelerden farklı koalisyonların içinde yer alacak İhvan bölgede bütüncül bir politika uygulayabilecek mi, ona da bakmak gerek.. İhvan’ın iktidarı Arap dünyasında ciddi bir tartışmayı da beraberinde getirecek.
Gerçekten biz bu tartışmaya hazır mıyız? İslam dünyasında ilımlıların, Selefilerin, Şiilerin, İhvan’ın temsil ettiği akım nasıl bir model oluşturacak?.
Bu tartışmayı ertelemenin bir anlamı yoktu. Bu süreçte ne olacaksa olacak.. Bu süreci provoke etmemek gerek, ama engellememek de gerek. Kırılanlar, dökülenler olacaktır, ama sabırla doğru yönde ileri doğru yürümemiz gerek..
Ben durduğum yeri söyleyeyim. Beynel müslimin bir yerdeyim. İlkesel olarak “Ben Müslümanlardanım”. Somut vakıalar karşısında ise adaletten, barıştan, özgürlükten, mazlumdan ve muhtaçtan yanayım..
Bu tartışma geç kaldı. Bu tartışmanın İslam ümmetinin siyasi anlamda iktidarının çocukluk hastalığı olarak görülmesi gerekir..
Kerbela’ya ağlarken yeni Kerbelalar yaşamamak için Kerbela’dan ders almak gerek.. Eski kavgaları diriltmek değil, bir musibetten ders alıp, gecenin karanlığından aydınlığı sağmak gibi, acılardan barışı, hayatı ve umudu damıtmamız gerek. Selam ve dua ile..
YENİ AKİT