Araya bin tane şey girdi, bir türlü yazamadım. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ve hükümeti, sebebini bir türlü kimsenin anlayamadığı bir siyasi korkudan ötürü yıllardır Ceza Kanunu'nun 301. maddesini değiştirmeye yanaşmıyordu.
Birkaç toplantıda bazı AKP ileri gelenleri 'Siyasi sebepler' deyince dayanamamış, 'Ne yani İsmet Berkan'ı yargılamazsanız daha mı az oy alacaksınız?' diye sormuştum, yine de cevap alamamıştım bu siyasi sebeplerin ne olduğu konusunda.
Her neyse, kapatma davası açılınca AKP ansızın kurtuluşun nerede olduğunu hatırladı ve yeniden Avrupa Birliği'nin gönlünü almak, AB yolunda ilerlemeye kararlı olduğunu göstermek istedi.
Ve tabii AB denince de akla ilk 301 geldi. Hani altı yedi ay önce kızıyordu hükümet yetkilileri AB'ye, 'Türkiye denince neden aklınıza 301 geliyor' diyorlardı ama onlar da önce 301. hatırladılar.
Bilen biliyor bu madde aleyhine çok yazdım, bir ara teknik açıklamalara kadar girdim. Benim görüşüm şu: Madde tamamen kaldırılmalı.
Maddeyi ceza hukukundan tamamen çıkarmak, maddenin 'koruduğu' öne sürülen değerlerin ve kurumların hiçbirinin korumasız kalmasına yol açmaz. Ceza Kanunumuzda hakareti cezalandıran pek çok madde var, bu maddenin koruduğu kurumlar o maddelerin şemsiyesine de girer. 'Türklük' kavramı da korunuyor ceza hukukumuzda. Irkçılığı ve ayrımcılığı önlemeye yönelik maddeler Türklüğe hakareti de önler, merak etmeyin.
Ama beni dinleyen yok. Bu maddenin önemli olduğuna inanılmış bir kere, onu kaldırmak istemiyorlar. Kaldı ki basit bir değişiklik bunca yıl sürdü, kaldırmak için kim bilir kaç kapatma davasına daha ihtiyaç olur, düşünsenize...
Yapılmak istenen değişiklikler de basitçe şöyle: Maddede geçen 'Türklük' kavramı yerine 'Türk milleti' denecek, 'cumhuriyet' yerine de 'Türkiye Cumhuriyeti.'
Geçmişte bu değişiklikleri bazı basın örgütleri de önerdi, ben o zaman da karşıydım. Şimdi umarım bu iki kelime değişikliği sorunu çözmeye yeter ama bence yetmeyecek.
Zaten yasa teklifini hazırlayan AKP milletvekilleri de öyle düşünmüş olmalı, eski usuldeki 'izin' mekanizmasını yeniden koymuşlar metne. Bu kez Adalet Bakanı değil Cumhurbaşkanı verecek izni.
Peki Cumhurbaşkanı ne iznini verecek? İşte burada yanlışlıkla olduğunu düşünmek istediğim bir şey yapılmış ve Cumhurbaşkanı'nın iznini 'kovuşturma' aşamasında vereceği söylenmiş.
Bizim hukukumuzda 'kovuşturma' aşaması mahkemedeki yargılama aşamasıdır. Yani savcı, diyelim beni soruşturacak, hakkımda iddianame yazacak, iddianameyi mahkemeye sunacak ve ancak ondan sonra cumhurbaşkanından izin istenecek.
Bu, bence Cumhurbaşkanı'na yargıya müdahale yetkisi vermek anlamına geldiğinden, olmaması gereken bir yetkidir. Doğrusu, Cumhurbaşkanı'nın 'kovuşturma' değil de 'soruşturma' aşamasında iznini istemek, yani soruşturma yapılıp yapılmamasına izin istemektir.
Peki bu izni Cumhurbaşkanı mı vermelidir? Bence hayır. Bizim sistemimizde siyasi tartışmaların üzerinde olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamı bu yolla tartışmaların göbeğine çekilecek, izin verse 'özgürlük düşmanı' vermese 'Türklük düşmanı' olarak görülecektir.
Kısacası, 301'i değiştirmeyi amaçlayan teklifte de değişiklik kaçınılmaz gözüküyor! Umarım bu da yıllar sürmez.
Radikal gazetesi