30 Ağustos ve Lozan.. İkisi de zafer ise, o adalar niye Yunan’da?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Dünkü yazımda “Burnumuzun dibindeki adaları, Lozan Andlaşması ile Yunan’a vermişiz. Bunun neresi başarı?” demiştim.

Yönelttiğim soru, biraz abartılı gelmiş, bazı arkadaşlara..

Oysa hiç abartı yok, yazdıklarımda..

Ege’deki adaların Yunanistan’a bırakıldığı ile ilgili küçük bir araştırma yaptığınızda, "burnumuzun dibindeki adalar" tesbitinin, abartı değil, gerçekle bire bir örtüşen ve sık sık kullanılan bir tanımlama olduğunu görürsünüz.

Hatta “çıplak gözle görünür uzaklıkta”, “taş atımlık mesafede”, “tükürsem, ulaşacak mesafede” gibi tanımlamalar da yapılıyor, Yunanistan’a bıraktığımız adalar için..

Pek gezi merakım olmadığı için, kendi görgülerime dayalı olarak değil, başkalarından alıntılarla konuyu somutlaştıralım..

Bakalım, İzmir’den denize döktüğümüz Yunanlılara, Lozan Antlaşması ile bırakılan adalar için neler yazılmış..

M. Ali Birand’ın 3 yıl önceki bir yazısından alıntı..

“Mevsim tatilini fırsat bilip, hem Yunan adaları turu yaptık, hem de Bodrum’dan Kekova’ya kadar denizden dolaştık. Önce Yunan adalarından başlamak istiyorum. Önce Simi, ardından Meis...

Simi ile Meis, burnumuzun dibindeki iki ada. (…)

Simi, hem Avrupa Birliği, hem de Türk turistler sayesinde adeta patlamış.

Meis deseniz daha da çarpıcı. Kaş’tan taş atımı mesafede. (..)

Kaş’a o kadar yakın ki insanın içi cız ediyor. Sonra da hoyrat ellerimizde buranın nasıl bozulabileceğini düşünüp ‘İyi ki onlarda kalmış, biz de gider geliriz’ diye düşünüyorum.”

Yaa işte böyle sayın seyirciler..

Her 30 Ağustos’ta, Zafer Bayramı’nı kutluyoruz.

"Kurtuluş savaşını nasıl kazanmıştık, Yunanlıları denize nasıl dökmüştük ama?" diyor, dedelerimizle gurur duyuyoruz.

Amma velakin, kazandığımız savaştan mağlup çıkan Yunan’a, Ege’deki tüm adaları nasıl vermişiz/niçin vermişiz, hiç sorgulamıyoruz.

Hatta, "Lozan Andlaşması"nı döndüre döndüre büyük bir zafer olarak takdim edenlere, hiç sormuyoruz: "Kurtuluş Savaşı’nın bir zafer olduğunda mutabık isek... Eğer onun üstüne, bir de Lozan Anlaşması da sizin dediğiniz gibi zafer ise.. Zafer katmerleşti demektir.. O zaman, bu adalar niye bizde değil de, Yunanlılarda?"

Bazı aklı evveller diyecekler ki; “Lozan Anlaşması’nda o adaların çoğu, Yunanlılara değil, İtalyanlar’a bırakıldı. Yunanistan’a bırakılması, 1947’de gerçekleşti!”

Daha kötü ya..

Yunanistan’ın, o adalara yine bir yakınlığı var..

İtalya’nın ne ilgisi var ki, gelmiş Ege Denizi’ndeki adaları, üstelik bize bir taş atımlık mesafedeki adaları, bizden almış, sonrasında da Yunanlılara vermiş?

Bir Lozan kahramanı anlatsa da, öğrensek bunları..

Ama onlar, Lozan’ın sadece ismini anarlar.

Maddelerini bile hiç okumazlar.

Açın okul kitaplarını.

Kendi kitaplarınızı bulamıyorsanız, çocuklarınızın tarih kitaplarını açın..

Bakın, Lozan Anlaşması’nın maddeleri ile ayrıntılı bir anlatım var mı?

Hikaye kısmı güzel.

“Lozan’da şöyle yaptık, böyle yaptık” mavalları gırla..

Ama andlaşmadaki maddelerin dökümü yapılarak, “Şu konuda şunu kazandık, şu maddede şunu elde ettik” şeklinde bir anlatım, maalesef yok.

Varsa yoksa, “kapitülasyonları kaldırdık” kandırmacası.

Kapitülasyon nerde var ki, bizde de devam etsin, be şaşkınlar..

Kapitülasyon bir hak mıdır ki, sittin sene devam etsin be gafiller.

Bir atıfet olarak vermişiz. İstediğimiz zaman da geri alırız.. Kim karışırmış ki, onun kaldırılmasını, bir andlaşmaya konu yapmışsınız?

Sonra da, kapitülasyonu kaldırmakla övünüyorsunuz..

Tek taraflı olarak “Kaldırdık” diyecektiniz, kaldırılmış olacaktı.. Hepsi bu kadar..

Adamlara iyilik olsun diye verdiğimiz bir atıfeti kaldırdığımız için, bir de hesap mı verecektik onlara..

Kısacası; Lozan’da bize Musul lazımdı.. Alamadık.

Bize Ege’deki adalar lazımdı.. Alamadık.

Bize boğazlara tam hakimiyetimizin kabulü lazımdı. Onu da alamadık.

Bu Lozan’ın neresi başarı, gösterseniz de, biz de bilsek..

YENİ AKİT