Artık rahmeti rahmana kavuşan ve rahmetli sıfatıyla anacağımız Necmettin Erbakan Hoca yine bir Şubat günü bize sürpriz yaparak aramızdan ayrıldı. Bizlere bu dünyada veda etti.
28 Şubat sürecinden 14 yıl sonra hakkın rahmetine kavuştu. 28 Şubat hem bir hezimet hem de bir zafer günüdür. Bu anlamda, 28 Şubat günü madalyon gibi iki yüzü bulunan janus bir gündür. Onun ötesinde Şubat ayı da janus yani ezdat (zıt yüzlü) aylardan birisidir. Hasan el Benna’nın şehadeti ve Hama olayları Şubat ayında yaşanmıştır. Lakin 11 Şubat tarihleri (1979-2011) hem İran hem de Mısır devrimlerinin tarihidir. Kaderin bir cilvesi olarak, Erbakan Hoca 28 Şubat’tan bir gün önce vefat ederek aslında kendisiyle anılan bu sürece de nokta koymuştur. Onun vefatıyla birlikte, 28 Şubat aktörlerinden geriye kimse kalmadı. Çevik Bir gibi geride kalanlar da sindiler ve görünmez oldular. Erbakan Hoca hem özel hayatında hem de siyasi hayatında yılmaz bir kişilikti. Ecevit’le alakalı olarak Phoneix (Anka Kuşu) yani küllerinden doğan kuş ifadesi kullanılmıştır. Ecevit küllerinden bir kez doğmuşsa Erbakan Hoca neredeyse 4 defa küllerinden doğmuştur. Erbakan Hoca hayata dört elle sarılı bir kişiydi. Kararlı ve güçlü bir şahsiyeti vardır. Diğer siyasi liderler bir siyasi gelenekten gelirken ve mirasyedi iken Erbakan tabir caizse istikbalini elleriyle kazarak kazanmıştır. Önce Bağımsızlar hareketini kurmuş ve sonra kendi siyasi geleneğini oluşturmuştur.
¥
Erbakan Hoca ülkenin 40 yılına damgasını vurmuş önemli şahsiyetlerden birisidir. Milli Görüş geleneği onunla birlikte teşekkül etmiş ve anılmıştır. Hoca’nın en renkli dönemi 12 Eylül öncesi idi ve özellikle Demirel, Ecevit ile döneme damgasını vuran üçüncü şahsiyet Erbakan olmuştur. Esasında, anarşi atmosferine rağmen İslami kesimlerin adeta ve bir nevi Asr-ı saadeti 1970’li yıllar olmuştur. İslami kesim ve genel olarak Türkiye romantik devrini bu dönemde idrak etmiştir. Sonra realist döneme geçerek acılarla çepeçevre kuşatıldık. Gerçekler bizim rüyalarımızı ve hayallerimizi bile törpüledi ve gölgeledi. Vefatıyla Necmettin Erbakan Hoca, 28 Şubat sürecini ebedi olarak kendisiyle birlikte tarihe taşımıştır. 28 Şubat süreci, kaderin bir cilvesi olarak aynı zamanda sürecin aktörlerinin de tasfiye edildiği bir dönem olmuştur. 27 Şubat’ta son bir çırpınışla ve silkelenişle (hibbe) birlikte hissi bir zafere imza attı. Erbakan Hoca’nın siyasi hayatı kesintilerle anılsa bile giderayak büyük bir hissi zafere imza atmıştır. Son dönemde Türkiye’nin her kesimi tarafından paylaşılan veya paylaşılamayan bir şahsiyeti haline gelmiştir.
¥
28 Şubat kadroları, 28 Şubat sürecinin bin yıl süreceğini öngörmüşlerdi. Esasında, Hitler de Üçüncü Reich devrinin de bin yıl süreceğini söyledi ama on küsur yıl içinde söndü gitti. Günümüze kadar bin yılı aşan damarlar ve gelenekler ancak din ile kaim olagelmiştir. Bunun istisnası yoktur. Ve Ekber Şah da bin yılı aşan İslamiyet’in yetkinliğini kaybettiğini söyleyerek o dönemde bir 28 Şubat sürecine imza atmıştır. Yeni bir din kurmaya yeltenmiş ama akıbeti bizdeki 28 Şubatçılar gibi olmuştur. Tarih tarafından ayıklanmıştır. Lakin İslamiyet’in yetkinliği devam etmiş ve Ekber Şah ise fikriyatıyla birlikte tarihe gömülmüştür. Modern 28 Şubat sürecinde de öyle olmuştur. Erbakan Hoca daima engelli bir koşucu olmuş ve önü kesilmiştir. Odalar Birliği’nde önünü kesen Süleyman Demirel olmuştur. 28 Şubat sürecinde yine karşısına o çıkmıştır. Lakin Erbakan hep küllerinden yeniden doğmuştur. Ruşen Çakır’ın da ifade ettiği gibi, yasaklı olduğu dönemde de talebeleri küllerinden doğmuştur. Vefatından sonra, NTV’de Oğuz Haksever’le Erbakan’la alakalı hatıralarını ve değerlendirmelerini paylaşan Ruşen Çakır, 28 Şubat sürecinin mimarlarının Erbakan’ın önünü keserek ne umduklarını ne bulduklarını sormuştur. Ve ayrıca Erbakan Hoca’nın bir 28 Şubat yıldönümünde veya bir gün önce vefat ederek manidar bir final yaptığını ve sembol ve sembolik bir günde ötelere göçtüğünü hatırlatmıştır. Belki de hatıralarda kalacak hizmetlerinden ve faaliyetlerinden birisi Filistin meselesine sahip çıkması ve İslam alemiyle ilişkileri geliştirmesi ve D-8 gibi teşekküller kurmasıdır. Bu açıdan İslam alemi tarafından da yakından tanınmıştır. İlginçtir, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile 54. hükümetin Başbakanı Erbakan 29 Ekim yani cumhuriyet bayramında doğmuşlardır. Allah sonsuz rahmetiyle kuşatsın. Yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diler ve sabr-ı cemil niyaz ederim.
YENİ AKİT