Erol Metin / Yeni Akit
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat darbe davasının 26. duruşması dün tamamlandı. Yoklamanın ardından tutuklu sanık emekli Korgeneral Köksal Karabay’ın çapraz sorgusuna geçildi.
SUÇU O GAZETE YÖNETİCİLERİNE ATTI
Sanık Karabay’ın savunmasında 28 Şubat döneminde hükümete yönelik herhangi bir baskı olmadığını öne sürdüğünü hatırlatan duruşma savcısı Kemal Çetin, Karabay’a “O dönemde pek çok kişiye brifingler verildi. Bu brifingler sonrasında TSK’ya atfen çıkan ‘Gerekirse silah kullanırız’, ‘Ordudan son uyarı’, ‘Meclis’i darbe korkusu sardı’, ‘Muhtıra gibi brifing’, ‘Gerekirse silahla’ şeklinde manşetler var. Bu haber ve manşetler o tarihte Genelkurmay tarafından yalanlanmadı. Bu haber ve manşetler hükümete karşı cebir ve şiddet olarak değerlendirilmeyecekse bunu nasıl açıklıyorsunuz?” sorusunu yöneltti. Refahyol hükümeti aleyhindeki ve darbeye zemin hazırlama amaçlı haberler konusunda dönemin gazete yöneticilerini suçlayan Karabay, “Gazeteler kendi yorumlarına göre manşet atarlar. Bazı gazeteler tahrik etmek için yazmış olabilirler. Bazı gazeteler de kendi görüşlerine göre manşet atmışlardır. Bunlara bakarak TSK cebir ve şiddet kullanıyor diyemeyiz. Bu tamamen gazetelerin yorumudur. Genelkurmay her ilgili haberi tekzip edecek olsa bütün zamanını buna ayırması gerekir. Esas bu haberlerden rahatsız olanların dava açması, ilgilenmesi lazım” dedi. Karabay, Savcı Çetin’in “Gerekirse silah kullanırız’ şeklindeki açıklamalarla Genelkurmay’ı her an bir darbe yapacak ya da darbe hazırlığı içinde gösteren manşetlere neden cevap verilmemiştir?” sorusuna ise, “Bu sözün muhatabı olan Çevik Bir burada bulunuyor. Ona söylenebilir” cevabını verdi.
“YURTDIŞINDAKİ GÖRÜŞMELER ARAŞTIRILSIN”
Sanık Köksal Karabay, mahkeme müştekilerle ilgili katılım kararı verinceye kadar hiçbir müşteki ve müşteki avukatının sorularına cevap vermeyeceğini bildirdi. Karabay’ın bu tutumu müştekilerin tepkisini çekti. Söz alan müşteki avukatı Muhammed Emin Özkan, Karabay’ın Arnavutluk’ta görevli olduğu için olaylardan haberdar olmadığını savunduğunu anımsatarak, “Bu sanık o dönemde ülkeye giriş çıkış yaptı mı? Arnavutluk’tayken veya başka bir ülkede gelip kendisiyle görüşenler oldu mu? Bu konunun araştırılmasını talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
MAHKEME BAŞKANI SANIKLARI BÖYLE SEVİNDİRDİ!
“Sizin cevap vermeme hakkınız var. Bizim de soru sorma hakkımız var. Bu tavrınız anayasayı hiçe saymaktır” diyen müşteki avukatı Emrullah Beytar, BÇG toplantılarını, brifingler sonrası hükümet aleyhine yapılan çalışmaları, gazeteler aracılığıyla iletilen tehditleri, bazı sendikaların bildiri yayınlaması ve bunların sonucunda hükümetin düşürülmesini hatırlattıktan sonra Karabay’a tüm bu gelişmeleri tesadüf olarak değerlendirip değerlendirmediğini sordu. Karabay ise, “Başkanım, sayın avukat sorusunu kararınızdan sonrasına saklasın. Cevap vermiyorum” karşılığını verdi. Avukat Emrullah Beytar, devamla “Hükümete yönelik herhangi bir silah kullanılmadığını söylediniz. Şimdi herkesin bildiği işkence vardır. Psikolojik işkence vardır. Sizce maddi işkence ile psikolojik işkencenin araçları aynı mıdır?” diye sorarken, Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Beytar’ın sözünü, “Bu işkence bizim davayla ilgili bir konu mu, davayla ilgisi var mı?” şeklinde kesmeye çalıştı. Tayyar’ın müşteki avukatına karşı takındığı bu tavra sevinen sanık ve sanık yakınları aralarında gülüşürken, Av. Beytar, “Evet ilgisi var Sayın Başkanım!” diyerek Köksal’a tepki gösterdi.
DAĞ: HÜKÜMET ÖZGÜR İRADESİYLE İSTİFA ETTİ!
Tutuklu sanık emekli Albay Hüsnü Dağ savunmasında, yaşamı boyunca hukuka aykırı faaliyetler içerisinde olmadığını iddia ederek, “BÇG’de çalıştığım bir iftiradan ibarettir” dedi. Hükümeti devirme suçunu kabul etmediğini dile getiren sanık Dağ, “Ortada düşürülen değil, kendi özgür iradesiyle istifa eden bir hükümet vardır” savunmasını yaptı.
AKİT’İN O HABERİ RAHATSIZ ETMİŞ
Sanık emekli Albay Hüsnü Dağ, “Gazetecilere verilecek temalar” başlıklı belgenin sahte olduğunu öne sürdü. İddianameyi tarayan Akit gazetesinin dönemin gazetecilerinin cuntayla birlikte hareket ettiğini ortaya koyan “Brifingli medya cuntadan geri kalmamış” haberinden duyduğu rahatsızlığı savunmasında ifade eden Dağ, Milliyet yazarı Fikret Bila’nın “Kurban derisi” başlıklı yazısıyla ilgili “Sayın Komutanım bu makaleyi biz yazdık” şeklindeki el yazısı notunun kendisine ait olmadığını iddia etti. Çapraz sorguda Üye Hakim Hakan Oruç’un sorusu üzerine Bila’nın gazeteden kesilen yazısına iliştirilen notla bir ilgisinin bulunmadığını tekrarlayan Dağ, “Bu yazının evinizde bulunduğu doğru mu?” sorusuna da “Bilemiyorum. Orijinal evrakı görmem lazım” cevabını verdi. Emekli Org. İ. Hakkı Karadayı’yla yaptığı görüşmeye ilişkin soruya da “Orijinali gelene kadar hiçbir şey söylemeyeceğim” diyen sanık Dağ’ın tutumunu, Üye Hakim Hakan Oruç, “Sadece basit bir yazı söylüyorum Hüsnü Bey! Fotokopi olsa da cevap verebilirsiniz” sözleriyle eleştirdi. Genelkurmay Genel Sekreterliği’ne 7 Nisan 1997 tarihli ‘İrtica konusunda alınacak tedbirler’ konulu toplantıyla ilgili herhangi bir kaydın olup olmadığının sorulmasına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı bugün saat 10.00’a erteledi.