28 Şubat'ta İfadesi Alınan Serbest Bırakıldı

28 Şubat davasında sanıklara gösterdiği tolerans nedeniyle eleştirilen Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararları yargılamaya gölge düşürdü.

28 Şubat davasında son olarak 16 kişinin tahliye edilmesiyle birlikte geriye sadece 5 tutuklu sanık kaldı. Refahyol Hükümeti'nin yıkılışına neden olan BÇG ve fişlemeler mahkemece kabul edilen iddianamenin omurgasını oluşturuyordu. 28 Şubat'ın sivil ayağına yönelik ikinci bir iddianame beklenirken, açılan birinci davada darbenin en önemli ayağını oluşturan askeri ayağın, bir bir tahliye olması davanın seyrini de tartışılır hale getirdi. Davayı yakından takip eden isimler yaşanan süreçle ilgili çok önemli tespitlerde bulununken, davanın kadük bir şekilde ilerlemesinin 5 temel nedene bağladı.

1- Müşteki avukatları konuya hakim değil

Davada, müşteki avukatlarının konuya hakim olmadıklarının duruşmalarda net bir şekilde ortaya çıktığı hukukçular tarafından belirtiliyor. Sadece savcılık iddianemesindeki iddiaları sanıklara sormakla yetine avukatların, basında çıkan itiraflara, iddialara, görüşlere ve çeşitli dökümanlara dahi hakim olmadıkları ifade ediliyor. Savcının iddiasından öte hususları gündeme getiremeyen müşteki avukatların, sanık avukatları karşısında yetersiz kaldığı belirtiliyor. Mağdur avukatlarının, duruşmaların 'davacılar' lehine gelişmesine katkı sunmadığı, müşteki avukatlarının tersine, sanık avukatlarının dosyaya daha çok hakim oldukları ve birlikte hareket ettikleri görüşü hakim. Sanık avukatlarnın basınla bilgi paylaşarak adeta gündem belirlediği, müşteki avukatlarını ise, basit bir ceza davasını takip ediyormuşçasına hareket ettiği ifade ediliyor.

2- Bireysel mağduriyet var kurumsal yok

İki ay önce başlayan 103 sanıklı 28 Şubat davasının müşteki kısmında sadece bireysel başvurular yer alması eleştiri konusu. 28 Şubat mağduru kurum ve kuruluşların yanı sıra dönemin siyasi partileri RP ve DYP'nin kurumsal olarak davada temsil edilmemesi nin işin gidişatını sanıkların lehine çevirdiği ifade ediliyor. 12 Eylül davasında Başbakanlık, TBMM, MHP, CHP ve BBP gibi çok sayıda kurumsal kimliğe sahip yerlerden hukukçular ve avukatlar davayı takip ederken, bu durum 28 Şubat davasında bireysel müştekiler olarak kaldı. 28 Şubat mağduru müştekiler ve kamudan atılan başörtülülerin dışında davada ciddi şekilde bir mağdur kesim yer almadı.

3- Sanıklar mağdur, mağdurlar sanık gibi

Mahkeme salonunda, tam anlamıyla sanıklar lehine psikolojik bir ortamın hakim olduğu belirtiliyor. Sanıkların kendi aralarında ve avukatlarıyla çok rahat bir şekilde görüşebildiği, istedikleri zaman söz alıp, görüş beyan edebildikleri, böylelikle duruşmaların seyrini ve biçimini belirledikleri ifade ediliyor. Mağdur ve avukatlarının ise, daha ürkek görüntü çizdiği, mahkeme heyetinin tavrının da, sanık ve avukatlarının bu şekilde davranmalarının önünü açtığı belirtiliyor.

4- İzleyiciler psikolojik üstünlük sağlıyor

Duruşmalar sırasında mahkeme salonunu daha çok sanık yakınlarının doldurduğu ve psikolojik üstünlük sağladığı belirtiliyor. İzleyici bölümünde oturan sanık yakınlarının, savunmalar sırasında alkış ve tempo tutarak sanıkların motivasyonunu yükselttiği, mağdur ve müşteki avukatlarının morallerinin çökmesine neden oldukları ifade ediliyor.

5- Mahkeme heyeti pasif, avukatlar aktif

Savcı Mustafa Bilgili'nin hazırladığı iddianame ve öngörülen cezaların, başlangıçta, davanın sanıklar aleyhine oldukça çetin geçeceği izlenimi verdiği, ancak gelinen noktada tam tersi gelişmeler yaşandığı belirtiliyor. Savcının davaya bir darbe davası hassasiyetiyle yaklaşması ve hazırlanan iddianamenin de cunta yapılanması olan BÇG'yi konu almasına rağmen mahkeme heyetinin aynı görüşü paylaşmadığının tahliyelerle daha net ortaya konulduğu ifade ediliyor. Mahkeme heyetinin, sanıkları ifadelerini alır almaz bir bir serbest bırakmaya başlamasının, 'sorgulama yeter delil gerekmez' anlayışının heyette hakim göründüğü şeklinde yorumlanıyor. Ağır cezaların istenildiği bir davada, kişilerin 6 ay gibi kısa bir süre içerde tutuklu kaldıktan sonra salıverilmesinin, davanın sonucu hakkında da ipucu verdiği görüşü kamuoyunda hakim olurken, ayrıca mahkeme heyetinin davanın seyri ile ilgili bir yol haritasının elinde bulunmadığının duruşmalardan anlaşıldığı belirtiliyor. Davaya genel olarak sanık ifadeleri ve avukatlarının savunmalarının şekil verdiği ve yönlendirdiği, mahkeme heyetinin de bugüne kadarki tavrıyla buna teşni olduğu ifade ediliyor.

Mahkeme darbe gibi görmüyor

Darbe mağdurları tahliyelere tepkili. Eski Bakan Güzel, mahkemenin 28 Şubat'ı darbe olarak görmediğini belirtti, emekli askeri hakim Tüysüzoğlu ise davanın bitirilmek istendiğini söyledi

Eski Bakan ve 28 Şubat Davasının mağdur-müşteki ismi Hasan Celal Güzel dava süreciyle ilgili şunları söyledi: 'İşlenen suçlar ve delilleri mahkemenin kabul ettiği iddianamede yer almış. Şimdi mahkemeye bakıyorsunuz. Anlaşılan mahkeme 28 Şubat'ı bir bir darbe olarak görmüyor. Buradan bu yorum çıkar. Ben illa da bunun bir darbe olduğunu söylemiyorum. Ama benim bundan 16 yıl önce ortaya çıkardığım belgeler bunun bir darbe olduğunun kanıtı gibi. 5 tutuklu sanıklı darbe yargılaması. 2003 ve sonraki yıllarda hayata geçirilmeye çalışılan darbe teşebbüsleri 28 Şubat'ın devamıdır. O zaman Balyoz davasının anlamı kalmayacaktır.'

Davanın müşteki-mağdurlarından Emekli Albay Tüysüzoğlu, Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlatarak şunları kaydetti:

DAVA BİTİRİLİYOR

'İstanbul'daki mahkemeler girişimini bile darbe suçu gibi değerlendirerek ceza verdiler. Burada ise bizatihi darbe yargılanıyor. Ama gariptir ki İstanbul'daki mahkemeler yargılamaların büyük çoğunluğunu tutuklu yaparken 28 Şubat davasına bakan mahkeme tahliye etti. Kafalarda 'acaba suç vasıflarını değiştirerek bu dava bitirilmek mi isteniyor' şüphesi oluştu.'

İDDİANAME ÇOK ZAYIF

Eski Başbakanlardan Merhum Necmettin Erbakan'ın avukatı Mehmet Ener ise 'Bu iddianameye göre bu tahliyeler yadırganmamalı' dedi. Henüz savunmalar bitmedi, tutukluluğu devam eden 5 sanık da tahliye edilebilir bu iddianameye göre' şeklinde konuştu.

Diğer darbe davaları etkilenir

2010 yılında Anayasa değişikliği teklifi ve halk oylamasında bu teklifin kabulü ile darbe ve darbe süreçlerinin yargılanmasının önü açılmış, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbeler ile Balyoz, Ergenekon gibi darbe girişimlerinde bulunanlardan hukuk önünde hesap sorulmaya başlanmıştı. 28 Şubat davasında yaşanan özensizliğin, diğer darbe süreçleriyle ilgili yargılamaları da etkileyebileceği endişesi doğdu.

İlhan Toprak / Yeni Şafak

Haber Haberleri

Mehmet Görmez’den Riyad’daki festival görüntülerine tepki: İslam'ın değerlerine saldırı
Bağdat'taki rehabilitasyon merkezinde 5 bine yakın uyuşturucu bağımlısı tedavi görüyor
Gazze'de 6 ay bombardıman altında yaşayan Salhiya: Bir ayağımız ahirette, bir ayağımız dünyadaydı
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Özgür Özel hakkındaki "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "iftira" soruşturmasında ''yetkisizlik'' kararı