28 Şubatta Hakim Horlarken İdam Kararı Verdi

28 Şubat'ta birçok sanığın avukatlığını yapan Necip Kibar, 'O dönemde yargı kararları formaliteden ibaretti' diyor.

28 Şubat'ın cezaevindeki mağdurlarından Cihat Özpolat, 1995'te 'başörtüsü eylemlerine katılmak, dergi dağıtmak' suçlamalarıyla gözaltına alındı. Önce idam cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozdu. İkinci kez idam verilen duruşmada hakimlerden biri uyuyordu.

Kimi terörist olarak suçlandı, kimi silahlı örgüt kurmaktan ceza aldı. 28 Şubat'ın unutulan mağdurları halen cezaevinde, yargı kararlarının iptal edilmesini bekliyor. Dışarıda onları bekleyen aileler ise, 28 Şubat'ın sürdüğünü ve haksız suçlamaların çilesini çektiklerini ifade ediyorlar. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat'la ilgili soruşturmalar sürerken, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş '28 Şubat mağdurları için komisyon kurulsun' açıklamasını yaptı. Bu açıklama, sürecin unutulan mağdurları için bir umut oldu. Kimi başörtüsü nedeniyle, kimiyse üye olduğu dernekler nedeniyle mağdur edilenler, her 28 Şubat'ta hikâyelerini anlatmaya devam ediyorlar.

28 Şubat'ın genç mahkûmlarından biri Cihat Özbolat. Kendisiyle yaşıt ve aynı suçla suçlanan Yakup Köse ve Halil Kantarcı bu dosyalardan beraat ederken, o on yedi buçuk yıldır cezaevinde. 28 Şubat döneminde başörtü eylemlerine katıldı, pankart astı ve bir gün ansızın Terörle Mücadele ekipleri tarafından gözaltına alındı Özbolat. Tarih 25 Aralık 1995. Ailesi bu tarihi, 'Cihat'la özgür olarak görüştüğümüz son gün' olarak hatırlıyor. Ağabeyi Özer Özbolat kardeşine isnat edilen suçları şöyle sıralıyor: 'Cihat'ın üzerine atılan suçlamalar, siyaset ile biraz ilgisi bulunan herkesin gençlik yıllarında yapabileceği ya da yaptığı doğal siyasi hareketlerdi. Dergi dağıtmak, okumak, başörtüsü eylemlerine katılmak, duvarlara yazı yazmak gibi…'

SERBEST KALACAK ZANNETTİ

Özbolat'ın davası o dönemde iki süreçli devam etmişti. İlk mahkemede 33 yıl 33 ay ceza verilmişti. Yargılama sürecinin adaletsizliklerle dolu olduğunu söyleyen ağabey Özbolat süreci şöyle özetliyor: 'Cezanın gerekçeli kararında sayfalarca Yargıtay emsal kararı ile kardeşime idam cezası verilemeyeceğini söylüyordu. Yargıtay 9. Daire eksik soruşturma nedeni ile kararı bozdu. Tekrar yapılan mahkemede hakim hiç inceleme yapmadan verdiği cezayı gözden geçirmek zorunda kalarak polis zoruyla imzalattırılan bombalama eylemlerini mecburen eylemlerin gerçekleştiği Bakırköy ve Beşiktaş karakollarına sordu. İki karakol da resmi evrak ile, 'Bu bölgede böyle bir eylem gerçekleşmemiştir' yazısını gönderdi. Biz ise bu yazılardan sonra davanın düştüğünü, kardeşimizin serbest kalacağını düşünerek sevindik. 18 Şubat 1997 tarihine ertelenen mahkemeye gittiğimizde DGM tarihinde görülmemiş şekilde mahkemenin 28 Şubat 1997 tarihine ertelendiğini öğrendik.' İçeride kardeşine işkence edildiğini söyleyen Özbolat, 'Ayrıca polis zoruyla şiddetin son noktasına varan işkence altında belgeler imzalatıldı. Mahkeme yargılama esnasında bunları görmezlikten gelerek, yani yok olanı var sayarak hareket etmiştir' diyor.

Paşalar darbelerini kararla taçlandırdı

27 Şubat 1997 günü 1.Ordu Komutanı DGM'leri ziyaret eder. Aile, 28 Şubat günü 'Nasılsa dava düşmüştür, oğlumuzu alıp gideriz' derken işlerin tersine döndüğünü fark eder: 'Duruşmada sanıklar son savunmalarını yaparken DGM hâkimlerinden birisi mahkeme esnasında hafiften horlayarak uyuyordu. 28 Şubatçılar o gün kardeşime idam kararı vererek darbelerini bu karar ile taçlandırıyorlardı.

Ceza 28 Şubat'a denk getirildi

Cihat Özbolat davası 28 Şubat'ın sembol davalarının başında geliyor. Kararın 28 Şubat tarihine denk getirilmesi o günlerde çok fazla konuşulmuştu. Şimdi ağabey Özbolat, 'Hukuksuzluğun zirveye çıktığı böyle bir kararı veren bu hakimlerin hiç empati duyguları yok muydu?, İnsan evladının suratına bakamaz, hanımının gözüne bakamaz, bu kadar merhametsizlik olur mu?. İnanın insanın imdat diye bağırası geliyor. Ama yardıma koşan yok.' diyor.

ACİLEN ADALET İSTİYORUZ

Ağabey, Başbakan Erdoğan'a da 28 Şubat Yargı kararlarıyla ilgili adalet çağrısında bulunuyor: 'Yirmi iki yaşında cezaevine giren delikanlı bugün kırk yaşına geldi. Elli üç yaşında olan annesi yetmiş bir yaşına ulaştı. Sayın Başbakan bilmeli ki bu çığlık zannedilenin çok ötesinde bir acıyı taşıyor içerisinde. Acilen adalet istiyoruz!'

Yargı formaliteden ibaretti

28 Şubat'ta birçok sanığın avukatlığını yapan Necip Kibar, haksız mahkumiyetlerin ortadan kalkması için yasal düzenleme gerekliliğine işaret ediyor. 'O dönemde yargı kararları formaliteden ibaretti' diyen Kibar sözlerine şöyle devam ediyor: 'Masa başında alınan kararlar göstermelik mahkemelerde karara bağlandı. Hepsi hukuki olmayan sonuçlardı. Zanna ve tahmine dayanıyordu. Her darbe döneminde olduğu gibi 28 Şubat'ta da var olmayan kişilerin ihbar mektupları ve uydurulmuş belgelerle hükümler verildi.'

Zamanaşımı bir tek bize yaramadı

O zor süreçte yakalanıp 7 yıl hapis cezasına çarptırılan Ali Osman Zor, örgüt lideri olarak gösterilerek suçlandı, hapse mahkum edildi

Ali Osman Zor, 28 Şubat sürecinde emniyetin çizdiği şemada, Salih Mirzabeyoğlu'ndan sonraki örgüt yönetici olarak gösterilen hükümlülerden biri. Hakkında sürekli çıkarılan gıyabi tutuklama kararlarıyla yaşayan Zor en son 1996'da yakalanıp ve 7 yıl ceza almıştı. Noel Baba Operasyonu sonucu açılan davayla Zor, üst düzey örgüt lideri ve isyan çıkarmaktan yargılandı. Eşi Emel Zor, sürecin nedenini tek bir cümleyle özetliyor: 'Suçumuz Müslüman olmaktı.' Zor, hukuki süreci şöyle anlatıyor: 'O davalardan yakın tarihte ceza aldı eşim. Zamanaşımına çok az bir süre kala. Aslında, 2013'te cezaevinden çıkacaktı ama isyan davasından verilen yeni cezayla birleşti. Cezası 2018'de bitecek. Hayatımız bu şekilde gidiyor, sanki buradan çıkanın imkânı yok gibi.'

28 ŞUBAT'LA YÜZLEŞME ŞART

'28 Şubat bir zihniyet. Bu zihniyet ortadan kalkmalı' diyen Emel Zor, ekliyor '28 Şubat'la yüzleşmek demek sonuçlarıyla yüzleşmek demektir. Bu kadar mağdur insan var. Çevremizdeki insanlara hikâye gibi geliyor. 'Mutlaka yapmışlardır' diyorlar. Biz aradan geçen on altı yıla rağmen hala bu suçlamalarla uğraşıyoruz.' Eş Zor, hapishane sürecinde yaşadıkları zorlu süreçleri ise şöyle aktarıyor: 'F Tipi Cezaevi'ne konulan ilk insanlar arasındaydı eşim. 28 Şubat'a karşı mücadele ettik. Onlarla mücadele etmek uğruna herkesten ve her şeyden vazgeçtik. Biz her zaman samimi olduk. Eğer hesaplaşmadan bahsediliyorsa evvela 28 Şubat yargı kararları iptal edilmelidir.'

Eşim kızına 'yakında' geleceğini söylüyor

Şu an Kandıra F Tipi Cezaevi'nde kalan Ali Osman Zor, çocuklarından ayrı geçen yıllar için üzüldüğünü ifade ediyor. Eşi Emel Hanım da 'Eşim ilk hapse girdiğinde büyük kızıma hamileydim. İkinci girdiğinde o kızım iki buçuk yaşındaydı. Şimdi evlendi. Küçük kızım babasına her hafta ne zaman geleceksin diye soruyor. Babası da her defasında 'yakında' diyor. Ama o yakın bir türlü gelemiyor. Mektuplar okunuyor, kayıt altına alınıyor. Özel hayat yok, telefonlar dinleniyor. Konuşamadıkça bağlarımız kopuyor.' diye konuşuyor. (yernişafak)

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"