Ömer Bitlis / HAKSÖZ HABER
1923 birinci meclisin feshi ile başlayan “Türkiye Cumhuriyeti darbeler tarihi” içerisinde 28 Şubat da 'güzide' bir yere sahiptir şüphesiz.
Darbe kısaca silahlı ya da silahsız kuvvetler mensuplarının şantaj-baskı zoru ile ülkede ki “meşru” yönetimine el koyması olarak tanımlanabilir. Bu topraklardaki meşhur darbe ve muhtıraları sayacak olur isek; Birinci meclisin fesh edilmesi, İkinci meclis ve 1950’ye kadar tek parti dönemi, 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimini sayabiliriz.
28 Şubatta yapılan zulümleri kategorize edecek olursak; 1- başörtüsü yasağı 2- İmam hatiplerin orta kısımlarının kapatılması 3- 8 yıl kesintisiz eğitim 4- Kuran kurslarının kapatılması 5- kat sayı adaletsizliği 6- dindar olarak bilinen insanların TSK, Emniyet vs. kurumlardan uzaklaştırılması 7-İslami hassasiyeti olan özel sektördeki kurumlara boykot uygulanması, (28 Şubatın bu ekonomik maliyetinin 100 Milyar USD olduğu tahmin ediliyor.) 8- düzmece suçlamalarla pek çok Müslümanın cezaevlerine atılması, (Halen cezaevlerinde Sivas Davası mağdurları başta olmak üzere birçok Müslüman bulunmaktadır.) 9- İslami hayat tarzının medyada sürekli aşağılanması şeklinde kısaca sayılabilir.
Darbeye karşı direniş adına İmam hatip eylemleri, sabah namazı buluşmaları, Beyazıt-üniversite başörtüsü eylemleri başta olmak üzere hukuk merkezli çabaları zikretmek mümkündür. Ancak en önemli husus ise İslami kimlik ve İslami hareket perspektifinin en belirgin şekilde Türkiye tarihinde 28 Şubat eylemlerinde ortaya konulmuş olmasıdır. Bu kazanım bugün de Müslümanlar için çok değerlidir.
28 Şubat 1997 Darbesi'nin kronolojisine gelecek olur isek;
- 24 Aralık 1995: Seçmen sandık başına gitti. Refah Partisi'nin % 23 ile sandıktan birinci parti çıktığı görüldü.
- 11 Eylül 1996: İsmail Hakkı Karadayı, İran devriminden sonra Türkiye'ye kaçan bir İranlı kuvvet komutanının devrimle ilgili anılarını anlatarak, komutanın, "İran'da generaller, Humeyni hareketinin irticanın ta kendisi olduğunu fark ettiklerinde, iş işten geçmişti" diye konuşuyordu.
- 24 Ekim: D-8'ler olarak adlandırılan ve Türkiye, İran, Pakistan, Malezya, Endonezya, Mısır, Nijerya ve Bangladeş'ten oluşan grubun temeli atıldı.
- 54. Hükümet'in Başbakanı Necmettin Erbakan 11 Ocak 1997 günü, konutunda “büyük bir cürüm işleyerek” tarikat lideri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.
- 28 Aralık: Aczimendi lideri Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin bir evde yakalandı. Olay, basında günlerce gündemde tutuldu
- 17 Ocak 1997: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, Yargıtay Birinci Ceza Dairesi üyesi Vural Savaş'ı atadı.
- 16 Ocak 1998: Türkiye'nin birinci partisi RP, "laik cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı olduğu" iddiasıyla kapatıldı.
- 26 Mart 1999: İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Başkanı R. Tayyip Erdoğan, Diyarbakır DGM tarafından şiir okuduğu için 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
- 20 Nisan 1999: 18 Nisan seçimlerinin sonuçları belli oldu: ANAP % 13.4 (85 milletvekili), MHP % 18 (128 milletvekili), DYP % 12.2 (89 milletvekili), FP (Kapatılan RP yerine açılan parti) % 15.4 (109 milletvekili), DSP % 21.7 (136 milletvekili), Bağımsız 3.
- 3 Mayıs: Merve Kavakçı'nın Meclis'te başörtülü olarak yemin etmesi vesayetçiler tarafından engellendi.
Ama pes edilmedi ve direniş, 1000 yıl sürecek denen 28 Şubat darbesini 10 yıl içinde ciddi anlamda geriletildi. Halk 28 Şubat mantığına en büyük darbeyi seçimlerde vesayetçi partileri meclise sokmayarak gösterdi.
Bugün artık 28 Şubat birkaç marjinal çevre hariç kimse tarafından açıktan savunulamıyor. Yine de 28 Şubat sürecinde açıktan darbeye ve cuntacılığa tavır almamış kimi muhafazalar kimse ve çevrelerin bugün gelinen noktada kendilerini konumlandırmaya çalıştıkları ‘darbe karşıtı’ konum oldukça trajikomik bir görüntü oluşturmaktadır.
Bu ‘her dönemin kazananı’ olmak isteyen tiplerin mide bulandıran hallerinin, her dönem tavizsiz bir şekilde direnişten yana tavır alan Müslümanların çabalarının üstünü örtmesine müsaade etmemeliyiz. Gelecek nesillere miras olarak bırakılabilecek en iyi şey direniş ruhu ve ahlaki meşruiyet olacaktır!