28 Şubat’ın işbirlikçi şefleri Siyonist efendilerine nasıl koşmuştu?

28 Şubat’ın darbeci şefleri Siyonist çetenin Türkiye siyasetindeki temsilcileri gibi hareket ediyorlardı.

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Bütün dünyanın gündeminde Gazze’de yaşanan vahşet var. ABD’de bir asker kendisini “artık katliamın ortağı olamam” deyip ateşe vererek Gazze’deki katliamları bir kere daha zalimlerin yüzüne haykırdı...

Gazze’nin sebep olduğu vicdan intifadası genişlerken Türkiye’de ise 28 Şubat’ın yıldönümü olması hasebiyle Siyonist çeteyle darbeci şeflerin ilişkisi tekrardan akıllara geldi. Türkiyeli Müslümanlara yönelik en geniş çaplı sindirme projesi olarak 28 Şubat’ın üstünden yıllar geçti ancak ordu ve siyasetteki 28 Şubat mantığı ile gerçek anlamda hesaplaşılabildi mi sorusu hala net bir şekilde cevaplandırılamıyor.

TSK’nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm’in Müslümanların değerlerine ve hatta varlığına olan düşmanlığı Filistin meselesinde de doğal olarak kendisini gösteriyordu. Gazze’de vahşet ve soykırım devam ederken TSK’nin geçmişte Siyonist çete ile olan ilişkilerine kısa bir göz atmak faydalı olacaktır.

Türkiye’nin bir dönem en öncelikli konuları arasında tanklarını modernize edebilme kavgası yer alıyordu. 2002 tarihinde AK Parti iktidarının ilk yıllarına kadar devam eden gerginlik 28 Şubat sonrası Türkiye’sinde ordu ile siyaset arasındaki gerilimi tekrardan yükseltti. Ordudaki Kemalist oligarşinin haz etmediği bir iktidarın Türkiye’nin başına geçmiş olması zaten gerilimi kendiliğinden gün yüzüne çıkartmıştı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun tankların modernizasyonu konusunda Siyonist çete ile anlaşılması için tabiri caizse kendisini paralaması ise iktidar ile var olan gerginliği iyice kızıştırdı. Siyonist çete ile yapılan tank anlaşmasına karşı çıkanları ''doğuştan Yahudi düşmanı" olarak niteleyen Kıvrıkoğlu’na karşı AK Parti Grup Başkanı Bülent Arınç ise , "Bu anlaşma Filistin’de 40 kişinin katledildiği gün imzalanmamalıydı. Bu ihale iptal edilmelidir" demişti.

Kıvrıkoğlu bu yaşananlar üzerine iyice öfkelenerek dönemin Başkanı Recep Tayyib Erdoğan’a Siyonistlerle yapılacak olan ihaleye karşı çıktığı için hakaret etmişti. Erdoğan’ın orduya yönelik eleştirilerini sindiremeyen Kıvrıkoğlu şu cümleleri kurmuştu:

Bu konuda adli işleme başladık. Sonuna kadar takip edeceğiz. Bir defa normal bir insanın söyleyeceği sözler değildir. Tamamıyla ağızdan çıkanla beynin irtibatı olmadan söylenmiş söz olarak kabul ediyorum. Bunu söyleyen kişi TSK’nın eğitim seviyesini nasıl biliyor da böyle bir sözü söyleme cesaretini gösteriyor. Orduya karşı içlerindeki kinin kusulmasıdır.

Erdoğan’ın düşüncelerinde değişen bir şey yok. 70 yıldan beri, siyaset sahnesinde düşünceler devam ediyor. Biz boşuna demedik '28 Şubat 1000 sene devam eder’ diye. Çünkü 1000 senedir değişmedi.

28 Şubat’tan hemen dört gün önce dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı 24 Şubat'ta Tel Aviv’e gitti. Tel Aviv'de Siyonistlerin Genelkurmay Başkanı General Amon Lipik Şahak tarafından sıcak bir törenle karşılandı. Siyonist Savunma Bakanı İzak Mordehay ile de görüşen Karadayı ertesi gün ise Siyonistlerin Batı Şeria'yı işgal ettiği 1967 Savaşı’nda ölen Siyonist işgalcilerin mezarlarına çelenk koydu.

Dönemin TSK Genelkurmay II. Başkanı olan Çevik Bir ise 2002 senesinde Middle East Quarterly dergisine Martin Sherman ile yazdığı yazıda 28 Şubat’tın gerçekleşme gerekçeleri arasında hükümetin “İsrail karşıtlığını” açıkça zikrediyor:

1990'lı yıllarda, İsrail-Türkiye ticaret hacmi sürekli arttı. Sivil değişim hacmi de (turistik, akademik, mesleki, sportif ve kültürel) önemli ölçüde genişledi. Fakat bu bağlar 1996'da, Necmettin Erbakan'ın iktidara yükselişi ile yıprandı. Erbakan, iç ve dış politikada İslami bir gündeme girişti. Erbakan'ın İsrail karşıtı söylemi, geleneksel Yahudi karşıtı motifler ve efsaneler ile dolu idi. Erbakan için, İsrail bir 'ebedi düşman' ve 'Arap ve İslam dünyasının kalbinde bir kanser.' Erbakan, İsrail ile ilişkileri dondurmaya söz verdi. Ordu, dedi ki: Ülkenin yüzünü İslam'a dönmesini ve İsrail ile ilişkilerin riske atılmasını izlemeyeceğiz. Erbakan, kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail MGK baskısıyla İslamcı Başbakan istifasını sundu.

1998 senesinin başında Ramazan ayı yaşanırken TSK, ABD ve Siyonist çete ile birlikte "Reliant Mermaid" (Güvenilir Denizkızı) tatbikatını gerçekleştirdi. Donanmanın tam tekmil katıldığı operasyon Müslüman halkların tepkisiyle karşılaşmıştı. 2010’da da tekrarlanan tatbikattan Türkiye, 2009 senesinde Gazze'de gerçekleştirilen “Dökme Kurşun Operasyonu” isimli katliama tepki göstererek çekildi.

28 Şubat’ın en önemli adımları arasında gösterilen bir başka hadise ise Türkiye’deki İslami çevrelerin Kudüs duyarlılığına karşı duyulan nefretin bir sonucuydu. Ankara Sincan’da Ocak 1997’de düzenlenen Kudüs gecesi, 28 Şubat medyası tarafında ‘irtica geliyor’ tartışmalarına malzeme kılınmıştı. Bu tartışmalar üzerine Kudüs gecesinden kısa bir süre sonra Sincan’da 30 Ocak’ta tanklar geçiş yaptı. Bu olay 28 Şubat’ın gerçekleşme evresinde önemli bir kilometre taşıydı. Neredeyse her on yılda bir darbenin gerçekleştiği Türkiye’de sokaklarda tankları görmenin anlamını herkes biliyordu…

TSK’nın kurucu ideolojisi olan Kemalizm ile Siyonizm arasındaki ilişkileri görmek için 28 Şubat öncesi ve sonrasındaki süreci incelemek yeterli olacaktır. Türkiyeli Müslümanların varlığına düşmanlığı kendi varoluş sebebi olarak gören Kemalist ideoloji ve onun koruyucusu olarak tanımlanan TSK geçmişte İslam düşmanlığı denildiğinde sınır tanımayan bir pervasızlıkla hareket ediyordu. İşgal çetesiyle ekonomik ve askeri ilişkiler kuran 28 Şubat’ın darbeci şefleri TSK kadroları içerisinde yetiştiler. Türkiye'nin Siyonist işgal rejimini tanıyan, halkı Müslüman ilk ülke olduğu düşünüldüğünde Siyonizm ile Kemalizm arasındaki ilişkilerin köklü tarihi de daha rahat anlaşılacaktır! Peki, TSK bugün bu mantaliteden gerçek anlamda kurtuldu mu? Bu sorunun ise hala ciddi bir sorgulamaya muhtaç olduğunu görmek gerekiyor…

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!